(Revan’dan Erivan’a Bir Şehrin Kimliği)
XIX. asrın baÅŸlarında Rusya tarafından suni olarak kurulan, Ermenistan’ın arazisinde asırlar boyu Türk insanı, bu coÄŸrafyada yaÅŸamış, Türk kültürü ve medeniyetinin bölgede yerleÅŸmesine hizmet etmiÅŸtir. Ermenistan arazisinde, Türk menÅŸeli coÄŸrafi isimler; daÄŸ, dere, ova, ÅŸehir, köy, akarsu ve göl adları ile bölgenin etnik yapısının Türk menÅŸeli olduÄŸu gerçeÄŸini ortaya koymaktadır. Bugün Ermenistan’ın baÅŸkenti Erivan olmak üzere, bütün bölgede Türk hâkimiyeti dönemine ait (XI-XIX) yüzlerce mimari eserin varlığı Kafkasya’nın Türk coÄŸrafyasına ait olduÄŸu gerçeÄŸini ortaya koymaktadır. Erivan ÅŸehri XIX. yüzyılın başında tarihi, sanatı, kültürü, medeniyeti ve demografik yapısıyla bir Türk ÅŸehri idi.
Anadolu’nun, Kafkaslardaki coÄŸrafi sınırını göstermesi açısından Osmanlı vesikalarında dikkati çeken bir husus Revan ve Eçmiyazin’in Anadolu coÄŸrafyasında kabul edilmesidir.
Bizans çağında “Anadolu’nun DoÄŸu Kilidi” sayılan ve göçlerle, istilalar yolu üzerinde bir kapı olan Ermenistan’ın fethi ile bu bölge, Türk hâkimiyeti altına alınmakla kalmamış, gelecekte Anadolu’ya yapılacak akınlara da yol açmıştır. Nihayet böylesine sistemli, planlı ve programlı olarak baÅŸlatılan, fakat aralıksız yıllarca devam eden akınların tek gayesi Ermenistan’ı Bizans’tan koparmak ve onu Türk Vatanı haline getirerek, asıl hedef olan Anadolu ve Bizans topraklarının fethinde üs olarak kullanmaktı.
BilindiÄŸi üzere Selçuklu Türkleri Malazgirt Savaşı öncesi, Anadolu’ya yönelik Türk akınlarını, Ermenistan üzerinden düzenlenmiÅŸlerdir. 1028 yılında Arslan Yabgu’ya baÄŸlı Türkmenler, Ermenistan üzerinden Anadolu’ya girmiÅŸler ve Bizans topraklarına yönelik akınlar yapmışlardır. 1042 yılında da Ermenistan’a giren on beÅŸ bin kiÅŸilik Selçuklu Ordusu Vaspuragan havalisine (Van Bölgesi) kadar ilerlemiÅŸlerdir.
1064 tarihinde Selçuklu Sultanı Alp Arslan Anı ve çevresini fethederek bu toprakları Selçuklu hâkimiyeti altına almıştır. Anı ve çevresini 1045 yılında Bizans Orduları iÅŸgal etmiÅŸti. 1064 yılında Anı ve Kars bölgesinde kesinlikle bir Selçuklu-Ermeni çatışması vuku bulmamıştır. 1045 yılında Bizanslılar Bagratuni Krallığı’nın varlığına son vererek Anı ve Kars bölgelerindeki Ermenileri tehcire (göçe) tabi tutmuÅŸlardır. Ermeni tarihçi Asoghik’in ifade ettiÄŸi üzere Ermeniler, Selçukluları kurtarıcı olarak karşılamışlardır. Bu tarihlerde Selçuklular bir Ermeni Devleti yada PrensliÄŸinin topraklarını istila ve iÅŸgal etmemiÅŸlerdir.
BilindiÄŸi üzere, Ermeniler kendilerine “Hay” vatanlarına da “Hayistan” adını vermiÅŸlerdir. Hay ve Hayistan ancak Ermeni milletinin dilinde ve yazısında mevcuttur. Bu Arap, Batı ve Türk dillerinde “Ermeniyye, Armenia, Armiyani, Ermenistan” adları verilmiÅŸtir. Åžüphesiz bu isimler Ermeni Milleti’nin adı olmayıp, bu coÄŸrafi bölgeye verilen addır.
1071’den sonra Ermenilerin yaÅŸadıkları yerler, önce Selçukluların sonra sırasıyla Ä°lhanlıların, Karakoyunlu ve Akkoyunluların ve kısmen de Safevilerin yönetiminde kaldı.
Erivan, Timur zamanında bir köy olarak ortaya çıktı ve sadece XVI. yüzyılda Åžah Ä°smail zamanında bir ÅŸehir hüviyeti kazandıktan sonra, yine aynı zamanda ÅŸimdiki ismini aldı.
Fatih’in DoÄŸu Anadolu hâkimiyeti için Uzun Hasan ile yaptığı savaÅŸ bir ölçüde Osmanlıların bugünkü Ä°ran coÄŸrafyasını doÄŸrudan ilgilendiren, doÄŸuya yöneliÅŸlerinin ilk adımını oluÅŸturdu.
Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferinden sonra, Revan surları önünde konakladığından bahsedilmesi ile bu ÅŸehrin adı ilk kez Osmanlı tarihlerinde yer almıştır.
Tebriz’den kışlamak üzere, Aras soluna geçip KarabaÄŸ’a giren Yavuz Sultan Selim ile ordusunun Aras’ı geçtikten sonra Bayburt’a varınca uÄŸradıkları konakları ve olup bitenleri en doÄŸru olarak günü gününe resmi “Çaldıran Ruznamesi’ nden öÄŸreniyoruz. Bu eserde ÅŸunlar anlatılıyor.
“29 Receb” (20 Eylül 1514) ÇarÅŸamba günü “Nehr-i Aras geçilip Alınca-Kal’ası’nın yukarı tarafındaki Kesikkünbet”e varıldı. 20 PerÅŸembe Nahçıvan Åžehri’ne 1 Åžaban (22 Eylül) Cuma günü (Batı KarabaÄŸ veya Nahçıvan-Karabağı da denilen) KarabaÄŸ ÅŸehri yakınlarına ulaşıldı. Ertesi gün Nahçıvan’ın “Ahmedbeg-Zaviyesi daha gün Sederek’e ve 4 Åžabân’da “Çukur-Sâ’ad’la (Revan) baÄŸlı “Hacı Lalalu” yanından geçilerek, “Büyük-Vedi” ile “Küçük-Vedi” köyleri arasında yerleÅŸildi. 26 Eylül günü Çukur-Sa’ad dan Zengi-Çayı geçilrek Ä°revan ÅŸehri yakınlarına ulaşıldı. Ertesi gün Ä°revan ÅŸehrine alınarak Osmanlı topraklarına katıldı. 7 Åžaban’da Çukur-Saad bölgesinin önemli yerleÅŸmelerinden ve Ermenilerin dini merkezi olan Üçkilise (Eçmiyazin) fethedildi.
XVI-XVIII. yüzyıllar arasında Osmanlı-Safevi iliÅŸkilerinin karakterini etkileyen faktörlerin başında, jeopolitik, ekonomik ve dini faktörler yer almış ve bu faktörlerin iki devlet arasındaki iliÅŸkilerin çeÅŸitli aÅŸamalarında önemli rolleri olmuÅŸtu. Osmanlı-Ä°ran savaÅŸlarında Revan ÅŸehri hem Osmanlılar hem de Safeviler için stratejik önem arzeden bir ÅŸehirdir. Bu yüzden de Revan ÅŸehri iki devlet arasında sık sık el deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Åžüphesiz Revan’ın bu coÄŸrafi konumundan kaynaklanan bu el deÄŸiÅŸtirmeleri Revan’ın etnik yapısını da etkilemiÅŸtir.
Erivan, Safevi hükümdarı Åžah Ä°smail’in de önem verdiÄŸi ÅŸehirlerden biridir. Åžah Ä°smail kumandanı Revangulu Han’ı Erivan’ın hâkimi olarak tayin ettikten sonra ÅŸehrin imar edilmesi için de gerekli emirleri vermiÅŸtir. Erivan kalesi Åžah Ä°smail’in emri ile (1509-1510) yedi yıllık bir inÅŸaat süresince Revangulu Han tarafından inÅŸa edilmiÅŸtir.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde bu bölgedeki muhtelif faaliyetlerde Revan ÅŸehrinden bahsedildiÄŸi görülmektedir. Revan’ın Osmanlı topraklarına katılması, III. Murat döneminde ÖzdemiroÄŸlu Osman ve Ferhat PaÅŸaların Demirkapı’ya kadar yaptıkları seferlerle olmuÅŸtur.
Yıl 991 (M. 1583) Ä°slâm askeri menzilden menzile ilerleyerek Revan ülkesine vardı. Bu bölgeler bir iki yıl içinde öncekinden daha bayındır bir hale getirilmiÅŸ, imar edilmemiÅŸ bir yeri bırakılmamıştı. Çevredeki her köy, üçer, dörder yüz binadan oluÅŸan birer kent ve kasabaya dönüÅŸmüÅŸtü. Osmanlı hâkimiyeti döneminde Revan ve çevresi yüksek bir kalkınma düzeyine kavuÅŸmuÅŸtu. Halkın refah seviyesi de çok yüksekti.
Åžark seferi serdarlığına tayin olunan Ferhat PaÅŸa komutasındaki Osmanlı orduları 22 Recebde (11 AÄŸustos 1583) Kars’a ulaÅŸmış ve müteakiben güzergâhta bulunan Åžuregel ve Talin harap kaleleri Ferhat PaÅŸa’nın emri ile tamir ettirilmiÅŸtir. Osmanlı ordularının daha sonra Revan önlerine gelmesi üzerine, Safevi valisi Tokmak Muhammedî Han, Revan’ı tahliye ettiÄŸi öÄŸrenildi. Åžehre ulaşıldığında civardaki baÄŸlar içine konulup Tokmak Han’ın kasrını ortaya alan bir kale inÅŸa olundu. Sekiz kule, beÅŸ demir kapı, bir cami ve hamamı ihtiva eden iç kale ve kırk üç kuleli dış kale 45 gün içinde tamamlandı. BeylerbeyliÄŸine de Hızır PaÅŸa tayin olundu.
Revan 1590 yılında Safeviler ile imzalanan antlaÅŸma sonucu Osmanlı Devleti’nde kalmıştır. Osmanlılar DoÄŸu Anadolu ve Revan’ı Safevilerden alarak Osmanlı topraklarına katmıştır. Osmanlılar Revan’ı fethettiklerinde doÄŸuda 470 yıldan beri herhangi bir bağımsız Ermeni Devleti mevcut deÄŸildi.
Revan 1604 yılında Åžah Abbas tarafından iÅŸgal edilerek Safevi topraklarına katıldı. BaÅŸta Revan olmak üzere Osmanlı doÄŸu vilâyetleri alt-üst edilip, ziraî ve iktisadi hayat felce uÄŸratıldı; her tarafta zulüm, asayiÅŸsizlik, can emniyetsizliÄŸi hakim kılındı ve en mühimi büyük halk kitleleri esir edilerek Ä°ran’a sürüldü.
Revan kalesi küçük bir kale olmasına raÄŸmen hudut üzerinde bulunması sebebiyle önemi büyüktü. Kalenin muhafızı EmirgüneoÄŸlu Tahmasb Kulu Han idi. Revan kalesi 1635 Temmuz sonlarında (12 sefer 1045) muhasara edildi; kalede on iki bin muhafız vardı. Revan muhasarası onbir gün sürüp kale muhafızı Emirgûne oÄŸlu kaleden çıkararak padiÅŸahla görüÅŸüp kaleyi teslim etti. Sultan Murad Tahmasb Kulu Han’a Yusuf adını ve vezirlik verdi.
Revan kalesi tamir edilip içine onikibin asker, cephane konup muhafızlığı Vezir Murteza PaÅŸaya bırakılarak sefere son verildi. Revan’ın alınmasından, yedi buçuk ay sonra kış esnasında Ä°ranlılar tarafından muhasara olunmuÅŸ, mevsim dolayısıyla yardım gelmeyince 1636 Nisanında (1045 Åževval 24) Revan ÅŸehri yeniden Ä°ranlıların iÅŸgali altına düÅŸmüÅŸtür. 17 Mayıs 1639 tarihli Kasr-ı Åžirin AntlaÅŸması ile Osmanlı Devleti Revan’ı Ä°ranlılara bırakmıştır.
XVIII. asrın ortalarında Azerbaycan toprağında kurulan hanlıklardan biri de Erivan Hanlığı’dır. Bu hanlık, Nadir Åžah’ın hâkimiyeti devrinde bağımsızlık mücadelesine baÅŸlamıştır. “Çar Muharebelerinin Salnamesi” adlı eserde 1747 yılında Nadir Åžah, kendisine tabi olan bölgelerden aldığı haracın miktarını o kadar artırmıştı ki, yerli feodaller ona karşı silâhlı isyana teÅŸebbüs etmiÅŸlerdir. Ä°syan neticesinde birçok ÅŸehir ve Erivan Ä°ran’ın tabiliÄŸinden çıkmıştı.
