Nurcan Şahin Alevli

Nurcan Şahin Alevli

Mail: nsa@teknikelektrik.com

Dantel Kefenliler

Müslümanları vurdular...
Hep vurdular.
Lime lime ettiler yüreklerini,,,
Parçaladılar topraklarını.
Yegane bir kale vardı direnen; Türkiye.
Ne yaptılarsa olmadı.
O kenetlenmiş elleri ayıramadılar.
Yöntemler denediler;
Bölücü dediler,
Diktatör dediler,
Hırsız dediler,
Türkiye’de Müslüman adı altında kafa kesenler türetemeyince dışarda DAEŞ’ diye bir kukla imal ettiler.
Onu Türkiye’nin vitriniymiş gibi lanse etmek için her argûmanı kullandılar.
Hastalıklı tecavüzcüleri 14 yaşındaki iktidara zimmetlemeyi denediler.
Sanki o hasta beyinli sapıklar 14 yaşındaymış gibi.
Sanki kokuşmuş beyinleri bu iktidar zamanında gelişmiş gibi...
Velhasıl yine de başaramadılar...
Gazdan ayağını çekmiyordu kaptan.
Kaptanı bırakıp inmiyordu yolcular.
Davasını dava,
Yolunu yol edinmişlerdi.
Ümmedi Muhammedin umudu olduklarının bilinci ile kefenlerini giyerek çıkmışlardı o yola.

Lakin;
Düşmanında gözü kara idi.
Zaten artık hareket alanı kalmamıştı.
Enseleniyordu.
Savaşı kaybediyordu.
Son bir deneme.
Son bir dans.
Ölümüne.
Kamikaze vuruşuydu “SON DARBE” nin mahiyeti.
Ölümcül olmak zorundaydı.
Bütün yaşam fonksiyonları durdurulmak zorundaydı SON KALE’deki askerlerin.

Liderinin etrafında kenetlenmiş, senelerdir binlerce hakareti, aşağılamayı, sövgüyü, kalkışmayı liderinin bir sözü ile taş basarak sindirmişti bu millet.
Öfkeliydi ama sabretmişti.
Yolun sonunun aydınlık olacağına dair inancını hep muhafaza etmişti.
Düşmanın ne kadar sinsi ve dehşetli olabileceğini biliyordu aslında.
Ama bukadarını onlar bile tahayyül etmemişti.

Ve...
ANSIZIN GELDİ CUNTACILAR...

İlk anda bir inanamama, hafife alma, şaşkınlık, şok...
Duygular birbirini takip ediyordu.
Yıllarca liderlerinin talimatı ile evlerinde oturan milyonlar yine liderlerinin tek bir sözü ile meydanlara akıyordu...
Sokaklarda darbe yaptığından bile haberi olmayan bazı düşük rütbeli askerlerin, darbecilerle çatışmalara giren polisin de buna ihtiyacı vardı...
Kime güvenileceği belli değildi.
O nedenle sokaklar emniyete alınmalıydı.
Başkomutan’ın emriyle bu görev halka verildi.
Devlet, ihanete karşı duran asker ve polisiyle birlikte hainlerle mücadele ederken onların arkasını halk kollayacaktı.
Emir komuta zinciri içinde gibi gösterilmeye çabalanan darbe halkın sokağa inmesiyle darbe almaya başlamıştı...

Halk direniyordu.
Halk iradesine sahip çıkıyordu.
Halk “Asla yalnız yürümeyeceksin” diyerek and içtiği liderine sözünü tutuyordu...
Aslında lider de halkına büyük bir iyilik yapmıştı..

Darbe TSK içinde kısmen başarılı idi, bundan sonraki ikinci büyük darbe belli ki halkın kendisine, özellikle de bugüne kadar Erdoğan’ın yanında yer alan millete inecekti...

Halkı sokaklara çağırarak kendi hayatlarına, özgürlüklerine sahip çıkmasını sağladı Erdoğan...

Haklarını teslim etmek gerek, bugüne değin Ak Partiye oy vermemiş milyonlarca vatansever de bunu kabul etmiyordu. Erdoğan gidecekse Onu kendileri göndermeliydi. Bu hainlerden yardım almaktansa onurlarını korumayı, vatanlarını savunmayı herşeyin üstünde gördüler...

Velhasıl direniş dalga dalga yayılmaya başladı.

Tepelerinden bombalar yağdırıyordu uçaklar, ateş altına almıştı bedenlerini helikopterler, top atışı yapıyordu tanklar, mermiler yağdırıyordu asker görünümlü üniformalılar.
İnanamıyordu halk, kimdi bunlar, hangi düşmandı..?
Ama geri adım atmıyordu.
Arkası uçurumdu.
Arkası ölüm.
Bunu anlamıştı.
Ozaman geri adım atmaktansa ölüme yürüyecekti kahramanca.

Yıllarca darbe beklentisiyle yanıp tutuşanların, nefret dolu sözlerinde “intikam saati geldiğinde korkudan kaçacak yer arayacaksınız” diye tehtit edilen “Dantel Kefenlilerdi” Onlar.

Terketmediler sokakları.
Vazgeçmeleri için en adi yöntemler kullanılıyordu.
Hatta direnişi kırmak için liderleri’nin Almanya’ya kaçtığı haberleri yayılmıştı ilk anda.
Ama hiçbiryere gitmemişti Erdoğan.
Milleti için kefenini ilk giyen oydu çünkü.
Ölüm kol geziyordu sokaklarda.
Kefenler biçiliyordu namluların ucunda.
Yumuşak değildi hiçbiri.
Soğuktu.
Sertti.
Acımasızdı.
Çeliktendi.
Yerlere düşüyordu canlar bir bir.
Ama boş kalmıyordu mevzileri.
Asımın Nesli dolduruyordu düşen canların yerini.
Mermiye kafa atmak deyiminin canlı kanıtıydı bu Millet.
Destan yazıyordu birkez daha kan ile.
Pes etmediler.
Kefenler çeliktendi belki ama, yürekler de öyleydi.
Cesurca direndiler.
Darbe kalkışması başarısız olmuştu.
Düşmanı püskürttüler.

Haalâ vatan bekçiliğine devam ediyor insanlar sokaklarda.

Devlet hainleri temizlemekle meşkulken en güvendiğine, halkına teslim etti sokakları.
Eskiden milletten korkanlar en ağır silahlarla tutarken köşebaşlarını, şimdi millet yüreğiyle tutuyordu hainlere karşı nöbeti.

İblisler haalâ içimizde.
Kıyamete kadar sürecek savaşın bu raundunu kaybettiler ama asla vazgeçmeyecekler.

Hemen başladı algı operasyonları.
Bu olay Erdoğan’ın tezgâhı diyorlar heryerde.
Bu olaylar hep Erdoğan’ın tezgâhı ise; FETÖ’sü, PKK’sı, DAEŞ’i, darbecisi ve Erdoğan nefretinden gözü dönmüş destekçileri hepiniz kendinizi kullandırıyorsunuz öyle ya.
Erdoğan’ dan nefret eden hepiniz,
Erdoğan’ın emrine amadesiniz bu dediğiniz doğru ise (???!!!)
Alçaksınız !
Onursuz yaşadınız,,,
Onursuz öleceksiniz.
Eeeyyy vicdansızlar !
Sizin o dantel kefenli dedikleriniz tarihe altın harflerle not düşülecek.

Ne demişti Mehmet Akif;
“Âsım’ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek. “

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar