Kûfe adı konusundaki tarih kaynaklarında farklı görüÅŸler vardır. Ä°smin Süryânîce veyaFarsça kökenli olduÄŸu düÅŸünüldüÄŸü gibi arazi ÅŸeklinden hareketle “yuvarlak kum tepesi, çakıltaÅŸları ile karışmış kum tepesi” veya “insanların toplandıkları yer” anlamlarını taşıyan Arapça Kûfe kelimesinden geldiÄŸi yahut ÅŸehrin ismini buradaki Kûfân adlı bir tepeden aldığı da kaydedilmektedir. Kaynaklarda ÅŸehrin 14-19 (635-640) yılları arasında kurulduÄŸuna dair farklı rivayetlereyer verilmekle birlikte genellikle 17’de (638) tesis edildiÄŸi belirtilir.Åžehrin kuruluÅŸ tarihiyle ilgili Ä°htilâfların temeli, Kûfeliler ile Basralılar arasındaki rekabete ve her iki tarafın kendi ÅŸehirlerini diÄŸerine göre daha önce kurulmuÅŸ gösterme çabasına dayanmaktadır.
Hz. Ömer’in emriyle Sa’d b. Ebû Vakkâs tarafından kurulan ÅŸehir, Bâbil harabelerinin güneyinde Fırat’ın batı kenarında kurulmuÅŸ olup Necef ile Kerbelâ arasında ve Hîre’nin 5 km. kuzeyindedir; BaÄŸdat’tan uzaklığı ise 170 kilometredir. BaÄŸdat’tan bir asır önce kurulmuÅŸ olan Kûfe Ä°slam tarihinde önemli kültür ve idare merkezlerindendir. Kâdisiye Savaşı’nın ardından fethedilen Medâin ÅŸehrine geçici olarak yerleÅŸtirilen Arapların saÄŸlığı yörenin rutubetli iklimi ve sivrisineklerinin çokluÄŸu sebebiyle bozulmuÅŸ, aynı ÅŸekilde deve ve koyunlar da zarar görmüÅŸtü. Bugün türbesi/makamı Çorum’da bulunan kendisi ilk Müslümanlardan ve cennetle müjdelenen on sahabeden biri olan ayrıca Irak’ın fethinde baÅŸkomutan olan Sa’d b. Ebû Vakkâs’ın durumu Hz. Ömer’e bildirmesi üzerine halife, ordugâh ÅŸehir olması için Medine ile arasında nehir engeli olmayan daha uygun bir yer tespit edilmesini istedi. ÇeÅŸitli araÅŸtırmalardan sonra uygun arazi bulunarak Haddülezrâ (Sûrestân) denilen yerde hicri 17/miladi 638 yılında Kûfe adıyla yeni bir ÅŸehir kuruldu.
Hz.Ömer cevabî mektubunda sahabî Sa’d b. Ebi Vakkas’ a ÅŸöyle demekteydi: “Araplar deve ile yaÅŸarlar; deveye yarayan yerler, onlara da yarar. Bunun için sen, onlara acımtırak ot biten bir yer bul. Fakat benimle onlar arasında deniz olmasın!”
Sa’d b. Ebî Vakkas; burayı kent merkezi olarak tespit ederken bölgenin yapılacak seferler için stratejik bir konuma sahip olması, yeni Ä°slam’a girenlerden farklı etnik kökene mensup insanların burada yaÅŸayabilmeleri, arazinin zengin tarım havzasına sahip olması ve ticaret güzergâhında bulunması gibi özelliklerini göz önüne alarak karar vermiÅŸti. Plana göre merkeze cami yerleÅŸtirilmiÅŸ. Ana caddelerin tamamı da merkezi alana çıkmaktadır. Mescidin yakınında pazar yeri ve çarşı yer alıyor. Mescit ile hükümet konağının batısında geniÅŸ bir meydan bulunuyor. Yani ÅŸehir merkezden dışa doÄŸru dairesel bir ÅŸekilde planlanmıştı.
Kûfe’nin kurulduÄŸu yerin, özellikle bölgede yapılacak askerî harekât için stratejik öneme ve zengin tarım havzalarına sahip olması ve ticarî güzergâh üzerinde bulunması gibi sebeplerle tercih edildiÄŸi anlaşılmaktadır. Askerî bir kamp ve garnizon olarak kurulmakla birlikte zamanla bir ÅŸehre dönüÅŸen Kûfe bölgenin idarî, ticarî ve kültürel bakımdan geliÅŸmesinde rol oynamış, bu özelliÄŸiyle tercih sebebi olmuÅŸtur. Kûfe ÅŸehri, ilk Ä°slami fetihlerin ardından kurulan ÅŸehirlerden biridir. Åžehir, o tarihlerde bile bugün birçok modern ÅŸehri geride bırakabilecek ÅŸehir planına sahipti. Åžehir, dışardan içeriye doÄŸru 40, 30, 20 arşın geniÅŸliklerinde ve düz caddelerin uzandığı, dairevi bir plan üzerine yapılmıştı. Åžehrin merkezinde yaklaşık bin metre çapında geniÅŸçe bir ÅŸehir meydanı hazırlanmıştı. Camii, alış- veriÅŸ merkezleri, idari ve kültürel yapılar ÅŸehrin merkezine konmuÅŸtur. Ä°lki Sa’d bin Ebî Vakkas tarafından yaptırılan Dâru’l-Ä°mâre/vali konağı ve Beytü’l-Mal binası Kûfe caminin güney batı tarafında, meydana en yakın sokaÄŸa inÅŸa ettirilmiÅŸtir. Özellikle Hz. Ömer’in emriyle Kûfe caminin hemen yanına yapılan ve içerisinde hem ilmi faaliyetlerin yapıldığı, hem de ticari faaliyetlerin yapıldığı ayrıca ipek pazarı olarak da kayıtlara geçen Künâse isimli bir alışveriÅŸ ve kültür merkezinin yaptırılmış olması ileri görüÅŸlülüÄŸün bir göstergesi olsa gerek. Kûfe, Ä°slam tarihi içinde önemli bir kültür ve siyaset merkezidir. Ancak halkı idarecilerden hep ÅŸikayetçi olmuÅŸtur. Hatta onlar Hz. Sa’d’ı da Ömer’e ÅŸikayet etmiÅŸler, “ namazı iyi kıldırmıyor” demiÅŸlerdi. Sa’d, halifeye durumu ÅŸöyle anlattı: “ Ben onlara, Resulullah’ın (s.a.) namazı gibi namaz kıldırıyorum; ilk iki rek’atı yavaÅŸ, son iki rek’atı sür’atli kıldırıyorum.” Halife Hz. Ömer, bir kaç vali deÄŸiÅŸtirdikten sonra, bir ara, “Kûfe halkına karşı, bana kim yardım eder? Onlara dirayetli birini vali tayin etsem, onu azgın ve facir gösteriyorlar; zayıf birini tayin etsem, küçük görüyorlar” diye çaresizliÄŸini dile getirdi.
Bugün ki modern ticaret merkezleriyle boy ölçüÅŸebilecek merkezler vardı. ÖrneÄŸin; Sûku’d-Decâc, Sûku’s-Senânîr denen kedi, köpek, kaz tavuk, hindi gibi evcil hayvanların satıldığı, Sûku’l-Hurrade denilen temizlik maddelerinin satıldığı, Sûku’r-Rumiyyûn denilen yaÄŸ ticaretinin yapıldığı daha birçok özel pazarlar ve bölümler vardı. Kûfe ÅŸehri köprüleriyle, otel/han, hamamlar ve hapishaneleriyle, eÄŸlence merkezleriyle, park ve bahçeleriyle, kerpiç yerine tuÄŸladan yapılmış evleriyle, geniÅŸ yol ve meydanlarıyla, bol içme suyu teminiyle, ÅŸehrin çöplerini toplayan resmi görevlileriyle modern bir ÅŸehirde görülebilen tüm ana unsurları barındırmaktaydı. Kûfe gizlilik içinde yürütülen Abbasî davetinin merkezi durumundaydı. Ä°mam Muhammed b. Ali, Abbasî propagandasını önce Kûfe’de baÅŸlatmıştı. BaÄŸdat kuruluncaya kadar bir süre Abbâsîler’in yönetim merkezlerinden biri olarak kalan Kûfe’nin önemi daha sonra Özellikle askerî ve ilmî açıdan uzun süre devam etti. Abbasiler, Emevilere karşı ilk mücadeleyi Kufe’den baÅŸlatmıştır. Yine ilk Abbasi halifesi Seffah 749 yılında halifeliÄŸini burada ilan etmiÅŸtir. Åžehir, BaÄŸdat kurulana dek Abbasi hanedanının baÅŸkenti olmayı sürdürmüÅŸtür. Abbasiler döneminde de isyanlar yaÅŸayan ÅŸehir bu dönemde harap oldu ve gözden düÅŸtü.