15 Mart 1747 tarihinde Azerbaycan’a gelen Rusya Nümayendesi M.M. Golitsin Ä°ran’ın birçok vilayetinde vergilerin ağırlığı yüzünden Nadir Åžah’a karşı isyanların baÅŸladığını ve bu isyanlardan biri de Erivan ÅŸehrindeki isyan olduÄŸunu bildirmekte idi. 1747 yılının Mayıs ayında Nadir Åžah Horasan’da öldürüldükten sonra Revan’da yerli feodal Mir Mehdi Han’ın liderliÄŸinde baÅŸlayan isyan sonrası Ä°ran’daki iç kargaÅŸalıklardan da yararlanan Mir Mehdi Han eski Çukursaad BeylerbeyliÄŸi’nin büyük bir bölümünde bağımsız bir hanlık kurmakla birlikte, komÅŸu hanlıklarının da topraklarına göz dikmiÅŸtir.
Rusya çarı I. Petro’nun 1723-1724’de Kafkslar’a inmesi ile Rus Hükümeti Hıristiyan Gürcü ve Ermeni prenslikleri ile ayrı ayrı dostluk ve ticaret antlaÅŸmaları imzalamıştır. Taraflar arasındaki bu andlaÅŸmanın, 1783 senesinde muhteviyatı deÄŸiÅŸtirilerek yenilendiÄŸini görmekteyiz. Bu yeni andlaÅŸmaya göre Ruslar, Hıristiyan Gürcü ve Ermeni prensliklerini Ä°ran ve Osmanlı Devletine karşı korumayı vaadediyordu.
Rusya’nın Kafyasya’ya inmesi, Büyük Petro’nun vasiyeti gereÄŸince Hindistan’a, Akdeniz’e Ä°stanbul’a sahip olmak için yapılacak bir hareketin baÅŸlangıcı idi. Rusya’nın yüzyıllar boyunca Anadolu ile Ä°ran’ı istila etmek istemesi, Hindistan ile BoÄŸazları elde etmeye çalışmasıyla ilgiliydi. Rusya’nın Kafkasya’ya doÄŸru yayılması, Ermeni tarihinde yeni bir sayfa açıyordu. Ermeniler Rusya’daki Eçmiyazin çevresinde birleÅŸerek, Rusya’nın yardımıyla Kafkasya’da baÅŸta Revan olmak üzere Türk yerleÅŸim bölgelerini iÅŸgal etmeye çalışıyorlardı.
Revan hâkimi Mehemmed Han Gacar, Ä°ran hükümetinin izlediÄŸi siyasetten rahatsızdı. Revan halkının çoÄŸunu Rum ülkesine gönderdi. Kendisi de kaleye çekilerek Rusya’dan yardım istedi. Knyaz Sisiyanov Erivan’ı almak maksadı ile sefere çıktı. Üçkilise (Ecmiyadzin) yakınlarında Kırkbulak denilen yerde ordularının dört katı olan Abbas Mirza komutasındaki Ä°ran ordularını maÄŸlup etti. Daha sonra Rus kumandanı Revan’ı kuÅŸattı. Fakat Rus ordularının erzak sıkıntısı çekmesi ve ordu içinde salgın hastalıkların baÅŸ göstermesi üzerine kuÅŸatmaya son verilerek 1219 (1805) Gürcistan’a geri çekilmek zorunda kaldı.
XVIII. yüzyılın sonları ile XIX. yüzyılın baÅŸlarında Kafkasya’yı iÅŸgal etmeye baÅŸlayan Rusya’nın baÅŸlıca hedefi Revan Hanlığını ele geçirmek olmuÅŸtur. Kafkasya’yı ele geçirmeyi mutlak bir zaruret olarak deÄŸerlendiren Ruslar, iÅŸgallerini kolaylaÅŸtıracak her türlü yola baÅŸvurmuÅŸlardır.
1804-1805 yıllarında Revan ve Bakü Hanlıkları, Gürcü menÅŸeli Tsitsianov tarafından Rus hakimiyeti altına alındılar. 1810 yıllarına doÄŸru Kafkasların büyük bir kısmı Rusların eline geçmiÅŸti. Rusya’nın sınırları, bu suretle DoÄŸu Anadolu’ya dayanmış Anadolu için Rus tehlikesi baÅŸlamış bulunuyordu.
1827’de Ekim ayında Rus orduları Serdar Abad ve Abbas Abad kaleleri önünde bir hayli can kaybından sonra bu kaleleri ele geçirmiÅŸ ve Revan kalesini sarmıştır. Bir ay devam eden kuÅŸatmada çetin savaÅŸlar verildikten ve çok kan akıttıktan sonra Ruslar Revan’ı Ä°ran kuvvetlerini komuta eden Hasan Han’dan almışlardır. 1826’da Gence ve Aslandüz’de Ruslarla yaptığı büyük meydan muharebesinde yenilen Ä°ran Åžahı Abbas Mirza, Revan’ı kaderine terk etmiÅŸ ve bu savaÅŸlarda hiçbir yardımda bulunamamıştır.
