Türkiye’nin Avrupa’ya karşı övündüğü konuların başında gelen genç nüfus yapısı için tehlike çanları çalmaya başladı.
Türkiye’nin Avrupa’ya karşı övündüÄŸü konuların başında gelen genç nüfus yapısı için tehlike çanları çalmaya baÅŸladı. Ä°statistiklere göre bugün yüzde 7 olan yaÅŸlı nüfus oranının 2023’te yüzde 11’e yükseleceÄŸi tahmin ediliyor. Sosyal politikalarda önemli reformlar atılmazsa saÄŸlık ve sosyal hizmetlerde maÄŸduriyetler oluÅŸacak.
Türkiye Ä°statistik Kurumu’nun (TÜÄ°K) 2012 nüfus verileri, BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın sık sık dile getirdiÄŸi ‘yaÅŸlanıyoruz’ tezini güçlendirdi. Uzmanlar da mevcut eÄŸilimin devamı halinde Türkiye’nin en büyük kozlarından genç nüfusun 2023’ten itibaren azalacağını, yaÅŸlı nüfusun artacağını söylüyor. Zira istatistiklere göre ÅŸu anda nüfusun yüzde 7’sini oluÅŸturan yaÅŸlı nüfus payının 2023’te yüzde 11’e yükseleceÄŸi tahmin ediliyor. Genç nüfus yapısı Türkiye’nin Avrupa’ya karşı övündüÄŸü konuların başında geliyor. Ancak uzmanlar Avrupa ülkelerinin yaÅŸlı nüfus yapısı ile belirli bir refah seviyesini yakaladıktan sonra tanıştığını, dolayısıyla bu durumla baÅŸa çıkmakta zorlanmadıklarını belirtiyor. Türkiye’nin ise Avrupa’ya göre çok daha hızlı yaÅŸlandığına dikkat çeken uzmanlar, ekonomimiz büyüse de refah düzeyinin geliÅŸmiÅŸ ülkeleri yakalayamadığını vurguluyor. Buna göre Türkiye önümüzdeki on yılda sosyal politikalarında önemli reformlara gitmezse hem saÄŸlık hem de sosyal hizmetlerde ciddi maÄŸduriyetler oluÅŸacak. Yani çalışma çağındaki nüfusun azalması ile ülkenin bakmakla yükümlü olduÄŸu yaÅŸlıların ekonomiye yükü artacak.
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ÖÄŸretim Görevlisi Dr. Mehmet Ali Eryurt’a göre bu durumda karşılaşılacak aksaklıkları en aza indirgemenin yolu bugün çalışma çağındakileri kayıt altına alarak gelecekte sosyal sigorta sahibi yaÅŸlılar olmasını saÄŸlamak. Genç nüfus yapısı ülkelerin gelecek planlarında iyimser olmalarını saÄŸlayacak en önemli unsurlardan biri. Eryurt, ekonomik olarak geliÅŸmeyi, büyümeyi hedefleyen bir ülkede çalışma çağındaki nüfusun azalmaya baÅŸlamasını ‘büyük sorun’ olarak deÄŸerlendiriyor. Türkiye’nin halen genç bir nüfusa sahip olduÄŸunu, önemli iktisatçılardan Barlow’un bunu bir fırsat penceresi olarak nitelendirdiÄŸini hatırlatan Eryurt, “Çalışma çağındaki nüfusun fazla olması ekonomiye ivme kazandıracaktır. Yaptığımız nüfus araÅŸtırmalarına göre, mevcut eÄŸilimler devam ederse 2025-2030 döneminde çalışma çağı nüfusu azalmaya baÅŸlayacak, fırsat penceresi yavaÅŸ yavaÅŸ kapanacak.” diyor.
