Modern bir tarih anlayışıyla kaleme alınmış ilk büyük Osmanlı Tarihidir. “DoÄŸrusunu söylemek gerekirse bugüne kadar Türk Tarihi daha ne yazılmış ne de deÄŸerlendirilmiÅŸtir.”Türk Tarihi çaÄŸdaÅŸ tarih ilminin geri kalmış dallarındandır. Bunun sebeplerinden biri, Türklerin çok geniÅŸ coÄŸrafya alanlarında yaÅŸamaları, Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus, Kuzey Buz Denizi ile Hind Okyanusu arasında büyük devletler kurmaları, her milletle çok yakından temasları olmasıdır. Böylece Türk tarihinin kaynakları, çok çeÅŸitli dillerde ve dağınık durumdadır.
Eserin bir cildi, Osmanlı Devleti’nin Bir siyasi ve askeri tarihidir. Ä°mparatorluÄŸun zuhurundan çözülmesine kadar ki tablosunu vermektedir.
Bugüne kadar yazılmış Osmanlı tarihlerinin en tanınmışının müellifi olan Avusturyalı Baron von Hammer, eserinin 19 ciltlik Fransızca tercümesinin 1835’te münteÅŸir önsözüne ÅŸöyle girer:
Osmanlı imparatorluÄŸu, geniÅŸ bir imparatorluktur ve tarih bakımından sonsuz ehemmiyet arz eder... Bir devdir ki güçlü kolları aynı zamanda 3 kıtayı kavrar. Bütün imparatorluklar gibi bir gün düÅŸerse, Asya, Afrika ve Avrupa kıt’alarında bırakacağı enkaz bu üç kıt’ayı kaplayacaktır. Osmanlı imparatorluÄŸu bugün (1835) bile Bizans’ın ÅŸevketinin zirvesinde iken haiz olduÄŸu geniÅŸlikten daha geniÅŸ ülkeleri elinde tutmaktadır. (Histoire de I’Empire Ottoman, I, Paris 1835, s. I-II)
Türk tarih incelemelerinin geri kalmasının diÄŸer bir önemli sebebi, modern tarihçiliÄŸin ve tarih metodunun Türkiye’de pek yakın bir geçmiÅŸinin olmasıdır. Batılı manada tarihçilerimiz geç yetiÅŸmiÅŸtir ve yetiÅŸenler de, Avrupa’daki meslektaÅŸlarının araÅŸtırma imkânlarının önemli bir kısmından mahrumdur. “Tarihe içinden bakmak, yani ele alınan devrin ÅŸahıslarıyla haşır neÅŸir olmak, devrin toplumunun bütün problemlerini, dünyanın o çaÄŸdaki bütün akım ve eÄŸilimlerini bilmek, tarihçi için kâfi deÄŸildir. Ele alınan konuya tabir caizse, bir de yüksekten, zirveden bakmak lazımdır. Ancak zirve noktasından çevre üç yüz altmış derecelik bir görüÅŸle görülebilir.
Nihayet deÄŸer hükümlerinin o çaÄŸlara, o çaÄŸlardaki insanlığın durumuna göre verilmesi icap eder. Bu ölçüyü bulamayan tarihçi gerçek bir tarihçi deÄŸildir. “Bir tarihçinin bilgisi ile irfanını birleÅŸtirmesi gerekir. Bilgisinin yanında vicdanı ile de baÅŸbaÅŸa olmayan bir tarihçi milletine olduÄŸu kadar insanlığa da ihanet etmiÅŸtir. “Bugünü anlamak, gelecek için hazırlanabilmek için, saÄŸlam ve doÄŸru bir tarih bilgisi ÅŸarttır. BaÅŸarılı ve büyük devlet adamları, iyi tarih bilen adamlardır. Binaenaleyh tarih ilmi, insan cemiyetlerinin hayatında, belki ilk bakışta farkına varılamayan, önemli bir rol oynamaktadır. “Bir milletin tarihini en çok ve layıkıyla o milletin bilginleri inceler. Bu bütün milletler için böyledir. Onun için, Batı’da birçok Türk Tarihi uzmanı olmasına raÄŸmen, asıl büyük iÅŸ, Türk tarihçilerine düÅŸmektedir. Büyük Osmanlı Tarihi, “asıl büyük iÅŸi tek başına üstlenmiÅŸ, kitapları tarihin kendisi tarafından yazılan bir tarihçinin çığır açan eseridir.
Yılmaz Öztuna’nın Osmanlı Devleti Tarihi’nin elinizdeki bu birinci cildinde, Osmanlı Türk Ä°mparatorluÄŸu’nun siyasi ve askeri tarihi, ilmi çizgisinde okuyucuya sunuluyor. Siyasi tarihe ağırlık verilmiÅŸtir. Bu tarihi yapan kiÅŸiler, karakteristik ve tipik taraflarıyla canlı tasvirlerle anlatılmış, ne yapıp ne yapmadıkları, ne olup ne olmadıkları açıkça vurgulanmıştır.
Kitaptaki her cümle, bir bilgi yüklenerek kaleme alınmıştır. Fuzuli cümle, hatta kelime yoktur. Günümüz tarihçilerini ve okuyucularını ilgilendiren bahislere ağırlık verilmiÅŸtir. Her geliÅŸme ve olay, geçmiÅŸe ve geleceÄŸe, bugüne, hatta yarına atıflar yapılarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Tarih ilmi ile ilgisi bulunmayan kliÅŸeleÅŸmiÅŸ ideolojik telkinlerden ÅŸiddetle kaçınılmış, bu tip etkilenmelerden uzak kalınmıştır. Türk tarihinin en az yüzde ellisini Osmanlı siyasi ve medeni tarihi oluÅŸturur. Osmanlı, Türk’ün 2700 yıldan bu yana yaptıklarının zirvesini ve estetik mükemmelliÄŸini sergiler. Türkiye tarihinin en uzun ve en geniÅŸ dönemidir. YenileÅŸme tarihimize daha fazla yer verilmiÅŸ, yeterince yenileÅŸememizin sebepleri üzerinde hiçbir ÅŸey saklamadan, açıkça durulmuÅŸtur.
Eser, Türkçe’nin olanca zenginliÄŸi ile kaleme alınmıştır. Uydurma ve çirkin kelimeler kullanılmamıştır. Gerçek bir tarih kitabının bir iki bin kelime ile yazılamayacağı aÅŸikardır. Okuyucu, zengin bir dille karşılaÅŸacak, bir zamanlar bilip ÅŸimdi unuttuÄŸu çok kelime ve kavramı hatırlayacaktır.
Yorum Yazın