Müsiad Sektör Kurulları Başkan Yardımcısı Mustafa Albayrak ile ülkemizin Enerji Politikaları üzerine yaptığımız röportaj
Sayın Mustafa Albayrak, 4 yıl boyunca Enerji ve Çevre Sektörü ile ilgili çalışmalar yürüttünüz. Åžimdi tüm sektörlerden sorumlu baÅŸkan yardımcılığını yapıyorsunuz.
MÜSÄ°AD’da Enerji sektör kurulu dahil 16 tane sektör kurulu var. Benim Enerji ve Çevre sektör kurulu baÅŸkanlığı yaptığım dönemde 12 taneydi. Bu arada bir ekleme daha yapmak isterim. Çevreyi enerjiden ayırdık. Daha iyi olacağını düÅŸündüÄŸümüz inÅŸaat sektör kuruluna ekledik.
GeçmiÅŸ deneyimlerinize dayanarak sizinle enerji konusunu konuÅŸmak istiyoruz. Enerji deyince aklımıza ilk gelen maalesef cari açık. Bu cari açığı azaltmak için yeÅŸil enerji diyebileceÄŸimiz enerji kaynaklarında Türkiye nasıl bir yol katetti?
Maalesef cari açığımızın yaklaşık 50 – 60 milyar dolar civarında. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi enerjiye olan ihtiyacımızdır. Cari açıkta enerji ithalatı çok önemli rol oynamaktadır. Bunun yanında cep telefonu ve yedek parça ithalatı da cari açığa etkisi vardır. Bunu tespit etmek tabii ki de önemlidir. Bir sorunu çözebilmek için sorunun kaynağını teÅŸhis edeceksiniz daha sonra tedavi edeceksiniz. Devletimiz bu konuda özellikle alternatif enerji ve yenilenebilir enerji konusunda gerekli tüm çabaları gösteriyor. Özel teÅŸebbüsler ve sivil toplum kuruluÅŸları da üzerine düÅŸeni yapmaktadır. MÜSÄ°AD bir sivil toplum kuruluÅŸu olarak belli çalışmalar içerisindedir. Devletimizin bakış açısını söyleyeyim; enerji üretilmesinin elzem olduÄŸunu ve bunun milli bir seferberlikle gerçekleÅŸtirilmesine inancı tamdır. Enerjinin üretim ÅŸekillerin de metot farklılıklarına karşı çıkanlar olmuÅŸtur.
Türkiyeye baktığımız zamanda enerji üretimi konusunda alternatif enerji dediÄŸimizde aklımıza gelenler hayata geçirilmeye en yakın olanlar neler acaba?
Enerji ve Çevre Sektör Kurulu BaÅŸkanlığına baÅŸladığım sırada yani 2009-2010 başındaki Türkiye’nin ve dünyanın enerjiye bakışıyla ÅŸuan ki aradan geçen 4,5 yılda enerjiye bakışta çok ÅŸeyler deÄŸiÅŸti. Biz 4 yıl önce dünyadaki ana enerji kaynağının fosil enerji dediÄŸimiz petrol, doÄŸalgaz, kömür gibi enerji stoklarının azaldığını söylüyorduk ve bunun içinde yenilenebilir enerjiye çok önem verilmesi gerektiÄŸini düÅŸünüyorduk. Yenilenebilir enerjiye önem verilmesine halen inanmakla birlikte fosil kaynakların azalmakta deÄŸil sadece zaman ve zemin deÄŸiÅŸtirdiÄŸine inanıyoruz. Åžöyle açıklık getireyim Türkiye’de dört yıl önce bu kadar kömür stoklarımızın olduÄŸunu bilmiyorduk. Evet kömürden enerji üretiyoruz elektrik santrallerimiz vardı. Ama rezervlerin bu derece çoÄŸalabileceÄŸini tahmin etmiyorduk. Özellikle Konya da bulunan kömür yatakları ülkemize ciddi anlamda kömür rezervi kazandırmıştır. Ülkemizin çeÅŸitli yerlerinde yıllardır hep efsane gibi konuÅŸulan petrolümüz var ama biz çıkartamıyoruz deniliyordu ama ÅŸuan Türkiye de petrol rezervlerin de olduÄŸunu biliyoruz. Ve Petrol çıkartma çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Yine fosil enerji olan doÄŸalgazında bir kaç on yılda tükeneceÄŸini düÅŸünüyorduk. DoÄŸalgaz hangi ülkelerde var? Rusya, Türki Cumhuriyetler, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Ä°ran da. DoÄŸalgaz rezervlerinin bir benzerini de DoÄŸu Akdeniz de Ä°srail Filistin ve Türkiye arasındaki Kıbrıs’ın Güney ve Kuzeyinde ciddi doÄŸalgaz rezervlerinin bulunduÄŸu araÅŸtırmalar sonucu tespit edilmiÅŸtir. Bu enerji kaynaklarının bitmekte olduÄŸu deÄŸil sadece zaman ve zemin deÄŸiÅŸtirdiÄŸine inanıyoruz. Fosil enerji kaynaklarını eskisi kadar hatta daha da önemsiyoruz.
Farklı enerji kaynakları olabilir buna verilen tepkilerde olabilir dediniz ve benim aklıma ilk gelen nükleer enerji oldu. Dünyada da bunun örnekleri var. Almanya 2020 kadar nükleer santrallerinin tamamen kapanması bekleniyor. Ülkemizde de Akkuyu Nükleer Santrali’nin kurulması bekleniyor. Alternatif enerji kaynakları söz konusu iken bu konuya nükleer enerjiye bakışınız nedir? Türkiye nükleer enerjiye hazır mı?
Bu konuda ülkemiz nükleere karar vermiÅŸtir. Ä°lk olarak Akkuyu, ikincisi Sinop, üçüncüsünü de BaÅŸbakanımız %100 yerli mühendisler ve yerli teknolojiyle yapılacağına karar vermiÅŸtir. Biz sivil toplum kuruluÅŸuyuz. Bizim düÅŸüncemiz MÜSÄ°AD olarak devletimiz düÅŸüncesine paralellik arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti nükleerden istifade etmelidir. Almanya örneÄŸi varken neden düÅŸünüyoruz. Ufak istatistik vereyim dünyada faal 437 441 arası nülkleer reaktör var . 441 tanesi batılı ülkelerde veya batılı ülke denetimdeki ülkelerde, eski demir perde ülkelerde, Ukrayna, Bulgaristan, Ermenistan, Rusya ve . Ä°srail zaten nükleer depo cephanelik gibi.. Åžimdi ülkemizin etrafına baktığımızda 442 santralin onlarcası ve belki yüzlercesi Türkiye’nin yakın çevresinde. Enerji sektör baÅŸkanıyken Fransa da temaslarımıza oldu. Ä°nanın nerdeyse sokak aralarında nükleer reaktörler var. Fransa da bugün 58 tane nükleer santral var. Fransa ürettiÄŸi elektriÄŸini %77’sini nükleerden karşılıyor. Bu çok önemli bir rakam. Belçika %58 sini. 2020’ye kadar kapatmayı hedeflediÄŸini söyleyen Almanya %27’sini nükleerden saÄŸlıyor. Amerika %25’ini, Ä°ngiltere hakeza ileri teknoloji ülkeleri nükleerden yararlanacak ama Türkiye bigane kalacak bu hiçbir ÅŸekilde izah edilemez. Tabiiki çevrecilerinin duyarlılığına saygı duyuyorum. Türkiye’de çeÅŸitli çevre kuruluÅŸları bu konuda tepkiler vermekte haklılardır. Benim Enerji ve Çevre sektör kurulu baÅŸkanlığını yaparken. Çevre duyarlılığını en az enerji üretimi kadar önemsiyoruz. MÜSÄ°AD olarak ÅŸu mantığa sahibiz enerji üretirsin ama çevreyi de koruyup zenginleÅŸtirerek. Devletin politikası da aynıdır. Bir yerde hidrolik santral kurulacağı zaman bunun çevreye vereceÄŸi zarar ya yok sayılacak kadar yada en az milimize