22 Åžubat 1828-5 Mart 1828’de Rusya ile Ä°ran’daki Devleti Kaçarlar arasında Türkmençayı antlaÅŸması yapılmıştır. AntlaÅŸma ile Kars Eyaleti’nin doÄŸusundaki yarı müstakil Revan-Türk Hanlığı bölgelerinden Gümrü ve DoÄŸu-Åžüregel ile Sürmeli çukuru (ÅŸimdiki IÄŸdır ve Tuzluca Bölgesi) gibi Aras’ın iki yanındaki yerlerde Rusya idaresine geçmiÅŸ ve AÄŸrı Dağı Türkiye Ä°ran-Rusya sınırlarının kavuÅŸtuÄŸu bir yer olmuÅŸ, bu durum 1877 Savaşına kadar devam etmiÅŸtir.
Rus Çarı I. Nikola, kendisinden önceki Rus çarları gibi bir Türk düÅŸmanı idi. “Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmak”siyaseti artık Rusya’nın dış siyasetindeki ana prensiplerinden biri haline gelmiÅŸti.
Rus Çarı I. Nikola, Ermenilerin yerleÅŸtirildiÄŸi bir Revan ve Nahçıvan Hanlıklarını içine alan bir Ermeni bölgesi (Armiyanskaya Oblast) kurduÄŸunu ilan etmiÅŸtir. Rusya böylece merkezi Revan olmak üzere Ermeniler için bir yerleÅŸme bölgesi oluÅŸturmuÅŸtur.
1828’de Kars ve 1829 Erzurum ile Bayburt ve MuÅŸ kuzeyine deÄŸin istilâ eden Ruslar, 1830’da bu bölgelerden çekilirken yanlarında götürdükleri 40 bin Ermeni göçmenini Revan vilâyetine ve Ahıska bölgesine yerleÅŸtirerek Azerbaycan ile Anadolu TürklüÄŸü arasında fizikî bir set, Hıristiyan duvarı oluÅŸturmaya çalışmıştır.
Yeni kurulmuÅŸ olan Ä°ran’daki Kaçar hanedanı için Kafkas bölgesinde (Ä°ran varlığının azınlık olarak bulunduÄŸu yerler), saldırgan Rus kuvvetlerinin önüne set çekebilmesi için hayati önem taşıyordu. Küçük baÅŸarılar elde edilse de Kaçar Hanedanının Kafkasya siyaseti müspet geliÅŸme saÄŸlayamadı. Gürcistan’ın ve Ermenistan’ın Hıristiyan bölgeleri Rus Ortodoks vesayetinde “bağımsız” oldular.
Kafkasya’da bugün Ermenistan olarak tanınan coÄŸrafi bölgede yaÅŸayan milletler arasında Ermeniler hiçbir zaman çoÄŸunluk teÅŸkil etmemiÅŸlerdir. Erivan da dahil olmak üzere bölgenin her tarafında Türkler çoÄŸunlukta idi.
Çarlık Rusyası; 1804-1813 ve 1826-1828 yılları arasında Rusya-Ä°ran savaÅŸları esnasında; Ä°ran ve Türkiye’den Zakavkasya’ya (Transkafkasya) bilhassa DaÄŸlık KarabaÄŸ’a göç ettirilen Ermenilerle bölgede Ermeni nüfusunun artmasına çalışmışlardır. Sadece 1826-1828 yıllarında Rusya-Ä°ran savaÅŸlarında Ä°ran’dan 18 bin Ermeni ahalisi göç ettirilmiÅŸtir. BilindiÄŸi üzere 1826-1828 Rusya-Ä°ran savaÅŸlarının Rusya’nın üstünlüÄŸü ile sona ermesi ve iki devlet arasında imzalanan Türkmençay AntlaÅŸmasına göre; Ä°ran Ermenilere herhangi bir zorluk çıkarmadan kendi arazisinden geçmelerine izin vermiÅŸtir. Bu anlaÅŸma ile Ermenilerin Ä°ran’dan Ermenistan’a bilhassa KarabaÄŸ’a kalabalık kitleler halinde geçmelerine zemin hazırlamıştır. 1828-1830 yılları arasında Ä°ran’dan 18 bin Ermeni ve Osmanlı ülkesinden 84 bin Ermeni göç ettirilerek onların sayıca çok az oldukları Gümrü ve Erivan bölgelerinin en verimli topraklarına yerleÅŸtirilmiÅŸlerdir.
1823-1827 yılları arasında DaÄŸlık KarabaÄŸ %91’i Türk, %8.4’ü Ermeni idi. Erivan’da da %76’sı Türk, %13.5’i Ermeni halkı yaşıyordu. Erivan’da XIX. yüzyılın sonunda Türk nüfusu %75 iken bu oran I. Dünya Savaşı sonrasında %4.3’e kadar düÅŸmüÅŸtür. BilindiÄŸi üzere Çarlık Rusyası Eriven’ı bir hanlık olarak Ermenilerden deÄŸil, ahalisi Türk, fakat Ä°ran iÅŸgalinde olduÄŸu için Ä°ranlılardan aldığı tarihi bir gerçektir.
XIX. yüzyılın baÅŸlarında Rus Alimi Ä°.Ä°. Åžavrov “Zakavkazya’da Rus Menfaatleri Ä°çin Yeni Tehlike” adlı eserinde yazdığına göre, “XX.asrın baÅŸlangıcında Zakawkazya’da yaÅŸayan 1.300.000 Ermeni’den bir milyondan fazlası bu bölgenin yerli ahalisi deÄŸildir. Onlar buraya bizim tarafımızdan yerleÅŸtirilmiÅŸ” diyerek Rusya’nın Kafkasya’da Türk toprakları üzerinde Ermenistan devleti kurma siyasetine dikkati çekmektedir.
Ruslar, 1827 yılı Kasım ayında Erivan’ı Ä°ranlılardan geri aldıktan sonra, orada bulunan zamanın Rus yazarları uzaktan Erivan kalesinden pek çok cami minaresinin göründüÄŸünü ve kale alındıktan sonra ahalinin çoÄŸunluÄŸunun Türk olduÄŸunu görmüÅŸ ve eserlerinde belirtmiÅŸlerdir. Kısacası XIX. yüzyılda Erivan’ın bir Türk ÅŸehri olduÄŸunu Rus kaynakları da doÄŸrulamaktadır.
Erivan Hanlığı’nın siyasi tarihi gibi, sosyal ve iktisadi vaziyeti de araÅŸtırmacılar tarafından tam olarak incelenmemiÅŸtir. XVII. asrın sonlarında Ä°ran’da baÅŸlamış hem siyasi ve hem de iktisadi buhran, XVIII. asrın baÅŸlarında daha da artmıştı. Nadir Åžah’ın silâh gücü ile kurduÄŸu devlet parçalandıktan sonra, ülkede merkezi hakimiyeti ele geçirmek taht-taç ve toprak uÄŸrunda çıkan kanlı feodal iç savaÅŸ daha da ÅŸiddetlenmiÅŸti. Birbirini takip eden saray entrikaları merkezi hükümeti daha da zayıflatmış ve Ä°ran’a tabi feodaller Ä°ran’ın hâkimiyetinden kurtulmuÅŸlardır. Böylelikle Azerbaycan’da uzun süren Ä°ran hâkimiyeti de son buldu. Lakin Azerbaycan arkasından tarih sahnesinde tek devlet deÄŸil de müstakil ve dağınık hanlıklar ÅŸeklinde görülmüÅŸtür. Bu hanlıklardan biri de Erivan Hanlığı idi. Azerbaycan’ın kuzey batısında yerleÅŸen bu hanlığın baÅŸkenti Erivan ÅŸehri olmakla beraber idari bakımdan 15 bölgeye ayrılmıştır.
1.Kırkbulak, 2.Zengibasar, 3.Garinbasar, 4.Vedibasar, 5.Åžerur, 6.Suran, 7.Derek, 8.Saatlı, 9.Tala, 10.Seyidli, 11.Serdarabad, 12.Garpi, 13.Abran, 14.Dereçiçek, 15.Göyçe bölgeleri.
Erivan kalesi sanat tarihi bakımından Türk Dünyasının önemli merkezlerinden biridir. Erivan kalesinin 60 burcu mevcuttur. Kaledeki Han sarayı XVII. asrın nadir mimarlık incisi olan Gök Mescut, bu bölgeyi geçen seyyahları kendisine hayran bırakmıştır. Kalede 7 mescit, erkek ve kadın hamamları ve Gürcü, Culfa, Serdar, TaÄŸlı, Sulu, Susuz, Hacı Ali adlarında kervansaraylarda Erivan’ın önemli bir yerleÅŸim yeri olduÄŸunu göstermektedir.
