Bir biyografi yazarı olarak da dikkati çekmesi gereken Necip Fazıl’ın, güttüÄŸü toplum dâvasında Türk tarihi ve sahte inkılâplar bilmecesinin «anahtar ÅŸahsiyeti» gördüÄŸü Abdülhamid Han’ın hayatı, bu eserde bir tez, bir manifest, bir dava çerçevesi halinde ortaya çıkartılmaktadır.
KeÅŸif mutlak ve orijinal olarak Necip Fazıl’ındır ve bir aralık sahibini hapse kadar sürüklemiÅŸtir.
“Marifet, büyük kısmı kursaktan doÄŸma uydurmalarla Abdülhamid’i konuÅŸturmakta deÄŸil, Abdülhamid hakkında konuÅŸabilmek ve bir sentez örebilmektedir”
Diyen Necip Fazıl’a göre:
“36 Türk hükümdarı arasında belki en büyüÄŸü ve tarihî hakkı muazzam bir zat mevzuunda yahudi, dönme, mason, kozmopolit ve emperyalizma ajanlariyle el ele, Ä°ttihat ve Terakki eÅŸkiyasının imal ettiÄŸi ve Cumhuriyet rejimi boyunca devamına ÅŸahit olduÄŸumuz yalancı tarihe paydos!.. Dünyada her ÅŸeyin sahtesi görülmüÅŸ, fakat ilim ve tarihin devamlı yalancısına rastlanmamıştır!”
*****
Bu eser, ilk defa Ulu Hakan Ä°kinci Abdülhamîd Hân’ın bütün okur-yazarlara, yeni doÄŸmuÅŸ çocuk beynini salatasına doÄŸratıp diÅŸleyecek derecede korkunç bir zalim tanıtıldığı ve bu tanıtmaya müteârife gözüyle bakıldığı bir hengâmede meydan yerine dikildi ve satır satış ÅŸu mânayı tüttürdü:
KeÅŸif, mutlak (orijinal) olarak Büyük DoÄŸu’nundur; ilk alâmet ve tezgâhlanması 1943’de baÅŸlamış, haftalık ve günlük Büyük DoÄŸu’lar süresi içinde her ân olgunlaÅŸa olgunlaÅŸa devam etmiÅŸ, bir aralık sahibini zindana kadar sürüklemiÅŸ, nihayet 1960 sonrasında ve onu takip edici ilk yıllarda gazetelerin tefrika sütunlarına aksetmiÅŸ, peÅŸinden kitaplaÅŸmış, birinci ve yarım baskısı hemen tükenmiÅŸ, ikinci ve tam baskısı da bitmiÅŸ, bunu üçüncü baskı takip etmiÅŸ; ve iÅŸte, ÅŸimdi, Abdülhamîd taraflısı yayınların modalaÅŸtığı bu günlerde, «bu dâvanın sahibi benim; manevî telif ve keÅŸif hakkım mahfuzdur!» dercesine, kâmil, tashihli ve ilaveli ÅŸekliyle ortaya çıkmıştır.
Gayemiz Abdülhamîd’in hakkı olduÄŸu için, bizim hakkımız görülmese bile ona ait hakkın görülmeye baÅŸlaması önünde, bazı uydurma ve derme-çatma eserlere raÄŸmen bahtiyarlığımızı ilân ediyor; bu sahipsiz diyarda kimsenin kaale almadığı manevî telif ve keÅŸif hakkımızı bağışlıyor ve yalnız ÅŸu dikkati ortaya atmakla yetiniyoruz:
- Marifet, büyük kısmı kursaktan doÄŸma uydurmalarla Abdülhamîd’i konuÅŸturmakta deÄŸil, onun hakkında konuÅŸabilmekte ve bir (sentez) verebilmektedir. Bu dâvayı uydurma (sansasyon) mevzuu haline getirenlere karşılığımız da, kendilerini, her ÅŸeyi sahte bir dünyanın kalpazanları olarak tespit etmekten ibarettir.
N. F. K. / 1977
*****
Emin Garbi Arvas anlattı:
“ Necip Fâzıl beyden dinledim, dediki : “Efendi hazretlerine geldiÄŸim ilk günlerde zamanın modasına uygun olarak Sultan Abdülhamîd’e muhalif idim. Birgün Efendi hazretlerinin sohbetinde Sultan Hamîd’den bahsedildi. Efendi hazretleri bu padiÅŸahı çok övdü ve bana dönerek “onun bu üstünlüklerini hakikî vechesiyle birisinin yazması lâzım. Bu da ancak siz olabilirsiniz Necip bey!” buyurdu. Bu söze çok ÅŸaşırdım. Ä°ÅŸte sonradan bu iÅŸâret üzerine Ulu Hakan kitabını kaleme aldım.”
*****
Bu kitap vesilesiyle II.Abdülhamid’in ne kadar ince düÅŸünen biri olduÄŸunu ve bu yeteneÄŸi sayesinde yıkılma sürecindeki bir imparatorluÄŸu ayakta tutmakla kalmayıp, dünya dengeleri koruyabildiÄŸini gördüm.
Hakkında yabancılar övücü bir çok söz söylemiÅŸtir. Ä°çtenlerinden ikisi çok fazla hoÅŸuma gitti:
1. Sözün sahibi bir Ä°ngiliz diplomat. Diyor ki “ Abdülhamid’in indirilmesiyle siyaset sıkıcı olmaya baÅŸladı”
2. Yine yabancı bir diplomat ÅŸu tesbitte bulunuyor “ Belki de Osmanlı’nın başında hala Abdülhamid bulunsaydı, dünya savaşı olmayacaktı...”
*****
• Ben, sanat ve tefekkür adamı olmak dâvasındayım ve tarihçi deÄŸilim. Bu eser de bir tarih denemesi deÄŸil...
• Ä°rfan sahiplerince bilinir ki, hikmet ilmin, ilim de tekniÄŸin Üstündedir; tarih ise bu üç görüÅŸ ÅŸekline göre çeÅŸitli...
Öyleyse bu eser, hangi neviden olursa olsun, ne bir tarih, ne bir tarihî edebiyat; sadece vakıalar temeli üzerinde, ilmî, aklî, teessürî, her melekeye dayanan bir (tez), bir (manifest), bir dâva çerçevesi...
• Çeyrek asırdan beri yakasına yapışmış bulunduÄŸum dost, iÅŸte: ULU HAKAN Ä°KÄ°NCÄ° ABDÜLHAMÄ°D HAN...
Yorum Yazın