edilecek ÅŸekildedir. Belli oranlarda çevrenin zarar görmesi kaçınılmazdır. Peki ne yapmalı enerji üretilmemelidir. Nükleer konusunda çevrecilerin eleÅŸtirilerine ihtiyat koyuyorum. Batılı ülkelerde biz bu çevrecileri görmüyoruz. DoÄŸuda enerjiye yatırım yapmak isteyen ülkelerde görüyoruz. Bununda iyi niyetli olduÄŸunu düÅŸünmüyorum. Sadece nükleerde deÄŸil bu su kaynaklarında, rüzgardan, güneÅŸten, kömürden elde edilecek olan bütün elektrik üretimlerinde çevrecilerin maalesef dış baÄŸlantılı olduÄŸunu da hissediyorum. Buna gönüllü samimi katılan çevrecilere saygı duyuyorum. Batılı ülkelerin Türkiye gibi geliÅŸmekte olan ülkelerin enerji üretimlerine sekte vurmak için çevrecilerin istemeden de olsa kullanıldıklarını düÅŸünüyorum.
Türkiye’nin enerji tablosunu çok güzel bir ÅŸekilde ortaya çıkardık. Peki bütün bu geliÅŸmeler göz önünde bulundurulduÄŸunda ÅŸimdi olmasa da orta ve uzun vadede bölgede bir enerji üssü olma potansiyeli varmı? Åžuan bölgede sınırlarımızda maalesef jeopolitik desteÄŸin arttığını görüyoruz. Bu da bazı taraflarca türkiyenin enerji pastasından fazla pay aldığından hedef alındığını iÅŸaret ettiÄŸini düÅŸünenler var. Siz nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Bölgesel anlamda enerji potansiyeli nasıl ortaya çıkacak?
Yüzde yüz katılıyorum yapmış olduÄŸunuz tespite. Türkiye’nin enerji üssü olabilme ihtimali olduÄŸu için Türkiye ile ilgili olan planlar son yıllarda deÄŸiÅŸmiÅŸtir. 2001 yılında 11 Eylül saldırılarından sonra Irak ve Afganista’nın iÅŸgali enerji koridorlarına ve enerji rezervlerine sahip olmak için Amerika tarafından yapıldığı hep konuÅŸulmuÅŸtur. 2011 yılındaki Arap Baharı ile birlikte Tunus da, Libya da, Mısır da ve Suriye de halk hareketleri adı altında rejim deÄŸiÅŸiklikleri batılıların istediÄŸi istikamette olmaya zorlanmıştır. Almanya ve Fransa güneÅŸ enerjisine büyük önem vermektedir. Sadece Almanya deÄŸil mümkün olsa Fransa da elindeki nükleer enerjiyi azaltmaya gitmek ister. Çünkü aşırı derecede nükleere bağımlılık söz konusu. Fransa bugün Libya ve Kuzey Afrika’nın güneÅŸ potansiyelinden faydalanmak istiyor. Kuzey Afrika’daki ve OrtadoÄŸu’daki siyasi geliÅŸmeleri bu açıdan da ele almak gerekir.
