Şahname - Firdevsi
İran edebiyatının önde gelen şairi Firdevsi’nin İran efsanelerini anlatan manzum destanıdır Şahname. 30 yıllık bir zaman diliminde yazılan Şahname 10. Yüzyılda kaleme alınmıştır ve yazıldığı döneme kadar süregelmiş İran tarihiyle ilgili rivayetleri içermektedir.
Şahname İran’ın islamiyete kadar olan yaklaşık 1000 yıllık dönemini anlatmaktadır. Firdevsi Şahname’yi bitirdikten sonra “Bununla İran milletini yeniden dirilttim.” demiştir. Tarih otoriteleri tarafından destan olarak nitelendirilen Şahname’de olaylar masal ve tarih karışımı bir üslup ile anlatılır. 60.000 beyitlik Şahname, Gazneliler’in sultanı Mahmud’a 1014 yılından sonraki bir tarihte sunulmuştur.
İran edebiyatının en önemli eseri olarak kabul edilen Şahname sonraki dönemlerde Osmanlı kültürünün de önemli bir parçası olmuştur. Osmanlı hanedanında ve halk arasında “şahnâmehan” adı verilen kişiler tarafından okunan Şahname, Osmanlı padişahları ile İran kahramanlarını özdeşleştirmişlerdir. Bu sebeple Şahname, Osmanlı hanedanını yücelten önemli eserler arasına girmiştir.
Şahname Divan edebiyatının kuruluşunda da önemli etkilere sahiptir. Hayatı hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olamadığımız İranlı şair Firdevsî iyi bir dil eğitimi almış, edebi anlamda yetkinliğe ulaştığı Farsçanın yanı sıra Pehlevice ve Arapçayı öğrenerek zengin bir ifade gücüne kavuşmuştur. Şairin bu dil merakına tarihsel konulara duyduğu ilgi de eklenince, İran edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Şahnâme zengin içeriğiyle ve çarpıcı üslubuyla edebiyat tarihinin ölümsüz eserleri arasındaki yerini almıştır.
Firdevsî Şahnâme’sini hazırlarken eski İran kahramanlık hikâyelerinden yararlanmıştır. Yaklaşık VI. yüzyıldan itibaren başlayan bu derleme geleneğinde Firdevsî bir dönüm noktası oluşturmuş, eserinde sıklıkla mûbed ve dihkân sanıyla andığı bilgili kimselerin anlatımlarından faydalanmış ve kaynak olarak başta Âvesta olmak üzere Tevrat ve Kur’ân gibi dini metinleri kullanmıştır. Ancak eserine Allah’ı övmekle başlamış, ardından evrenin, ayın, güneşin, gezegenlerin, yerkürenin ve insanın yaratılışından söz etmiş, son olarak da İran’da hüküm sürmüş kralların, soylu kimselerin ve kahramanların tarihi-efsanevi hikâyelerini anlatmıştır. İranlıların Araplara yenilmelerinden dört yüz yıl sonra kaleme alınan bu 60.000 beyitlik eser Gazneliler sülalesinin en güçlü hükümdarı olan Sultan Mahmud’a 1014 yılından sonraki bir tarihte sunulmuştur...
İslamiyet öncesi İran’ın tarihi-efsanevi hükümdarlarının ve onlara her koşulda bağlı kahramanların ülkelerini, milli gelenek ve göreneklerini korumak adına verdikleri mücadelenin destanı olan bu önemli eser, daha sonraki dönemlerde Osmanlı kültürünün de bir parçası olmuştur...
Yorum Yazın