Ülkemizde bugün yaÅŸlı nüfus, yani 65 yaÅŸ üzeri nüfus projeksiyonları farklı senaryolara göre farklı sonuçlar verse de, gerçekleÅŸmesi en muhtemel senaryo, 2050’de yaÅŸlı nüfusun payının yüzde 20’nin üzerine çıkacağını gösteriyor. Yani bu yüzyılın ortalarında Türkiye’de yaÅŸayan her 5 kiÅŸiden birisi yaÅŸlı olacak. Bu da 2023’te 8 milyon, 2050’de 18 milyon yaÅŸlı anlamına geliyor. YaÅŸlı nüfus oranının giderek artması beraberinde bazı zorlukları da getiriyor. Dr. Mehmet Ali Eryurt, en çok etkilenecek alanların başında sosyal güvenlik sistemini gösteriyor. Çalışma çağındaki her 100 kiÅŸiye düÅŸen yaÅŸlı sayısı olarak ifade edebileceÄŸimiz yaÅŸlı bağımlılık oranı günümüzde yüzde 10 iken 2023’te yüzde 15 civarına yükselecek, 2050’de ise yüzde 30’u aÅŸacak. Yani, günümüzde çalışma çağındaki 10 kiÅŸi 1 yaÅŸlıya bakarken, 2050 yılında çalışma çağındaki 3 kiÅŸi bir yaÅŸlıya bakmak durumunda kalacak. Nüfusun yaÅŸ kompozisyonundaki bu deÄŸiÅŸim, çalışan ve sosyal sigorta primlerini ödeyen aktif sigortalılar ile emekli olarak çalışma yaÅŸamından ayrılan pasif sigortalılar arasındaki dengeyi de bozacak gibi görülüyor. Eryurt, mevcut hali ile genç bir nüfus yapısına sahip olan Türkiye’nin, aktif/pasif oranı açısından kendisini avantajlı kılan bir yaÅŸ kompozisyonuna sahip olmadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Önümüzdeki 20-30 yıllık süre içinde Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olmasından kaynaklanan demografik fırsat penceresi ortadan kalkacak. Gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda, bugün 1,84 olan aktif sigortalı/pasif sigortalı oranı ise gelecekte çok daha vahim bir duruma gelecek. Dünyada dört aktif sigortalının bir pasif sigortalının maaşını ödediÄŸi bir sistem ideal olarak kabul ediliyor. Aktif/pasif oranının makul oranlara çekilmesi çalışma çağındaki nüfusun mümkün olan en yüksek oranda istihdama katılmasına ve kayıt-dışı istihdamın önlenmesine baÄŸlı.” Oysa, Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2010 yılı itibarı ile nüfusun yüzde 17’si, yani her beÅŸ kiÅŸiden birisi sosyal güvenlik kapsamı dışında. Bir yandan sosyal güvenlik sisteminin finansal açık vermemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekirken, öte yandan da sosyal güvenliÄŸinin kapsamının geniÅŸletilmesi lazım. Elzem olan, sosyal güvenliÄŸin kapsamının yaÅŸlıların ve yaÅŸlılık sürecinin tümünü kapsayacak ÅŸekilde geniÅŸletilmesi.
