RADYOSPOR YAYIN YÖNETMENİ SAYIN BARIŞ ERTUR İLE SÖYLEŞİ

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
RADYOSPOR YAYIN YÖNETMENİ SAYIN BARIŞ ERTUR İLE SÖYLEŞİ
Sevgili Barış Ertur, son yıllarda spor medyamızda yıldızı parlayan spor yorumcusu ve artık bildiğimiz kadarıyla spor yayın yönetmenisiniz.

Sevgili Barış Ertur, son yıllarda spor medyamızda yıldızı parlayan spor yorumcusu ve artık bildiğimiz kadarıyla spor yayın yönetmenisiniz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1972 İstanbul doğumluyum. Benim sektöre girişim tesadüfidir. Ben muhabirlikten veya gazetecilikten gelmiyorum. 1994 yılı İstanbul Üniversitesi  işletme mezunuyum. Kadıköy Anadolu lisesi ardından işletmeyi bitirdim .

Uzun yıllar borsacılık yaptım. Bu dönemde 1995 -1996 yıllarında Fenerbahçe spor kulübüne,1907 Fenerbahçe derneğine üye oldum, yönetim kuruluna girdim. Yönetiminde bir çok görev aldım ama en önemlisi UNIFB (Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği)’ni kurduk. Başında 1907 derneğini temsilen ben vardım. 76 Üniversitede 25.000’e yakın Fenerbahçe üniversiteli öğrenciyi %40 kız olmak üzere örgütledik. Bu çok önemli bir projeydi. Fenerbahçe’nin aydınlık geleceği sloganıyla çıktık. 2 tane temel kriterimiz vardı. 1) Atatürk ilkelerinden taviz vermemek 2) Sadece ve sadece Fenerbahçe çıkarını gözetmek bu iki temel üzerine hiçbir kişiye ve kuruluşa bağlı olmadan ne iktidarın ne muhalefetin bir grubu olmadan Türkiye çapında bir sivil toplum örgütlenmesi böyle bilinçli ve aydınlık bir kalabalığa Fenerbahçe’nin ve Türk futbolunun ve sporunun da ihtiyaçı olduğunu düşünmüştük. Onun için böyle bir projeye soyunduk. Ve tabi yani Fenerbahçe de kendi arasındaki dayanışmayı ileriki yıllara taşımak için de bir temeldi bu. Bu oluşumun içinde hava ve deniz harp okulları da vardı. Genelkurmaydan özel izinler aldık. Yani geleceğin komutanları, hakimleri, savcıları, doktorları bugün böyle bir oluşum içinde birleşirlerse yarın Fenerbahçe menfaatleri doğrultusunda bir arada olabilirler diye düşündük. Çünkü  Galatasaray ‘ın özellikle bir lise kültürü liseden gelen bir dayanışması var. Galatasaray’ın lisesi varsa Fenerbahçe’nin de bir üniversiteliler ordusu olsun diye böyle bir hamle yaptık. Bu noktada mesela böyle bir şeye soyunduğunuz zaman kulüpçülüğü kulüp siyasetini çok daha iyi anlıyorsunuz. Biz üniversitelerde böyle bir örgütlenmeye giderken rektörlerden gerekli izni alarak son derece doğru adımlar attık. Tereddütlerimiz vardı, gittiğimiz her üniversitede, vakıf ve harp okulları dahil 76 üniversitede gidilen her yerde Galatasaraylılardan, Beşiktaşlılardan gelebilecek tepkilerden acaba kavga olur mu ki amacımız bunun tam tersi en çok bu yönde telkinlerimiz oldu. Ama hiçbir üniversitede bu tür bir sıkıntı ne Galatasaraylılardan nede Beşiktaşlılardan yaşamadık.  Aksine yaşanan sıkıntılar karşısında Galatasaraylıların, Beşiktaşlıların ve Fenerbahçelilerin dayanışma içinde olduğunu gördük .

Sizin UNIFB’nin de kurucularından olduğunuzu ve sayın Başkan Aziz Yıldırımla ilk ihtilafınızın o sıralar başladığını biliyoruz. Bizi bu konuda aydınlatır mısınız? Çünkü bu konu futbol çevrelerinde çok konuşuldu. Hatta Sayın Başkan’a olan sert eleştirilerin temelinde bunun yattığını söyleyenler oldu.