Kûfe’deki Ä°lmî Faaliyetler
Kûfe’nin kuruluÅŸ amacına ilaveten coÄŸrafi konumu, hac güzergâhında oluÅŸu, zamanla ticaret merkezi haline dönüÅŸmesi sebepleriyle bölgede önemli bir cazibe merkezi olmuÅŸtur. Özellikle de Hz. Ömer’in, “kendisine Medine’de ihtiyacım var” dediÄŸi halde Abdullah b. Mes’ud’u (ö.32) Kûfe’ye Kadı ve Beytülmal emini olarak tayin etmesiyle beraber orada ilmi bir hareketlenme baÅŸlamıştır.Yine Abdullah b. Mes’ud’dan sonrada birçok sahabe gerek yaÅŸamak için gerekse davet yurdu olarak Kûfe’yi seçmiÅŸlerdir.
Hz. Ali’nin Rolü
Resûlullah’ın arkadaÅŸlarından Kûfe’ye gelip yerleÅŸenlerden biride Hz. Ali b. Ebû Talip’tir. Resûlullah’ın ifadesiyle ilmin kapısıdır. Ä°bn Abbas’ın ifadesiyle insanların en âlimidir. Ancak O’nun siyasi açıdan çok karışık bir dönem yaÅŸaması, hep bu tür mücadeleler ve savaÅŸlarla uÄŸraÅŸması O’nu ilimle uÄŸraÅŸmaktan alıkoymuÅŸtur. Ancak Ali’nin Kûfe’de valilerine yazdığı mektuplarla, bizzat kendisinin gerek ticari iÅŸlerde gerekse siyasi ve cinaî iÅŸlerde uygulamaları hukuka önemli dayanak teÅŸkil etmiÅŸtir. Çünkü O, ashabın en bilgililerindendi. Ä°bn Abbas Hz. Ali’nin verdiÄŸi hükümler konusunda “EÄŸer hüküm Ali’den gelmiÅŸse artık baÅŸkasının bilgisine baÅŸvurmazdık. Hz. Ali’nin hilafetinde Kûfe’de Ebû Musa el-EÅŸ’arî, MuÄŸîre b. Åžu’be, Enes b. Malik ve Huzeyfe gibi büyük sahabeler de bulunmaktaydı
Sonuç Olarak
Kufe Ä°slamın ilk yıllarında pek çok siyasi karışıklığın yaÅŸandığı ÅŸehir olmuÅŸtur. Halifeler Ömer ve Osman zamnında halk ile gönderilen valiler arasındaki huzursuzluklar çıktı. Hz.Osman’ın yönetiminden de hoÅŸnut olmayan Basra ve Kufeliler Medineyi kusattı. Hz.Osman’ı ÅŸehit grup içinde Kufeliler de bulunmaktaydı. Yeni halife Hz.Ali’ye Cemel ve Sıffin savaÅŸlarında destek veren Kufeliler hakem olayında Hz.Ali’ye muhalefet ettiler. Hariciler tarafından Kufe Cami’nde ÅŸehit edilen Hz.Ali Kufe’de defnedildi.Yerine gelen Muaviye isyan eden Kufeli Haricilerle mücadeleye baÅŸladı. Vali Ä°bn Ümmü’l Hakem isyanı bastırdı ve Haricileri ortadan kaldırdı. Kufeliler Muaviye’nin yerine kendini halife ilan eden Yezid’e biat etmeyen Hz.Hüseyin’e destek oldular ve onu halife olarak tanıyacaklarına dair haberler gönderdiler. Ancak Yezid’in valisi Ubeydullah bin Ziyad sert önlemleriyle Kufeliler hüseyin’e biatten vazgeçtiler. Bundan habersiz olarak Kufe’ye yola çıkan Hz.Hüseyin ve yakınları valinin gönderdiÄŸi ordu tarafından 680 yılında Kerbela’da ÅŸehit edildiler. Bu olaydan etkilenen Kufelileri vali kılıçtan geçirdi. Daha sonra ÅŸehri sert önlemlerle yöneten Emevi halifeleri zamnında isyanlar hiç durmadı.
Osmanlı Dönemi
Osmanlılar döneminde Kûfe, Kerbelâ sancağının Necef kazasına baÄŸlı bir nahiye merkezi durumunda kimliÄŸini devam ettirmiÅŸtir. Günümüzde ise Kûfe, Necef muhafazasına baÄŸlı bir ilçe merkezidir. BaÅŸlangıçta Necef ile aralarında 10 km. kadar bir uzaklık bulunurken bugün iki ÅŸehir âdeta birbiriyle bitiÅŸmiÅŸ durumdadır. Kaynaklar; 1-Prof. Dr. Mustafa Fayda tarafından tercüme edilmiÅŸ olan Belazürî’nin Futûhu ‘l-büldan eseri, 2-Ali YÜKSEK - Ä°slam Hukuk Tarihinde Kufe’nin yeri, 3-tr.wikipedia.org
Yorum Yazın