Türkiye’nin enerji üssü olması tarihi olarak bakarsanız kaçınılmazdır. Dağılan Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun kültürel mirası üzerindeki Türkiye Cumhuriyeti aslında etrafında %70’lik bir dünyanın enerji kaynağına sahiptir. Böyle öneme sahip coÄŸrafyada aÄŸabey konumundaki Türkiye’nin riskte olması kadar doÄŸal bir ÅŸey yoktur. Büyük devletlerin Türkiye ile ilgili çok planlarının olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
Küresel piyasalarda dolar bazında petrol fiyatlarının düÅŸtüÄŸünü görüyoruz. 85 dolara kadar geriledi. Bu durumda petrol ithal eden ülkeler için olumlu iken Suudi Arabistan ve Rusya gibi ülkeler içinde olumsuz bir durumdur. Son zamanlardaki dengeleri nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Küresel anlamda düÅŸen petrol fiyatlarının EPDK denetimde biraz daha indirim olarak iç piyasalara yansıması bekleniyor. Bu konuda sizin EPDK’ya çaÄŸrınız var mı? Son dönemdeki fiyatları nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
Basından da izlediÄŸimiz kadarıyla düÅŸen petrol fiyatları azda olsa tüketiciye yansımaktadır. Bizim gibi petrol ithal eden ülkeler için petrol fiyatlarının düÅŸmesi pozitiftir. Petrol ihraç eden ülkeler için dezavantaj olabilir. Biz bunların hiç birisini çok dikkate almadan bugün 85 dolar olan petrolün fiyatı yarın 100 dolar ve üstüne çıkabilir bunlar bizi aldatmamalı. Türkiye girmiÅŸ olduÄŸu milli enerji seferberliÄŸine devam ettirmelidir. Bu konuda enerji bakanlığının çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Tüm kamu ve sivil toplum kuruluÅŸları kendi aramızda istiÅŸare halindeyiz. Türkiye’nin tüm enerji kaynaklarından yenilenebilir ve nükleer dahil azami derecede istifade etmesi batılı geliÅŸmiÅŸ ülkeler gibi kaçınılmazdır.
Son olarak ÅŸuan her ne kadar sektör kurulları baÅŸkan yardımcılığı görevindeyseniz de biz Enerji ve Çevre Sektörü Kurul BaÅŸkanı ÅŸapkası altında konuÅŸalım dilerseniz. Åžimdi çevre sektörünün inÅŸaata dahil olduÄŸunu söylediniz. Ä°stanbul da özellikle yapılaÅŸma gittikçe artıyor ve vatandaÅŸlar yeÅŸil alanların azaldığına dair ÅŸikayetlerde bulunuyorlar. Bunun dengelenmesi için acaba hangi projelere ön ayak oluyorsunuz?
TeÅŸekkür ederin çok önemli bir konu bu. Hep enerjinin üretiminden dert yanarken, olayın maddi boyutuna bakarken manevi güzelliklerimizin de kaybolmasına izin vermemeliyiz. Öncelikle enerji açısında çevreyi deÄŸerlendireyim YeÅŸil enerji ile ilgili çalışmalarımız oldu. Benim baÅŸkanlığını yaptığım dönemlerde çeÅŸitli zirveler ve paneller düzenledik. Atıktan enerji elde etmenin hem çevrenin korunması hem de enerji üretmeye katkıda bulunması açısından çok büyük faydaları var. Bu konuda hizmet veren üyelerimizde mevcuttur. Biyogazdan ve atıktan enerji üreten üyelerimiz var. Yönetim olarak bu konuya çok önem veriyoruz. ElektriÄŸi üretirken çevreyi temizlemek bir taÅŸla birkaç kuÅŸ vurma peÅŸinde olmalı yatırımcılarımız. Ä°stanbul da yeÅŸil alanların azalması ve betonlaÅŸmanın çarpık bir biçimde gitmesi hepimiz için üzüntü kaynağıdır. Milli bir politika olarak yaÅŸanılabilir bir çevre de yaÅŸanılabilir bir ÅŸehirde mi hayatımızı sürdüreceÄŸiz. Yoksa betonların arasında maddi olarak geliÅŸmiÅŸ ama mutsuz doÄŸal güzelliklere hasret bir ÅŸekilde mi yaÅŸantımızı sürdüreceÄŸiz buna karar vermemiz gerekir. Çevre bilincini asla yitirmememiz lazım. Enerji üretilmeli ama çevre korunarak üretilmeli yapılan hatalar varsa bunlardan vazgeçilmeli. Ä°ster kamuda ister özel sektörde yapılan hatalar olsun hiçbir ÅŸey ÅŸehirlerimizdeki yeÅŸili azaltmamalı.
Röportaj : Reyhan Baysan
360TV - Ekonomi Sayfası
Yorum Yazın