Giderek yaÅŸlanan Avrupa’da ise göç göz ardı edildiÄŸinde Avrupa BirliÄŸi ülkelerinde nüfusun 2050 yılı geldiÄŸinde yaklaşık 52 milyon azalacağı tahmin ediliyor. AB üyesi 27 ülkede her kadına ortalama bir buçuk çocuk düÅŸüyor. DoÄŸumlar azalırken, yaÅŸlı nüfus artış eÄŸilimini sürdürüyor. Çalışan nüfusun azalmasının yanında emeklilik ve saÄŸlık harcamalarında artış eÄŸilimi özellikle ekonomi uzmanlarını kaygılandırıyor. Nüfus dağılımının en saÄŸlıklı olduÄŸu Avrupa ülkelerinin başında Ä°zlanda, Ä°sviçre ve Ä°sveç geliyor. Mehmet Ali Eryurt’a göre, Avrupa ülkeleri için yekpare bir politikadan bahsetmek mümkün deÄŸil. Ä°sveç, Norveç, Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkeleri ile Akdeniz ülkeleri arasında farklılıklar söz konusu. Avrupa ülkelerinin bizden temel farkı yaÅŸlılık olgusu ile belirli bir ekonomik geliÅŸmiÅŸlik düzeyine geldikten sonra tanışmış olmaları. Onlarda 100-150 yıllık bir sürecin sonucunda ortaya çıkan yaÅŸlılık olgusu ile biz çok daha hızlı bir ÅŸekilde tanışıyoruz ve ekonomik olarak onlar kadar geliÅŸmiÅŸ deÄŸiliz. Dolayısıyla onların imkanlarına sahip olmadığımız için çok daha hazırlıklı olmalıyız.
YaÅŸlılık enstitüsü planlıyoruz
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve YaÅŸlı Hizmetleri Genel Müdürü Aylin Çiftçi, bugün tedbir alınmadığı takdirde çok büyük sıkıntılarla karşılaşılacağını belirterek, söz konusu öngörü çerçevesinde Devlet Planlama TeÅŸkilatı’nın bir rapor ve YaÅŸlanma Ulusal Eylem Planı’nı hazırladığını söyledi. Ulusal Eylem Planı’nda, Türkiye’deki yaÅŸlıların durumu ve uluslararası taahhütler göz önünde bulundurularak kısa, orta ve uzun vadede uygulanabilecek hedefler ve bu hedeflere ulaÅŸmak için yapılması gereken geniÅŸ kapsamlı eylemler yer alıyor. Bakanlık, yaÅŸlanma ile ilgili bu verileri dikkate alarak, YaÅŸlılık Enstitüsü konusunda bir çalışma yapıyor. Henüz planlama aÅŸamasında olan bu enstitü, yaÅŸlılıkla ilgili özellikle ülkemizdeki geliÅŸmeleri niceliksel ve niteliksel açıdan inceleyen ve uygulayıcılara ve politika belirleyicilere bilgi sunan bir yapıda olacak.
Çiftçi’ye göre, bir üniversite bünyesinde olmasından ziyade, bağımsız bir yapısı olmalı ve araÅŸtırma çalışmalarını destekleyebilecek mali donanımı bulunmalı. Çiftçi, “Burada aynı zamanda, Türkiye’de büyük eksikliÄŸini çektiÄŸimiz, yaÅŸlıların günlük yaÅŸamını kolaylaÅŸtırıcı ürünlerin ve destek malzemelerinin de tasarımı ve Ar-Ge çalışmaları yapılmalı.” diyor. Bakanlık, son bir aÅŸama olarak, özellikle yatılı bakım hizmeti alma durumunda olan yaÅŸlılar için de ihtisaslaÅŸmış bakım merkezlerine doÄŸru geçiyor. Bu merkezlerde Alzheimer yaÅŸlısı, yataÄŸa bağımlı yaÅŸlı, zihinsel engeli veya akıl hastalığı bulunan yaÅŸlılar ayrı ayrı hizmet almış olacak. Çiftçi, hem hizmet sunanlar hem de hizmet alanlar açısından bu ihtisaslaÅŸmanın daha verimli olacağını kaydediyor.
Alınması gereken bazı tedbirler
“Türkiye’de yaÅŸlıların durumu ve ihtiyaçları” konusunda çok daha kapsamlı araÅŸtırmalar yapılmasına ihtiyaç var.
Her ÅŸeyden önce yaÅŸlıların yaÅŸ, cinsiyet, medeni durum, eÄŸitim, gelir gibi özellikleri çıkarılması gerekiyor.
YaÅŸlıların yaÅŸam kalitesini güvenceye alacak olan evde bakım ya da kurumsal bakım hizmetlerinin geliÅŸtirilmesi ÅŸart.