Erivan Kalesi’nden bahseden seyyah ve araÅŸtırmacıların kaydettikleri bazı toponimler ÅŸunlardır; Åžileçi, Demirbulak, BaÄŸçalar, Yoncalık, Börkçü Mahalleleri; Gürcü, Culfa, Serdar, TaÄŸlı, Sulu, Susuz, Hacı Ali Kervansarayları; Demirbulak, Kırkbulak, Delmebulak, Serdar Bulakları; Geredçay, Kırkbulak, Zengi Nehirleri, Dere Bağı, Demirbulag, Derekent, Åžehir, Abbas baÄŸları; Mescit Meydanı, Zal Hal Meydanı, Fehle Meydanı, Büyük Meydan, Åžehir Meydanı Gök Mescit, Kale Mescidi, Hacı Beyim Mescidi, Zal Han Mescidi, Günlüklü Mescit, Günbezli Mescit, Åžehir Mescidi, Novruzeli Mescidi, Hüseynali Mescidi, Kanlı Tepe, Üçtepe, Kızıl Tepe...
Hanlıklar devrinde merkezi ÅŸehir olan Erivan yeÅŸilliklerde donanmış bir ÅŸehirdi. Kale duvarı Zengiçay Köprüsü, Demirbulak Mahallesi, Abbasdarı, KöÅŸeli, Abagayat, KarabaÄŸ, Zokalkale adlanan yerlerden geçerek Zengiçay’ı tarafına dönüp bir daire oluÅŸturuyordu. Kale dahilindeki sahanın önemli bir bölgesini baÄŸlar teÅŸkil ederdi. Revan kalesi, idari bakımdan üç mahalleye ayrılırdı. Åžehir mahallesi; Topbaşı mahallesi ve Demirbulak mahallesi en geniÅŸ sahayı tutardı. Erivan ÅŸu yönden Azerbaycan’ın diÄŸer ÅŸehirlerinden farklı idi. Åžirinsulu Kırkbulak çayı Abbasdere, Åžehir, Demirbulağı ve Hosrovabad adlanan sahalardaki baÄŸları sulayarak Zengi çayına akardı.
Erivan’da 8 mescit Müslümanlara hizmet ederdi. Her bir mescidin kendi mektebi vardı. Hüseyin Ali Han Mescidinde 200 öÄŸrenci tahsil alırdı. Revan’da Seher ve Topbaşı mahalleleri arasında Pazar yerleÅŸirdi. Burada kervansaray tacir ve sanatkâr dükkânları vardı. Revan kalesinde yedi kervansaray mevcuttu.
Erivan AÄŸrı vadisinin kuzeyinde Zengi Nehri’nin sahilinde yerleÅŸen tarihi Türk-OÄŸuz yurdudur. Revan muhtelif tarihlerde Çukur-Saad vilâyetinin Revan Hanlığı’nın merkezi olmuÅŸtur. Azerbaycan Türkçesinde Ä°revan/Erivan muhtelif kaynaklarda Erivan, Türkçe’de Revan olarak adlanan bu ÅŸehre Ermeniler Yarevan demektedirler.
Tarihi kaynaklarda Ä°revan adına ilk defa M.Ö. VII. rastlanmaktadır. Åžehir, Urartu Kralı I. ErkiÅŸti tarafından M.Ö. 782 yılda inÅŸa edilen Edebuni Kalesi’nin Harabalıkları yakınlarında kurulduÄŸu iddia edilmektedir. Ermeni ilim adamları Erivan tarihini daha eski tarihlere götürmek ve kendilerinin de bölgenin eski halkı olduklarını ortaya koymak gibi gülünç bir uÄŸraÅŸ içine girdiklerini görmekteyiz. Çünkü ne Erivan’ın ne de Erebuni kalesinin ÅŸimdiki Ermenilere yani Haylara ve onların bilhassa ilimde ihtilâflı olan ecdatları ile tarihi bir baÄŸlarının olmadığı bir gerçektir. Aslında Ermeniler Erivan’ın eski bir yerleÅŸim yeri olduÄŸunu ispat etmekle bu arazilerde Türk-OÄŸuz Milleti’nin çok eski tarihlerde bu bölgelerde yaÅŸadıklarını doÄŸrulamaktadır.
