Büyüleyici meydanlar, pastel sıcaklığında 18. Yüzyıl’dan kalma tarihi binalar, ortaçağdan günümüze uzanan kalenin gölgesi altındaki arnavut kaldırımlı dar sokaklar ve Tuna Nehri… Bratislava tüm görkemiyle sizi bekliyor.
Büyüleyici meydanlar, pastel sıcaklığında 18. Yüzyıl’dan kalma tarihi binalar, ortaçaÄŸdan günümüze uzanan kalenin gölgesi altındaki arnavut kaldırımlı dar sokaklar ve Tuna Nehri… Bratislava tüm görkemiyle sizi bekliyor.
Küçük bir havaalanı var, Türkiye’den direk uçuÅŸ yok. Viyana ya da BudapeÅŸte Havalimanı tercih edilebilir. Bratislava’ya gelecek herkese ‘büyük beklentilerle gitmeyin, yoksa hayal kırıklığı yaÅŸarsınız’ demek adet haline gelmiÅŸ olsa gerek, biz de buraya gelirken ısrarla ufak bir ÅŸehir olduÄŸu vurgulandı. Gerçekten de öyle, ancak bu ufaklığa koskoca modern bir ÅŸehir sığdırmış Slovaklar. Avrupa’nın kalbi diye nitelendirilebilecek bir konumda; hatta dünyada 2 ülkeye sınırı olan bir baÅŸkentlerden biri, diÄŸeri ise komÅŸusu Viyana.
Bratislava, her ne kadar Viyana ve BudapeÅŸte’nin gölgesinde kalmış olsa da, düzenli ÅŸehir yapısı ve tertemiz sokaklarıyla oldukça cana yakın. Sistemli bir ulaşım ağı var. Åžehrin her noktasına tramvay ve otobüslerle ulaÅŸabildiÄŸiniz gibi, nehir yolu taşımacılığı da oldukça geliÅŸmiÅŸ. Åžehrin etrafındaki tüm köylere bot seferleri düzenliyorlar.
Tuna Nehri‘nin kıyılarına kurulmuÅŸ bir baÅŸka kent Bratislava, aslında tam olarak Slav kökenli Avrupalıların yaÅŸadığı bir geçiÅŸ bölgesinde konumlandırılmış, bir bakıma da biraz ortada kalmış bir ÅŸehir. Resmi dilleri Slovakça olmasına raÄŸmen gerek Viyana’yla olan sıkı iliÅŸkiler, gerekse de ÅŸehire gelen yoÄŸun Germenler sayesinde Almanca da burada ikinci dil konumunda. AB’ye dahil ve Euro kullanıyorlar. Slovakların çoÄŸu Ä°ngilizce bilmiyor ancak etrafta kolaylıkla Erasmus ÖÄŸrencisi bulabilir ve rahatlıkla tanışabilirsiniz. Bratislava tam bir gençlerle kaynaÅŸma ÅŸehri. Genç nüfus çok yoÄŸun ve çok fazla yabancı öÄŸrenci var. Üniversiteleri, özellikle Comenius Üniversitesi bilimsel anlamda çok kaliteli.
Bu bölgedeki barok tarzı yapılar ilk bakışta insanın içini ısıtıyor. Keskin hatlar ve olaÄŸanüstü süslemeler görülmeye deÄŸer. Bölge ve tüm ara sokakları sadece yayalara açık, bu da inanılmaz rahat bir yürüyüÅŸ saÄŸlıyor. Bölgede kiliseleri görebilir veya dar sokaklardan yürüyüp tarihi Slovak binaları önünde fotoÄŸraf çektirebilirsiniz. Bu bölgenin meydanı sayılabilecek konum ise Hlavné Námestie. Kafelerin meydana attığı masalara oturup Roland ÇeÅŸmesi’nden gelen suyun sesi eÅŸliÄŸinde zamanın akışını seyredebilir, ardından bölgenin kuzeydoÄŸusundaki Åžehir Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Bratislava denilince ilk akla gelen meÅŸhur heykelleri. Bir rögar kapağından poz veren ve eski ÅŸehrin tekrar gün yüzüne çıkışını tasvir eden ‘Cumil’, etrafa gülümseyerek bakan ve ÅŸapkasıyla insanları selamlayan; sokaklara mutluluk getirmesi amacıyla eski bir palyaçonun oÄŸlunu simgeleyen ‘Schöner Naci’ ya da 1805’teki istilanın anılarını canlı tutmayı amaçlayan ‘Napolyon’ heykeli bunlardan en bilinenleri. Heykeller ÅŸehir merkezinin hemen her yerine serpilmiÅŸ durumda ve keÅŸfetmenizi bekliyor. Her birinin ayrı anlamı var, bunları gezerken Bratislava Heykeller Rehberi’ne göz atmanızda fayda var.
Hlavne Meydanı haricinde ÅŸehrin en bilinen diÄŸer meydanı ise Hviezdoslav Meydanı. Burası tam bir Kültür-Sanat ve AlışveriÅŸ Merkezi olarak göze çarpıyor. Bu uzun meydanda Tarihi Slovak Ulusal Tiyatrosu’nda Opera, Bale ve Tiyatro gibi kültür sanat faaliyetlerine dahil olabileceÄŸiniz gibi, önünde hatıra fotoÄŸrafı da çekebilirsiniz; etkileyici bir yapı.
Mavi Kilise; ya da tam adıyla Church of St. Elizabeth ise anıta uzak, eski ÅŸehir bölgesinin yakınında yer alıyor. Kiliseyi sona bırakmak planlarınızı alt üst edebilir, bu yüzden eski ÅŸehir bölgesini gezerken buraya da mutlaka uÄŸrayın. Kilise adeta bir biblo gibi, masmavi rengi ve zarif dekoratif süslemeleriyle sizi bir süreliÄŸine etkisinde bırakıyor. Tam bir Art Nouveau eseri. Ä°çine girmeye vaktimiz olmadı ama dışı bile bu kadar büyüledi bizi.
Yorum Yazın