Bizler UNIFB’yi kurunca, Fenerbahçe de böyle bir örgütlenme yapınca maçlara UVIFB’liler 4-5 bin kişi gitmeye başladılar. Bir güç oldu Başkan Aziz Yıldırım bize o zaman bunları lav edin, biz bunları kontrol edemeyiz dediğinde biz ona karşı çıktık. Dedik ki zaten kişilerin, iktidarların, muhalefetin kontrol edemeyeceği bir oluşum. Bu kadar kalabalık ve bu kadar aydınlık bir kitleyi kimse kontrol edemez, böyle yapın, oturun, kalkın diye kimse satın alamaz, düşüncesine de hükmedemez diye düşündüğümüzü söyledik. Aziz Yıldırım bundan çok rahatsızlık duydu.

Yaptığınız şey Fenerbahçe’nin HAMAS‘ını oluşturmuşsunuz. Başkan da Arafat’ın durumuna düşmüş . Böyle bir güç lav edilmişse çok yazık.

Lav edilmedi ama biz çok sıkıntı yaşadık. Düşünün ben Fenerbahçe yönetimini şikayeti üzerine Galatasaray’ı 6-0 yendiğimiz maçtan sonra çete kurmaktan göz altına alındım. Olayları benim üzerime mal etmeye çalıştılar.  Bundan da Aziz Yıldırım yönetimi şikayetçi oldu. Çete kurmak ve halkı korkuya sevk etmekten 4 gün gözaltında kaldım. Bunlar acı verici şeyler, Bu oluşum yönetimi ve iktidarı rahatsız etmişti. Benim çok garibime gitmişti o zaman, astırdığımız afişleri üniversitelerde yine yırtanlar maalesef  Fenerbahçelilerdi ve o ranttan beslenen tribün terörünü rant haline ve kulüp yönetimlerinden bu ranttan sağlayan bedava biletlerle yapan taraftar gruplarıydı. Bu her kulüpte var, biz Fenerbahçe de yaşadık, terörü yaşadık yani, Fenerbahçe tribününde Fenerbahçeli Fenerbahçeliyi dövüyordu, biz bu tribünün sahibiyiz dolayısıyla rantın sahibiyiz demek adına orda başka bir gücün olmasında rahatsızlık duymasıyla alakalı. Tribünde kavgalar oldu özellikle bizim çocuklardan sakallı olanları  seçip dövüyorlardı ki askere denk gelmesin başları çok derde girer asker döverlerse diye biz bunlara şahit olduk. Ben İTÜ de mühendislik okuyan bir çocuğun beyin temografisi çektirmek için gecenin saat 3 ünde hastaneye götürdüğümü bilirim. Ne o Fenerbahçe Beşiktaş maçında Fenerbahçe tribününde çıkan kavga Beşiktaşlılarla ilgisi yok. Gördük ki kulüpçülük bizim uzaktan safiyane seyrettiğimiz gibi saf duygularla yapılmıyor. Bir çok dinamiği var bunları gördük üzüntü vericiydi bir çok şeyler yaşadık.

Ondan sonra Sadettin Saranla Fenerbahçe camiasından bir tanışıklığım – dostluğumuz vardı. Radyosport’u satın aldı. Radyosport Türkiye’nin ilk spor radyosudur. Radyosport olarak ingilizceydi adı. 1994-1995 yıllarında yayındaydı. Daha sonra ekonomik nedenlerle yayına ara verildi. Ama hükmü şahsiyeti duruyordu. Sadettin bey 2005 senesinde satın alarak  adını Radyospor olarak türkçeleştirdi. Bu radyoyu aldığında da beni aradı, istediğin zaman gel katıl programcı ol konuk ol radyo senin de radyon dedi. Hulusi Bergül eski Fenerbahçeli yöneticilerdendir radyoda program yapıyordu. Başında da Genel Müdür olarak İlhan bey O zaman teşekkür ederim dedim. O zaman ne maksatla gelecektim. Daha sonra Hulusi bey konuk olarak davet etti. Bu konular açıldı ben Avrupa sporunu da çok yakından takip ediyordum. Türkiye’deki yanlış uygulamaları yaşayarak görüyordum. Zihniyetteki çarpıklığı yaşayarak görüyorum. Beşiktaş ve Galatasarayda da aynı sorunların, aynı zihniyet problemlerinin yaşandığını görüyorum. Ben 1993 yılından beri Avrupa da bahis de oynayan biriyim. Türkiye de bahis yapan ilk kişiyim diyebilirim. 1993 yılında daha Türkiye de internet yokken ben telefonla İngiltere de hesap açtırıp Avrupa futbolunda bahis oynardım. Avrupa futbolunu çok yakından takip ediyordum. Oradaki takımları çok iyi tanıyordum. Bugün Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş herkesin bildiği gibi ben o tarihlerde majör liglerdeki diğer takımları da o kadar iyi tanıyordum. Gelenini, gidenini, hocasını, başkanını, yönetim tarzını, zihniyetini, transfer politikalarını v.s. takip ede ede öğrenmiştim. Karşılaştırmayı yapabiliyordum dolayısıyla benim anlatabilecek çok bilgim vardı. Konuşmaya da meraklı bir insan olduğum için de bu programa 2005 senesinde konuk olarak geldiğimde söylemlerim, konuşma tarzım, çok açık sözlü ve cesur konuşurum. Çok ilgi gördü.

O konuyla ilgili program yapalım dedim İlhan beyde yapalım dedi. Çok destek oldu, bu iş için sen biçilmiş kaftansın dedi. O programı yapmaya başladık. Gazete yazıları, maç yorumları yazmaya başladım.  Radyoda iddia formatında hem Avrupadan konuşup tahmin yapmak  onlarda iyi gidince daha bir ilgi oldu, insanların teveccühü oldu zamanla. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe’deki yanlışlıkları, Avrupa’daki medeni uygulamalar, zihniyet devrimine olan ihtiyaclarımızı samimi bir şekilde açıkça cesur bir şekilde konuşunca insanlar tabi büyük bir ilgi gösterdiler. Zaman içerisinde o program profesyonel bir formata dönüştü. Ve en sonunda da radyonun Genel yayın yönetmeni olmamı teklif ettiler. 2007 yılından itibaren de Radyospor’un genel yayın yönetmenliğini yapıyorum. 2007’nin aralığından itibaren de hafta içi sabah 07 – 09 arasında  adını da sabah sporu olarak değiştirdiğim  ve kendi düşünceme ve anlayışıma göre bir program hazırladım. O dönemden bu güne baktığımızda dinleyici kitlesi çok süratle ve nerdeyse geometrik bir şekilde büyüdü. Aile çok genişledi. Zaten Radyospor’un çok sağlan bir dinleyici kitlesi vardı. Bu birazda bizim çok açık sözlü, çok cesur çok, samimi anlayışımız bütün programcılarımızla beraber yayın akışımızı da o yönde yaptık ve 2 şeyi çok önemsedik. 1) Cesur konuşalım, kimseden korkmayalım ve çekinmeyelim, kimseyle bir hesap kitap işine girmeyelim ne doğru biliyorsak, kimi kırar, kimi incitir diye düşünmeden doğru bildiğimizi söyleyelim dedik. Bunu bir yayıncılık ilkesi olarak, radyonun bir karakteri olarak ortaya koyduk  2) Radyospor gündemi takip eden bir kurum değil, günden oluşturan bir kurum olsun dedik. Kamuya açık spor alanların yeşil alanların imara açılması, yine kamunun hakkını arayan hesap soran, gerekiyorsa kavga eden. Çok sahiplendi spor sever Radyospor’u.

Sayın Başkan Aziz Yıldırım’a sert eleştirilerinizin temelinde bunun yattığını söyleyenler oldu. Tabi başka bir konuda size haksızlık yapılmışsa sizi etkilememesi zordur. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Şöyle cevap vermeye çalışıyorum bu şekilde söyleyenlere hem Aziz Yıldırım kişiselleşmiş bir kavram var diyen oluyor. Dolayısıyla benim bir çok eleştirimi bu anlamda hafifletiyorlar. Ben onlara şöyle cevap veriyorum benim Fenerbahçe yönetimiyle yada Beşiktaş – Galatasaray yönetimiyle ilgili hangi söylediğim yanlış. UNIFB projesiyle ilgili karşı karşıya gelişimizi açıkça anlatıyorum. Bunun dışında Fenerbahçe yönetimini Aziz Yıldırım’ı zihniyetini eleştirmişsem bunların ne olduklarını açıkça söylemiş ve eleştirmişimdir. Bununda aslında nasıl olması gerektiğini, doğru ve başarılı örnekleri ortaya koyarak, profesyonelleşme, kurumsallaşma adına dünyada ki doğru örnekleri anlatarak  bu yanlışlıkları ve çelişkileri ortaya koymuşumdur. Hangi dediğim yanlışmış ki benim öyle olmayan bir şeyi sırf onu eleştirmek için başka türlü bir hesaplaşmada onu alet etmiş olayım. Böyle olması için benim asılsız bir şey söylemiş olmam lazım.

