Bahçıvanların çiçek toplayan çocukları kovaladığı tek ülkedir benim ülkem. Çocukların okul harçlığını biriktirip, kiralık bisiklete bindikleri, elleri kalem yerine taş tutan, babasının verdiği vergiyle polise tahsis edilen araçları taşlayan çocukların memleketidir.
Herkesin barış olsun diye temennide bulunduğu ama savaşın çatışmanın alabildiğine tırmandığı bir ülkedir benim ülkem.
Zalimleri saymazsak mazlumların güçlü olduğu bir ülkedir.
Sokakta yatanları saymazsak sosyal devlettir benim ülkem.
Dersimi, Roboskiyi saymazsak Şevkatli bir ordusu var ülkemin.
Kötülükleri saymazsak iyilikleri boldur ülkemin.
Çok değil üç yıl önce haber bültenlerinde, inanılmaz şeyler anlatan ve ses tonuyla etkileyici cümleler kuran bir televizyon kanalı vardı. Her haberin sonunda “İddia edildi” diye kısık sesle bitirirlerdi haberi.
Konu darbe girişimi yada Ergenekon, balyoz gibi davalar olunca saatlerce haber yaparlardı ve daha mahkeme kararını salondakilere açıklamadan o kanal ana haberde “Flaş haber” diye veriverirdi.
Şimdilerde aynı kanal basın özgürlüğünden demokrasiden bahseder oldu. Gerçekten şaşılacak şey.
İnsanların göz altına alındıklarında telefonlarına el konarak yeni telefon numaraları eklenerek ve sonra bu numaraların kayıtlı olmasının suç olarak görülüp insanların onurlarıyla itibarlarıyla oynandığı günlerde, demokrasi hiç mi aklına gelmiyordu insanların?
Dershanelerde eğitim gören öğrencilere sınavda çıkacak soruların aynısı ezberletilirken, başka insanların emekleri gasp edilirken demokrasi icat edilmemiş miydi?
KPSS sınavında sorular çalınırken, birileri 100 tam puan alırken emeğinin karşılığında atanamayan gençler demokrasiden nasiplerini alamazken, kimse hak yediğini düşünmedi mi?
İnsanlara, çalıştıkları kurumlarda terfi edebilmeleri için öncelikle bıyıklarının şeklini değiştirmeleri gerektiği inancı neden oluştu acaba?
Kim bilir belki de lojistik firmalarının, bankalarının yada ondört farklı televizyon kanalları vs. şirketlerinin sevk ve idareleriyle biraz fazlaca meşgul olunca, demokrasinin ve hak hukuk ve özgürlüklerin sadece kendilerine has olması gerektiğine inandılar. Öyle ya toplum bizden ve diğerleri diye ayrıştırılmıştı.
Aslında söylenecek o kadar çok şey var ki söylenmemiş olan, ama herkesin gördüğü bildiği sır değil elbet.
Otuzbeş yıl evvel darbe yapan dönemin kudretli paşaları, şimdilerde “Keşke ölmüş olsaydık ta bu rezilliği yaşamasaydık” diyorlar. Dolayısıyla şunu ülke ve millet olarak bir kez daha anlamış olduk ki Allah yarına bırakır, lakin yanına bırakmaz. Umarım bu son yaşanan ve adı her ne olursa olsun, yapılanması illegal olan yapının, yaşadığı ve yaşattığı süreçlerden birileri anlamlar çıkarır ve varsa farklı niyetleri vazgeçer. Yaptıklarını millet adına diyerek meşrulaştırmaktan kimseye fayda gelmediği aşikardır. Gerek Hükümet ve gerekse legal siyasi oluşum ve yapılanmalar adalet ve demokrasiden taviz vermezler diye temennilerimi bildirir, adaletin arşı kapsamasını dilerim
Facebook Yorum
Yorum Yazın