Ahmet Tevfik DURMAZ

Ahmet Tevfik DURMAZ

Mail: yazarlar62@teknikelektrik.com

Tartıda (Ticarette) Hile Yapmak

Ey Tüccar kardeşim Allahın sözlerine kulak ver ve üzerinde düşün. “ Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar. Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?”  (Mutaffif:1-4)


Kuran’da her bir peygamberin kıssası sosyal alanda ümmete yol gösterici niteliktedir. Bu kıssalardan bir tanesi de Hz. Şuayb peygamberin kıssasıdır. Hz. Şuayb peygamberin kavmi olan Medyan halkı ticaret kervanlarının gelip geçtiği yollar üzerinde bulunduğundan halkı ticaretle meşgul idi. Buranın tüccarları her türlü hileyi mubah görürler ve yanlarında iki değişik tartı aleti bulundururlar; satın alırken fazla, satarken de eksik ve hafif tartarlardı. Ayrıca paralarının geçer değerlerini düşürmüşlerdi. Halk ürettiklerini satamaz, ihtiyaçlarını alamaz, alsalar bile varlarını, yoklarını harcar duruma düşmüşlerdi. Medyen halkı para kazanmakta sınır ölçülerini aşarak çağımızda kan emici kapitalistler gibi her yolu bir kazanç ve meşru kabul ederlerdi.


Allah Medyan halkını, doğru yola davet etmek için Şuayb aleyhisselamı peygamber olarak gönderdi. Şuayb peygamber onlara tebliğde bulunup, şirk koşmamalarını ve yalnızca bir tek ilaha inanmalarını, ticarette, ölçü ve tartıda hile yapmamalarını, yeryüzünde fesat çıkarmamalarını, aksi takdirde azaba uğrayacaklarını söyledi. Fakat azgınlaşmış Medyan kavmi, Şuayb peygamberin sözlerini dinlemeyip, isyan ettiler. Bununla yetinmeyip Onu ve inananları tehdit ettiler.


Bu kıssa Kuranda şöyle geçer:

- Medyan’e de kardeşleri Şu’ayb’i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. Ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. Bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum.” Hud: 84


- “Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. Halkın malına densizlik etmeyin ve yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin.” Hud: 85


- Eğer mümin iseniz, Allah’ın helâlinden size ihsan ettiği kâr sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü değilim.” Hud: 86


- Dediler ki; “Ey Şu’ayb, atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysaki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.”Hud: 87


- Şu’ayb dedi ki: “Ey kavmim! Şayet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, O kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? Ben size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmeye çalışıyorum. Muvaffakiyetim de ancak Allah’ın yardımı ile olacaktır. Ben yalnızca O’na dayandım ve ancak O’na döneceğim.” Hud: 88


- “Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nuh kavminin veya Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın. Lut kavmi de sizden uzak değildir. “Hud: 89


- Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra O’na tövbe ile yönelin. Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.”Hud: 90


- Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Biz senin söylediklerinin çoğundan bir şey anlamıyoruz. Ayrıca seni içimizde çok zayıf biri olarak görüyoruz. Eğer akrabaların olmasaydı mutlaka seni recmederdik (taşa tutardık). Senin bize hiçbir üstünlüğün yoktur.”  Hud: 91


- Şu’ayb dedi: “Ey kavmim! Benim akrabalarım size Allah’dan daha mı değerli ki, Allah’a sırt çevirip, onu unuttunuz? Muhakkak ki, Rabbim bütün yaptıklarınızı çepeçevre kuşatmıştır.”Hud: 92


- “Ey kavmim! Var gücünüzle yapacağınız ne varsa yapın! Ben de görevimi yapmaya devam edeceğim. Perişan edecek azabın kime geleceğini ve yalancının kim olduğunu ilerde anlayacaksınız. Bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyeceğim.” Hud: 93


- Ne zaman ki, emrimiz geldi, Şu’ayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar. Hud: 94


Şu’ayb peygamberin kıssasında olduğu gibi Kuran”ın birçok yerinde, alışverişte-ticarette hile yapmak ve çalmak şiddetli bir şekilde kınanmıştır.


“Ölçü ve tartıyı tam adaletle yapın. Biz kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz.” (En’am-152)


“Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha iyidir ve sonu da daha güzeldir.” (İsrâ-35) 


“Tartıda taşkınlık edip dengeyi bozmayın. Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.” 

(Rahman-8-9). 


“ Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler. Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar. Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?”  (Mutaffif:1-4)   (1)


“ Hayır, bilâkis kazanmış oldukları şeyler, onların kalplerinin üzerini kapladı (kalplerini kararttı). “ (Mutaffif:14) 


Allah Şu’ayb toplumu üzerinden sunduğu bu mesajlar evrenseldir ve bütün ümmeti bağlayıcıdır. Kuran ticaretin temelini doğruluk, dürüstlük ve güven esası üzerine bina ederek sosyal adaleti hedeflediği zikri geçen ayetlerden görebiliriz. Başkasına ait olan bir malı çalmak, hile yapmak nasıl haram ise, ticarette, alış verişte eksik ölçmek, tartıda hile yapmak da aynı şekilde haram ve günahtır. Fakat Allah’ın emir ve yasaklarını, ayetlerini titizlikle koruyarak elde edilen ticari kazanç ise, her zaman meşru bir nimet ve rahmettir. Çünkü Kuranın gösterdiği yol, en doğru ve en erdemli olan yoldur. Bu nedenle Kuran ahlakına uygun örnek bir yaşam ortaya koyarak ticari kazançlarını dürüst elde edenler, hem dünyada ve hem de ahirette bunun karşılığını fazlasıyla göreceklerdir.


İslam’ın ilk ve sonraki dönemleri incelendiğinde, Müslüman tüccarların gayretleri ile İslam’ın yayıldığı görülür. Erdemli ve dürüst Müslüman Tüccarların ticari hasletleri sayesinde, dünya halklarının bir bölümü savaş olmadan Müslüman olmaları sağlanmıştır. Mesela Mağrip ülkeleri (Tunus, Fas, cezayir…), uzak doğuda Endonezya, Malezya, Çin”in ve Tayland”ın bir kısmı… Bu ülkeler hiçbir savaş olmadan tamamen bu erdemli Müslüman tüccarların emekleri sayesinde İslami kabul etmişlerdir.

   

Bugün adına Ticaret dediğimiz tamamen referansını kapitalizmden alan pazarlama numaraları ile tüketime sunulan ürünlerden ‘çalmak’ ve “hile” yapmak ne yazık ki, normal ticari bir davranış halini almıştır. Şöyle ki;


- İnşaat sektöründe müttehitlerimiz satış sözleşmelerine “Mubadili” (yani ürünün misli, dengi) şeklinde sözleşmeye konulan bu ibare; ilerde inşaatın yapımında daha fazla nasıl para kazanırım, daha fazla nasıl çalarım ve hukuki anlamda da müşteriye karşı nasıl üstünlük elde ederim, diye “hile” amaçlı konuluyor. Buna adil kazanç ve meşru ticaret diyebilir miyiz? Dürüst müttehitleri tenzih ederim, lakin inşaat sektöründe buna benzer ticaret ve kazanç adına daha nice ticari hileleri sayabiliriz.


- Elektronik sektöründe “Power Supplier” güç kaynağı diye satılan ürünün genelde gerçek güç kaynağı değerinde olmadığı bir gerçektir. Örneğin gerçek anlamda değeri 220 W olan bir cihazın ambalajında 450W diye satılıyor. Bu ürünün ticaretini camiamızın birçok esnafı maalesef yapıyor. Bunun “haksız bir kazanç”  ve “müşteriden çalmak” olmadığını bilmeyen var mı?

- Yine elektronik sektöründe USB bellek diye satılan bir ününün asıl değeri 8 GB iken software programı ile USB belleğin değerini hile ile 16 GB yükseltip ve gerçek değerinin üzerinden başka bir fiyata satıldığı ise, bilinen bir gerçektir. Bunun adına helal kazanç diyebilir miyiz? Buna benzer birçok örnekleri elektronik sektörde sayabilirim.


- Gıda sektöründe ise hile almış başını gidiyor. Doğal bal yerine glikozlu ve şeker içerikli ballar satılmaktadır. Kışın şeker ile beslenen arıların yaptığı balı doğal bal diye ambalajlanarak yüksek fiyatlara satıldığı ve hileli pazarlama numaraları ile son tüketiciye sunulduğu bilinen bir gerçektir. Yine Gerçek tereyağının içine margarin yağını ekleyerek yapılan hile yöntemlerini, ürünlerin içeriği ile ambalaj üzerindeki ürün bilgilerinin aynı olmadığını çoğu zaman duymuşuz. Doğal olmayan ürünleri doğal ürün fiyatına satan bir esnafın elde ettiği kazanç helal ve meşru olabilir mi? 


Bunu yapan insanların tartıda hile yapan Medyan halkından bir farkı olabiliri mi? Medyan halkına yönelik gelen bu uyarı ve azap durumu bu hileli ticareti yapan günümüz tüccarlarına da şamil değil mi? Bu uyarı onları da kapsamıyor mu? Zira hile hiledir, çalmak hırsızlıktır değişen sadece zaman ve mekândır. Zaman ve mekân değişikliği ise hileyi ve çalmayı meşru kılamaz.


Bunun adına dürüst ticaret demek doğru değildir, bunun adı “açgözlülük” tür. Açgözlülüğün ise bir sınırı yoktur. Bu açgözlülüğü dolayısıyla insanoğlunun ticarette yaptığı hile ve düzenbazlıkların haddi hesabı yoktur. Bu hususu Önderimiz Hz. Muhammed (A.S) şöyle ifade etmiştir:


“Âdemoğlunun iki dere dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun içini / karnını topraktan başka bir şey dolduramaz.” (Buhârî, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116)


Kuran, insanları erdemli ve dürüst olmaya çağırır. Erdemli ve dürüst olmamız gerekirken ne olur da dünyalık bir mal için “kul hakkına” tecavüze yelteniyoruz. Malcolm X der ki; “Bize kalmayacak dünya için bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.” Bu itibarla bizler, ticareti meşru yollardan kazanmakla mükellefiz. Amaç, dünyanın en güçlü zenginleri arasına girmek değil, örnek bir adalet toplumu olabilmektir. Elbette dürüst ve meşru yolda zengin olmayı hedeflemeliyiz. 


Ne mutlu Kuranı kendilerine örnek edinenlere…

“(Öyle hakiki er kişiler vardır ki) onlar, ne ticaret ne de alışverişin, kendilerini zikrullahdan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı kimselerdir. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nûr, 24/37)


(1).Mutaffifin süresinde geçen MUTAFFİFİN kelimesinin anlamı; “alırken dolgun, verirken eksik ölçenler” demektir


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar