Sokaklara çıkıp “barış süreciyle” ilgili ne düşünüyorsunuz diye soruyor muhabir. Verilen cevaplardan bazılarına hayret etim.
-----Teröristle barışmı olur
-----Bayrağa saygısı olmayanla barış yapmamak gerekir.
-----Ne dertleri var ki? Bıraksınlar silahlarını teslim olsunlar affedelim.
-----Son PKK’lı kalana kadar savaşmak gerekir.
-----Kürtlere bunca zulüm yapıldıktan sonra barış kolay olmaz.
-----Özerklik olmadan olmaz.
Vs….
Verilen çok olumlu cevapların yanı sıra bu uç cevaplar gerçekten şaşırtıcıydı. Ama asıl şaşırtıcı olan nokta, bu cevapları verenlerin 20’li yaşlarda olmasıydı. O an şunu anladım ki, savaşmanın ne feci bir olay olduğunun farkında olmayanlar, Barışın Yüceliğini kavrayamazlar.
Bugün ülkemizde toplumun önemli bir çoğunluğu barışa katkıda bulunulmasını savunuyor, Çünkü yılarca kurşun sesi, barut kokusu ile büyümüş bir jenerasyonuz biz. Acıları en derinden yaşamışız. Bir tarafı ölümlere yanarken, öbür tarafı hayatta kalabilenlere sevinen bir dönemin çocuklarıyız. Zamansız çalan her kapı zilinde, askerdeki oğlunun ölüm haberi gelecek korkusunu yaşayan ana babaların dönemi. Ev halkının nafakası için dükkan açarken, kepenk kapatmaya zorlanan esnafın dönemiydi bu savaş.
Şimdi ortalık sakin belki ama çok değil yaşanmışlıklardan çektiklerimiz. Daha tazecik duruyor acılar içimizde. O yüzden barış önemlidir diyoruz.
Ama savaş yanlısı söylemlerin sahiplerinin genelde çok genç olmasından ötürü anladım ki bu son fırsat. Barış yanlısı tutum içerisinde olan nesil ya barış olmasını sağlayacak yada bu savaş bu topraklar var oldukça devam edecek.
Yeni neslin hırslı, gözü kara, cüretkar ve umursamaz olarak yetiştiğini, Gezi olaylarında, Güneydoğu sokaklarında defalarca gördük. O sebepledir ki elimizdeki bu büyük fırsatı kaçırma gibi lüksümüz yok.
Bu süreci katletmeye çalışan hiç kimseye pirim verilmemelidir. Bayrak direğine çıkmaya teşebbüs eden ve etmekle kalmayıp bayrak indiren serseriye de, o bayrağın bulunduğu alana girilmesine seyirci kalan askere de müsaade edilmemelidir.
Güya sürecin zarar görmemesi için sessiz kaldığını söyleyen sorumlu komutanın söylediğine şaşırmamak mümkün değil. Hele ki, subay ile astsubayı bile aynı gazinoya, aynı plaja sokmayan, sivil vatandaşın nizamiyesinden burnunu sokamadığı askeri alanlara elini kolunu sallayarak girmesine izin verilmesinin savunması bile yapılamaz.
Doğu’da Güneydoğu’da yıllarca halk eziyetler çekti. Hatta öylesine sistematik işkencelere maruz kalanlar oldu ki, kardeşi dağa çıkan bir gencin sorgu adı altında işkence gördüğü, bu işkence sırasında karnına sigara basılarak Türk bayrağı yapıldığı bile görüldü. Ama 30 yılık savaş sürecinde bu milletin ortak bayrağına bir hakaret yada saldırı yapılmadı. Olmuş olan varsa bile basit birer istisnadan öteye gitmedi. O yüzdendir ki, bu son bayrak indirme olayının da, bir provokasyondan öte bir şey olmadığının kati suretle bilinmesi gerekir.
Barış olması için heyecan ve özlem duyan her kesimin ortak görüşü, silahların susması, kardeşlik ruhunun tarihteki gibi yerleşmesi, eşitlik ve özgürlüklerin önünün açılması ve ortak ülkemizde eşit ve aynı haklarla karşılıklı sygı duyularak refah ve huzur içerisinde yaşanabilir kılınmasıdır. Vesselam…
Facebook Yorum
Yorum Yazın