Huzurevlerinin sayısı muhakkak artırılmalı, nitelikleri geliştirilmeli.
Huzurevlerinin kentin periferisinde, kentten izole, kentin imkanlarına uzak yerlerde yapılmamasına, kentin içinde olmasına özen gösterilmeli. Ama öncelik yaÅŸlıya, yaÅŸlının yaÅŸadığı yerde bakmak olmalı.
Otobüslerdeki veya diÄŸer ulaşım araçlarındaki basamakların daha alçak yapılmasından kaldırım taÅŸlarının yerden yüksekliklerinin yaÅŸlılara göre planlanmış olmasına kadar bir dizi tedbir almak gerekmekte.
Gıda, tekstil gibi pek çok sektörde yaÅŸlıların ihtiyacını karşılayacak ürünler çıkarılmalı.
Beslenme konusunda, yaşlı beslenmesi alanında uzman diyetisyenlerin; sağlık alanında geriatristlerin, yaşlılık hekimlerinin sayısı muhakkak artmalı.
Üniversitelerimizde çok boyutlu bir olgu olan yaÅŸlılık konusunda multi-disipliner bir yaklaşımla faaliyet yürütecek gerontoloji merkezlerinin sayısı artmalı.
EÄŸitim ile ilgili politikalar, istihdamı artıracak ÅŸekilde yeniden düzenlenmeli.
Meslek liseleri ve meslek yüksek okullarında iÅŸgücü piyasalarında ihtiyaçlara göre eÄŸitim verilerek, teknoloji, sanayi ve hizmet faaliyetlerini sürdüren kuruluÅŸlar arasında iliÅŸki saÄŸlanmalı.
Kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaÅŸtıran okulöncesi eÄŸitim zorunlu hale getirilmeli.
YavaÅŸlamanın nereye gideceÄŸini iyi görmeliyiz
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, nüfusun çok önemli bir konu olduÄŸunu, Türkiye nüfusunun artmasına karşın nüfusun artış hızında bir azalma söz konusu olduÄŸunu söyledi. Yılmaz, “Nüfusta yıllık artış hızımız yüzde 1,35’ten yüzde 1,2’ye geriledi. Bunun orta ve uzun vadede nereye gideceÄŸi bizim için çok önemli.” dedi. 2030 yılında nüfus oranının hangi seviyelerde olacağına iliÅŸkin ayrıntılı tahmin çalışmaları yaptıklarını ifade eden Yılmaz, önümüzdeki günlerde TÜÄ°K’in bu tahmin çalışmalarını paylaÅŸacağını dile getirdi. Nüfus konusundaki gidiÅŸatı gördüÄŸü için orta ve uzun vadede bunun tartışılması gerektiÄŸini ifade ettiÄŸini kaydeden Yılmaz, “Avrupa’yı görüyorsunuz. Avrupa’da birçok ülke çok ciddi teÅŸvik saÄŸlıyor. Nüfus artış hızını artırmak için çok yoÄŸun bir gayret içerisinde birçok ülke. Bizim de giderek bu tartışmaları yapmamız gerekiyor. Åžu anda önümüzde somut, yarın yapacağımız bir ÅŸey söz konusu deÄŸil ama ‘uzun vadede bu iÅŸin nereye gideceÄŸini iyi görmeliyiz ve buna dönük yeni birtakım teÅŸvik unsurlarını tartışmalıyız’ diye ifade ettim. Bu kanaatimi koruyorum.” diye konuÅŸtu. Sosyolojik dönüÅŸümün ardından geriye dönmenin zor olması sebebiyle bu tartışmaların ÅŸimdiden yapılmasının önemli olduÄŸuna iÅŸaret eden Yılmaz, bu açıdan bakıldığında bazı tedbirlerin ÅŸimdiden alınmasının gerektiÄŸini söyledi. zaman
Yorum Yazın