İnsan dünya hayatında zaman zaman acı veren duygular yaşıyor. Ancak bunlar arasında öyle bir duygu var ki bu, maddi ya da manevi hiçbir acı ile kıyaslanamayacak kadar güçlü. İnsanı sıkan, daraltan bu duygu pişmanlıktır.
Ancak iman sahiplerinin yaşadıkları pişmanlık ile Allah’tan uzak yaşayanların pişmanlığı birbirinden tamamen farklıdır.
Yaşanan her olay Allah'ın bilgisi ve dilemesiyle gerçekleşir. Müminler başlarına gelen olay ne olursa olsun tevekkül gösterirler. İnanan insan her ortam ve koşulda kararlılığını korur. Yaptığı hata onun Rabbine yakınlaşma vesilesi olur. Hemen tevbe eder, bağışlanma diler ve aynı hataya dönmemek için Allah'a samimi dua eder. Yaptığı hata, kendisinde olan eksikliklerini düzeltmesine vesile olduğundan uzun süreli bir pişmanlık ve sıkıntı yaşamaz.
Allah'a iman etmeyen insanın yaşadığı pişmanlık duygusu ise çok sıkıntı vericidir ve oldukça da uzun sürer. Hata yaptığında kişi, müthiş bir bunalıma ve strese girer. Hayatı süresince en fazla kullandığı kelimelerden biri "keşke"dir.
Dünyada cehennemi yaşadığını düşünen kişinin göz ardı etmemesi gereken önemli bir gerçek var; ahirette yaşanacak olan sıkıntı... Bu, dünyadakiyle kıyaslanamayacak kadar şiddetlidir. Ahiretteki pişmanlık duygusu, dünyada iken Allah'ın sınırlarını defalarca ihlal etmiş olmanın verdiği pişmanlıktır. Uyarıları dinlememiş olmanın, dünyada kendisine verilen süreyi hiç düşünmeden tüketmiş olmanın verdiği pişmanlıktır. Dünya hayatının çok uzun süreceğini, ölümün çok uzak olduğunu düşünmüş olmanın verdiği pişmanlıktır...
O Gün bu kişiler, "Keşke (dünyaya) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." deseler de telafi imkânı artık kalmamıştır.
"Keşke” derler, “düşünmüş/akletmiş olsaydık, keşke ayetlerden yüz çevirmeseydik, keşke bizi uyaranları dinleseydik, keşke...keşke…"
Pişmanlık öylesine şiddetlidir ki, "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" (Nebe Suresi, 40) sözleri dökülür ağızlardan.
Bu büyük pişmanlık ihtimaline karşı insanları uyarmak, inananların önemli sorumluluğu. İnsan çukurun dibinden geliyor bile olsa hiç önemi yok, nereye gidiyor o önemli. Dünya hayatında çok büyük ve adeta içini çürüten pişmanlıklar yaşansa da unutulmamalı ki, hayatı zehir eden bu pişmanlığın kat kat şiddetlisini ahirette sürekli yaşama ihtimali var. Bu dehşet verici duyguyu yaşamamanın tek yolu ertelememek, şimdi zaman varken Allah'a yönelmek, O'na teslim olmak ve O'nun sınırları içinde yaşamak.
Kur’an ahlâkında, insanın gerçek iyiyi ve kötüyü yalnızca kendisinin bilmesi ve yaşaması yeterli değildir. Müminler, diğer insanları da din ahlakını yaşamaya davet etmekle sorumludurlar. Ayrıca, karşılarındaki kişinin nefsine ağır gelebilecek de olsa, Kur’an dışı davranışlarını engellemek amacıyla uyarılarda bulunurlar. Çünkü mümin, hiçbir insanın sonsuz hayatını telafisi olmayan cehennemde, sonsuz azap içinde yaşamasını istemez. Bu nedenle de Rabbimizin hoşnutluğunu kazanacağı üstün ahlaka sahip olması için diğer insanlara uyarılarda bulunur. Bu aynı zamanda üstün bir merhamet örneğidir de. Çünkü asıl merhametsizlik, karşısındaki insanın ahiretini düşünmeksizin, hatalarına göz yummak ve öğüt vermemektir.
Bu çabayı farklı anlayıp sosyal medyadaki imanî paylaşımlardan rahatsız olan, özgürlük sınırlarımızı ihlal eden, züccaciye dükkânına girmiş fil gibi delilsiz yorumlar atıp ortalığı dağıtmaya çalışan, yalanla gelip doğruyu aldığında azgınlaşıp sayfalarda tepinen, hiçbir bilgisi olmayıp acayip fikri olan, içindeki o anlamsız nefreti gözümüzün önünde kusmaya çalışan kişilere şahit oluyoruz. Ama herkes haddini bilecek, kimse kusura bakmasın.
Dönüp arkamıza baktığımızda biz hata yapmadık mı? Tabi ki yaptık. “Hatasızım” demek ilâhlık iddiasıdır, Allah esirgesin. İnsanız, elbette hata yapacağız. Ama hayıflanmak için değil hatamızdan ders çıkarmak için arkamıza dönüp bakacağız. Hatta hatayı fark ettiğimiz için şükredeceğiz.
Zorluk yaşamadık mı kader dahilinde? Yaşadık elbette. Ama imtihan gözüyle bakar ve “Ne güzel, Allah beni kendi halime bırakmamış, beni unutmamış, imtihan etmiş” deriz. Zorlukları da Allah hayır ve hikmetle yaratır. Kaldı ki bileği taşı gibidir zorluklar; sürtündükçe keskinleşir, keskinleştikçe güçleniriz.
Kısacası öğüt almamakta direnen herkes kendi hayatına baksın. Herkes kendi hayatında özgür. Herkes kendi hayatından sorumlu. İmtihanlarımızda hepimize başarılar dilerim.
Çabamız, "Keşke hayatım için (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim" (Fecr Suresi, 24) dememek için…
Facebook Yorum
Yorum Yazın