Şu anda Fenerbahçe kulübü Alex ve Lugano dışındaki bütün yabancıları göndermesi gerekir. Takımda çok ciddi bir revizyona ihtiyaç var. Çok ciddi problemler ve eksiklikler var. Bu iki kupa kazanılsa da var. 2 kupa kazanıp revizyona gitmese geçen sene Beşiktaş’ın düşmüş olduğu hataya düşecek. Bu sene Beşiktaş hangi durumdaysa Fenerbahçede o duruma düşecek bunu göremiyorlar. Bunu görememeleri ne kadar basiretsiz ne kadar dar vizyonlu olduklarını gösteriyor.

Adnan Polat bunları görmezmi. Hakem ve hakimler de hata yapabilir. Hakemlerde gördüğüne çalmak, gördüğünü vermek durumunda.

Bakıyorsunuz bir maç oynanıyor. Fenerbahçe – Beşiktaş maçı son oynanan maç sahadaki 22 futbolcunun istisnalar her zaman vardır ama bana göre tamamı kötü niyetli, tamamı kendine avantaj sağlamak için, hakemi aldatmak için her şeyi yapıyorlar hakem sırtını dönünce birbirlerini taciz ediyorlar.

Sayın Ertur, çok açık bir soru sormak istiyorum. Gerçekten Sayın Aziz Yıldırım’ı başarısız buluyor musunuz? Bugün futbol kamuoyuna göre Fenerbahçe tarihinin en başarılı kulüp başkanı olarak gösteriliyor. Başarılı olması onun hatalarının söylenmemesi tabi ki engel değil ama genel olarak başarısız mıdır Aziz Yıldırım?

Genel olarak başarısızdır. Bunun arkasında yatan şudur: 800 milyon dolar para harcamıştır. Fenerbahçe’nin sportif başarıları ve ekonomik kazanımları, tesisleşmeleri hepsi yan yana koyulduğunda  bu 800 milyon doların beşte birini bile geri alamamıştır. Aziz Yıldırım ‘ın çok önemli yaptığı bişi oldu Fenerbahçeye geldiğinde. Tesisleşme noktasındaki eksikliği bugüne kadar hiçbir kulüp başkanının  kimsenin taş üstüne taş koymadığı Fenerbahçe de bu eksikliği görüp asıl alanı olan betondan anladığını söyleyebilirim.

Ben ilk günden beri söylediğim bir şey var, Aziz Yıldırım dünyanın her kulübünde  Barcelona, Manscherter, Real Madrid, Milan dahil her kulübünde beklide dünyada herkesden daha iyi bir kulübe yönetiminde tesisleşmeden sorumlu yönetim kurulu üyeliği çok hakkıyla çok başarıyla yapabilir. Ama bana göre bir amatör kulübün bile başkanlığını yapacak donanımda değildir. Aziz Yıldırım’ın bugüne kadar tek başarısını tesisleşme olarak görüyorum. Amatör branşlardaki başarıdan söz edebilirsiniz orada da son dönemde başarısı söz konusudur orada da Allah’a çok şükür ki Aziz bey işi ehline devretmiştir, yoksa futbol da olduğu gibi valeybol ve basketbol da ki başarıyı da göremezdiniz.  Futbola karıştığı için bu istikrarsızlık var, harcanan milyonlarda dolar var, vizyon yok, politika yok v.s. valeybol ve basketbol da işi bilenlere bıraktığınızda profesyonel idarecilere bıraktığınızda arkasında durduğunuzda neler olabileceğini bugün Fenerbahçe’nin amatör branşları gösteriyor. Aziz Yıldırım yönetimi buralardan ders alsın, ders çıkarsın.

Aykut Kocaman’ın arkasında durduğunu söyleyebilir misiniz?

Aykut Kocaman’ın arkasında duracak bir şey yok. Aykut Kocaman sportif direktörlüğünü benim külahıma anlatsınlar. Bak şimdi.  Christoph Daum’un Sportif Direktör olarak sözleşmesi elimizde var. Daum’un yetkileri neymiş Teknik Direktörü yetkili gücü teknik direktör yeni oyuncu almakta ortak karar alma hakkına sahiptir. Bu görevleri yerine getirirken teknik direktör sadece kulüp başkanına sorumlu olacak ve sadece kulüp başkanına doğrudan bağlı olacaktır. Teknik Direktör gerektiğinde ve gerektiği ölçüde kulüp başkanına bilgi verecektir. Sportif direktörü bunun neresine koyacaksınız. Daum transferler dahil her şeyde tam yetkilidir ve bu icraatlarında sadece kulüp başkanına bağlıdır ve sadece kulüp başkanına hesap verir. Şimdi bu kulüpte sportif direktör var mıdır? Yok mudur? Varsa da sadece simgeseldir. Oraya konmuştur var denmek için. Şimdi bu sözleşme böyleyken bana kimse Aykut Kocaman’ın yetkisinden sorumluluğundan bahsetmeyecek.

Barış bey sizinde daha önce konuşmalarınızdan söylediğiniz gibi başkanlık sadece kulüplerde değil siyasette de bu böyle. Türkiye’de liderlik sultası biliyorsunuz ölünce bitiyor.

Siyasal partilerin işleyişi bizim kulüplerinkinden farklı değil. Siyasi partilerde de iktidardaki lidere meydan okuduğunuzda onun koltuğuna talip olduğunuzda partiden ihraç ediliyorsunuz. Sadettin Saranda kulüpten ihraç edildi başkanın koltuğuna talip olduğu için.

Sayın Ertur, Sayın Sadettin Saran’ın affına sığınarak onun çatısı altında yaptığımız röportajda size sormak isterim. Sayın Saran’ı bende, futbol kamuoyuda hep potansiyel bir Fenerbahçe Başkan adayı olarak görüyoruz. Sayın Aziz Yıldırım da sanıyorum Sayın Sadettin Saran’ı en büyük rakip olarak gördüğü için sürekli düzmece disiplin cezaları ile kulüpten ve başkan adaylığından uzat tutmaya çalışıyor. Bu açıdan sormak istiyorum; Sayın Sadettin Saran’ınbaşkan adaylığı ne zaman resmileşir. Bunu tüm Fenerbahçeliler de merak ediyor.

Son durumu şu, idari mahkemede kazandı, kulüp yönetimi yargıtaya gitti. Yargıtay şekil yönünden Saran aleyhine davayı bozdu. Şuan tekrar idari mahkemeye geldi. Eksik incelemeden şekil yönünden bozuldu içerik yönünden değil, bizim beklentimiz idari mahkemede tekrar kazanıp yeniden idari mahkemede kazanacağı bu seferde yargıtaya da gitse de artık yargıtayında bunu bozmayacağı onaylayacağı yönünde, zannediyorum bu süreç 1-1,5 yıl daha sürer. Ama ondan sonra zaten camiada herkes Sadettin Saran’ın ne kadar haklı olduğunu ne kadar haksız yere siyasi linç kampanyası ile karşı karşıya olduğunu biliyor. Muhalefetseniz bahane bulmak o kadar zor değil, ondan öncede 3 yıl ihraç cezası verilmişti. Sebebi de bir röportajında Fenerbahçe de kirli şeyler oluyor diyince bu her anlama gelir. Bence Fenerbahçede de, Galatasarayda da, Beşiktaşta da kirli şeyler maalesef oluyor. Bu ifadeden dolayı ihraç kararı veriliyor. Sadettin Saran hakkında 2 defa ihraç kararı çıkmış tek kişi, neden çünkü Başkan’ın koltuğuna talip. Koltuğuna talip olmadığınız sürece iyisinizdir, koltuğuna talip olduğunuzda kötüsünüzdür. Siyasi partilerde de durum farklı değildir. 

Önümüzdeki seçim kıran kırana güzel bir seçim olacak. Fenerbahçe kulüp başkanlığı seçimi Sayın Yıldırım ve Sayın Saran arasında renkli bir seçim olur.

Bakalım ilk adım seçme ve seçilme hakkını hak ettiği şekilde geri alıp ondan sonrasını sonra düşünmek lazım.

( Hınçal Uluç Alttan vuruyor derler. Feneri metliyormuş gibi söyler fakat Fenerin aleyhine mesela 2006 yılında ki Galatasaray’ın o son dakikada  Denizli de şampiyon olduğunda birkaç gün önceki gazetelere bakın Fenerbahçe’nin şampiyonluğu hayırlı olsun demişti olay tersine dönmüştür.)

Ben, Hıncal Uluç’u takip ettim uzun bir zaman diliminde, yine Salı günü program yapıyor , herkes lafını söylüyor onun tersini söyleyip reyting yapıyor diyorlar. Bu güne kadar bir sürü senaryo yazdı, çok büyük kısmı tutmadı ama bunu da negatif bir tepki olarak almadı. Çok akıllı bir adam, kalemi çok kuvvetli, hitap etmesi de, kullandığı ifadeler de çok iyi, televizyonda da, gazetede de başarılı ama tek bir kaygısı var  oda izlenmek ve okunmak. Bunun dışında hiçbir ilkesi olduğunu düşünmüyorum.

Aziz Yıldırım’a kim muhalif olmuşsa, mesela Atilla Kıyat, Sadettin Saran, Hakan Bilal Kutlualp, anında bitiriliyor. Örnek vermek istemiyorum ama bu Türkiye Cumhuriyet’in kuruluşunda da var, PKK da Abdullah Öcalan kendisine muhalif olanları yok etmiştir. CHP’den Deniz Baykal yine kendi muhaliflerini yok etmiştir. Rahşan hanım bugün 90 yaşında kalkıp tekrar parti kuruyor. Şimdide muhalefet kabul etmiyor. Yani bizim doğamızda bu var. Osmanlıdan, Selçukludan beri herhalde Bizansa dayanıyor.    

Demokrasi anlayışıyla ilgili Bakın ben size bir iki örnek vereyim Dünyanın her insanın doğasında kesinlikle bu var  ama bunu kültürle terbiye edilip törpülendiği daha insani boyuta geldiğini daha medeni ülkelerde görüyoruz. Normalde dünyada ki her insanın hamurunda bu var. Almanda da bu var ama Alman hangi noktaya gelmiş, Hamburg takımının şu an 3-4 haftadır kendi stadında yaptığı maçlara bakarsanız . Hamburg tribünlerinde koskocaman bir pankart var. Pankartta kulüp başkanlarına defol diyorlar. Ve bu tribünde asılı kulüp başkanı istese bunu indiremez mi? İndirmiyor, o tribün onların yeri diyor. Onlar istediğini yazsın diyor. Düşünebiliyor musun bizim büyük kulüplerin herhangi birinde  başkan istifa diye pankart olacak ve kalacak 3-4 hafta ve başkan buna müdahele etmeyecek . Almanya da bu var. O kulüp başkanının canı can değil mi? O kulüp başkanının elinde o güç yok mu? O tribünü kontrol edemez mi? Pankartı indiremez mi? Başkanım arkandayız diye Hamburg taraftarlarına yazdırtamaz mı?

İşte spor da bu demokrasi anlayışına geldiğimizde Türk Futbolu bir yerlere gelir.


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
ALTIN KABLO, YURT İÇİ SATIŞ MÜDÜRÜ SAYIN HASAN ÖZEL İLE SÖYLEŞİÖnceki Haber

ALTIN KABLO, YURT İÇİ SATIŞ MÜDÜRÜ SAYIN...

ABD, ‘CHARTER OKULLAR’ İLE EĞİTİMDE KALİTEYİ ARTIRACAKSonraki Haber

ABD, ‘CHARTER OKULLAR’ İLE EĞİTİMDE KALİ...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!

casibom-deneme bonusu-maizlik.com-kodim0313kpr.com-www.lataant.com-www.inst-fbchurch.com-wiselifecare.com-metrorelocation.net-milsgallery.com-hairsalonranchocucamonga.com-

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar