Milli takımımızın son üç maçında evimizde Karadağ karşısında 2-0 önde iken maçın berabere bitmesi, herhangi bir takımımızın tribün kitlesi kadar nüfusu olan Cebelitarık maçında maalesef rakip taraftarın takımları lehinde oley çekmesi ve futboldan anlayan ve futbola objektif bakan benim gibilerin beklediği ancak güdülmüş kitlelerin beklemediği Hollanda maçı hezimeti neticesinde teknik direktör Şenol Güneş’in istifası ile sonuçlanmıştır.
Şimdi yine güdülmüş kitleler boş hayallere kaptırılacak, Şenol hoca gitti gelen hoca milli takımımızı şahlandıracak, önümüze geleni yeneceğiz diye düşündürülecekler, milletçe uyutulmaya devam edeceğiz. Gerçekten tek sorunumuz teknik ekibin iyi yönetmemesi mi? Hayır, tabi ki, defalarca denedik bu çözüm şeklini, tek bir adama suç bul, tek bir adamı başarısız ilan et, onu suçla, böylece milyonlarca suçlu rahat etsin, o ne ala keyif. Olmuyor işte yıllardır aynı teraneler peşinde sürünüyoruz. Aslında bu başarısızlıkta en az suçu olanlar futbolcular ve teknik ekiptir. Onların dışındaki futbol kamuoyu asıl suçlulardır. Nasıl mı? Anlatayım, iyi dinleyin, herkes kendi suçunu bulsun, tabi bulmak isterse…
İğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Başarısızlıktaki birinci sebep, seviyemizi yani haddimizi bilmememizdir… Haddimiz ne derseniz, biz Avrupa futbolunda üç ya da dördüncü torba seviyesi takımız yani Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Litvanya, Karadağ, Bulgaristan, İsrail… Vs. seviyesindeyiz, bunun farkında olmayıp kendimizi dev aynasında görüyoruz ve sonu hüsran oluyor. Fransa’yı yenmişiz, Hollanda ve Norveç’i yenmişiz diye bütün dünyayı yeneceğimizi sanacak kadar futboldan bihaber ve had bilme bir futbol kamuoyu topluluğuna sahibiz. Fransa, Hollanda ve Norveç’i yenmemiz sadece üst üste gelmiş tesadüflerdir. Onları yendiğimizi gören gözler evimizde neden Letonya’ya 3-1 den 3-3’e gelen maçı, Karadağ karşısında 2-0’dan 2—2’ye gelen maçı ve Cebelitarık taraftarının karşımızda oley çekmesini nasıl göremiyorlar ya da görecek kadar bilgileri yok ya da görmek istemiyorlar. Ve sonuç yine hüsran… Teknik direktör değişti ya şimdi kalan dört maçı alacağımızı ve grup ikincisi olacağımızı sanan, futboldan bihaber güdülmüş topluluk var. Keşke kazanabilsek… Ancak futboldan biraz anlayan olaya objektif bakmayı becerebilenlerin gördüğü gibi Norveç ve Karadağ’ı yenme ihtimalimiz tesadüflere bağlı, Letonya ve Cebelitarık bile bize ecel terleri döktürecek.
Bu grupta Karadağ eşeklik etmezse dördüncü oluruz, ancak Karadağ saçmalarsa o zaman 3. olabiliriz. Sezon başında Hollanda ile oynadığımız milli maçtan birkaç hafta önce Hollanda lig ikincisi PSV, Galatasaray’ı eze eze elemedi mi? Onların ikincisi bizim ikincimizi ezdi ise milli takımı neden ezmesin? Biraz aklı olan bunu anlayabilir. Neden böyle oluyor peki? Ya hep böyle olmuyor mu zaten? Ara sıra saman alevi gibi başarılar elde ediyoruz diye kendimizi futbol ülkeleri ile aynı kefeye koyuyoruz, sonrada bize haddimizi bildiriyorlar maalesef. Bizim temel sorunumuz ülkemizde gerçek futbol oynanmaması, bizde futbol diye bize yutturulan şey bildiğimiz ortaoyunu, danışıklı döğüş. Aslında herkes bunun farkında ama herkesin istediği bu orta oyununun kendileri lehine oynanması. E böyle olunca da futbolda değil orta oyununda şampiyon oluruz ancak.
Bu orta oyunu TFF, MHK, hakemlerin senaristliği ve oyuna müdahalesi ile İstanbul takımları lehine yazılmış ve uygulanıyor, bir sene biri, diğer sene ötekisi şampiyon ilan ediliyor, ortaya futbol adına bir şey çıkmıyor maalesef. TFF, MHK ve hakemlerin tek hedefi İstanbul kulüplerinin ve taraftarlarının memnun edilmesi. Bu da futbolun bir adım dahi ilerlememesi anlamına geliyor. İstanbul kulüplerinin oyuncuları kendi ceza sahasında topa elle müdahale ediyor, rakip oyuncuya tekme tokat dalıyorlar aaaaaa ne orta hakem ne de VAR hakemleri bunları göremiyorlar, işin doğrusu görmek istemiyorlar, üstelik bu ne idiğü belirsiz, Anadolu kulüplerinin puanlarını, geleceklerini gasp edip İstanbul’a peşkeş çeken şahıslar bir maçta dünyanın parasını alıyorlar. Bu şahıslar bir maçta milletin canını kurtarmak için gece gündüz çalışan uzman bir doktorun ayda aldığı maaştan yüksek bir ücret alıyorlar, diğer hizmet edenleri söylemiyorum bile, haram zıkkım olsun hepinize. Lig maçlarımızı yabancı hakemler yönetmedikçe futbolumuza adalet gelmez ve bir adım dahi ilerleyemeyiz. Ligde haybeye alınan penaltılar, haybeden attığımız golleri bu hakemler görmüyor ancak Avrupa maçlarında da aynı beklentiye giren futbolcularımıza gerçek hakemler tarafından kayırılmayınca, kaçınılmaz sonuçlar, hüsranlar gerçekleşiyor. Taraftarlarımız ise zaten %95’i futboldan bihaber futbol cahili güdülmüş bir topluluk…
Takımları iyi oynamamasına rağmen hakemin takımları lehine sahte penaltı vermesini, rakip takım oyuncularını kartlarla yıldırmasını gerekiyorsa da oyundan atmasını istiyorlar yani haksızda olsa bana kazandır diyorlar, ahlak biliminde bunun adı en hafif deyimle hırsızlıktır, bu taraftarla ancak bu kadar futbol olur, fazlasını beklemek ahmaklık olur ancak. Taraftar denilen bu güdülmüşler, rakip takımda oynayan eski futbolcusu eğer görevini doğru yapıp elinden geleni yapıyorsa o futbolcunun şerefsiz olduğunu iddia ediyor,. Vallahi ahlak kuralların bakarsak işini doğru yapan şereflidir, asıl şerefsizlik o futbolcudan eski takımına karşı oynarken işini savsaklamasını beklemektir.
Bu TFF, kulüp başkanları ve güdülmüş taraftarlarla futbolda bir adım ilerleyemeyiz. Cebelitarık bile bize karşı OLEY çeker. Günah keçisi olarak Şenol hoca ve futbolcuları seçince bitti sananlar, asıl günah keçisi sizsiniz, bunu anlamadıkça da yeni günah keçileri bulursunuz, bu devran böyle sürer gider. Avrupa kupalarında kulüplerimiz gruptan çıkacakmış vs, 3. olan kendini başarılı saysın. İsterseniz Messi’yi Ronaldo’yu, Neymar’ı, Mbappe’yi getirin bu anlayışla hiçbir şey yapamayız, onları da kendimize benzetiriz, sahtekârlıkla şampiyon olmayı öğretiriz ancak…
Facebook Yorum
Yorum Yazın