Ermeniler’in dini merkezi Eçmiadzin’dir. Ermeni PatriÄŸi de Yerevan vilâyetine baÄŸlı Eçmiadzin Kilisesi’nde ikâmet etmekte idi. Bu ÅŸehir Türk kaynaklarında “Üç Kilise” adıyla geçmektedir. Ermeniler Ermenistan’daki çeÅŸitli yerleÅŸim yerlerinin adlarını deÄŸiÅŸtirmelerine raÄŸmen, maalesef Hıristiyan taassubu ve Vatikan düÅŸüncesi doÄŸrultusunda buranın adını deÄŸiÅŸtirmemiÅŸlerdir.
OÄŸuz Türkleri’nin yaylağı AÄŸrı dağımızı Ermeniler kendi coÄŸrafyaları içinde göstermek için AÄŸrı dağına önce “Ayrarat” “Ararat” daha sonra da “Masis” adını vermiÅŸlerdir. Hâlbuki AÄŸrı Dağı Türk-Ä°slâm dünyasının manevi ve stratejik bölgelerinden biridir. Dede Korkut kitabında “Arkuri-Yatan Ala DaÄŸ” deyiminin başındaki ilk sözden geldiÄŸini yazmaktadır. 1635’de Revan seferine katılırken bu dağı gören Kâtip Çelebi, bugün bile çevresindeki halkımızın söylediÄŸine uyarak bu dağın adını “Cihannüma” adlı eserinde hem “Argı” hem de “Agrı” ÅŸeklinde yazmıştır.
Alagöz dağı Türkçe olup, ilkçaÄŸlardan beri Ermenistan’da yaÅŸayan Azerbaycan Türklerinin yaylak yerleri idi. AÄŸrı dağı etekleri ve Sürmeli Çukuru Orta Asya Türk Dünyasıyla Anadolu Türk Dünyası arasında tarihi, iktisadi, kültürel bir geçiÅŸ noktası olması özelliÄŸiyle OÄŸuz Türklerini birleÅŸtiren, bütünleÅŸtiren bir kavÅŸak noktasıdır.
Ermeniler daÄŸlar güzeli Türk’ün OÄŸuz’un “Gökçe Gölü”nü ErmenileÅŸtirerek “Sevan Gölü” olarak deÄŸiÅŸtirmiÅŸlerdir. Sevan Gölü’nün adı Urartu dilinden Ermeni diline geçmiÅŸ “su” sözünden alınmıştır. Lâkin eski Ermeni kaynaklarında Sevan adına rastlanmaz. Gökçe Gölü’nün Sevan olarak adlandırılması 1930 yılındadır. Tarihte Gökçe bölgesi Azerbaycan TürklüÄŸünün arazisi olmuÅŸtur. V. Asır Ermeni tarihçisi Moisey Horenski eserinde Ermenilerin bu araziye yerleÅŸmesinin Ermeni Kralı ArtaÅŸes (M.Ö. XI. Asır) ait olduÄŸunu yazmaktadır.Gökçe Bölgesi, Azerbaycan TürklüÄŸünün yoÄŸun yerleÅŸtiÄŸi ve vatan bildiÄŸi bir Türklük coÄŸrafyasıdır. Lakin XIX. asırda Türkiye, Ä°ran ve Rusya’dan getirilen 45 bin Ermeni, Azerbaycan Türklerinin topraklarından zorla atılması ile Gökçe Bölgesine yerleÅŸtirilmiÅŸtir.Bugün Rusların yardımıyla Ermenilerin zorla iÅŸgal ettiÄŸi Gökçe Gölü, Aygır Gölü sahillerinde, Borçalı ovasında at koÅŸturan, avlanan yiÄŸitler kimin atalarıdır? Erivan’daki Åžehir Mescidi, Köprü Kulağı Mescidi, Tepebaşı Mescidi, Kale Mescidi, Serdar Kalesi ve Kervansaray gibi muhteÅŸem eserleri kim inÅŸa etmiÅŸtir? Krasni bölgesindeki Karakoyunlu, Ararat yöresindeki AfÅŸar, Ecmiadzin bölgesindeki Türklenli, ArtaÅŸat yöresindeki yine Karakoyunlu v.s… köylere verilmiÅŸ soyadları hangi millete mahsustur? Elbette bu soruların muhatabı OÄŸuz Türkleri’dir. Erivan toprağının altı da, üstü de Türk Milleti’ne aittir. Åžurası da bir gerçektir ki, Erivan XIX. yüzyılın başına kadar bir Türk-Ä°slam beldesi olma misyonunu sürdürmüÅŸtür.
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüwebarsiv.atauni.edu.tr (Yrd. Doç. Dr. Erol KÜRKÇÜOÄžLU)
Yorum Yazın