Kuran, hedeflerine uygun olarak aÅŸama aÅŸama ve tedrici olarak inmiÅŸti. (Ä°sra / 106. Furkan / 32) Kuran’ın iniÅŸini iki önemli etken belirlemektedir.
Birincisi; Kuran’ın asli unsurları ki bunlar imtihanın bir gereÄŸi olarak imtihanın sahibi tarafından verilmesi gereken zorunlu bilgilerdir.
Ä°kincisi; ilk muhataplarının davranışları sonucu ortaya çıkan sorunlara veya geliÅŸmelere baÄŸlı olarak inen Vahiy ki sosyal gerçekliÄŸe hitap eden ayetlerdir.
Her iki durum gereÄŸi, Kuran, zihinlerde yer edinmesi ve anlaşılması maksadıyla peyderpey inmiÅŸtir. Ä°lk muhataplar için Kuran’ın anlaşılması bu açıdan çok rahattı ve Kuran’ın bütünü/metin ile karşılaÅŸma gibi bir sorunları yoktu. Parça parça ve ihtiyaca binaen inen vahyin özümsenmesi ve anlaşılması hiçbir zaman sorun olmamıştır. Vahyin iniÅŸi ile toplanmaya ve yazılmaya baÅŸlanan Kuran, geride pratik bir mücadele ve bu mücadeleden kaynaklanan bir eser bırakarak, Resulün vefatı ile son bulmuÅŸtur. Daha sonra sahabeler tarafından bir metin haline getirilen Kuran, günümüze kadar korunarak gelmiÅŸtir. (Hicr,15/9)
Kuran’ın bir bütün/metin olarak elimize ulaÅŸması, (Maide/3) ona yönelik farklı bakış açıları ve deÄŸiÅŸik yaklaşımlar doÄŸurmuÅŸtur. Kuran’dan nasıl istifade edileceÄŸi, nasıl anlaşılacağı ve nasıl yorumlanacağı önemli sorunlar olarak ortaya çıkmıştır. Bu noktada bizlerin Kuran’a karşı pozisyonu ile ilk muhatapların pozisyonu arasında belirgin farklar ortaya çıkmakta ve ilk muhataplara nazaran bizlere daha çok iÅŸ düÅŸmektedir.
Kuran’ın, tamamlanmış bir metin olarak elimizde bulunması, bizim ona karşı olan pozisyonumuzu ve yaklaşımımızı büyük oranda etkilemektedir. Kuran’ın anlaşılması ve yorumlanması söz konusu olduÄŸunda, zikri geçen tespit önemli bir yer tutar.
Kuran’ın, çaÄŸdaÅŸlarından farklı olarak bizim dikkat etmemiz ve gözetmemiz gereken önemli bir husus, ‘metinsel bütünlük’ ilkesidir. Kuran’ın ilk muhatapları açısından Kuran’ın metinsel bütünlüÄŸünden söz edemeyiz. Zira Hz. Peygamber yaÅŸadığı sürece Kuran bir metin olma özelliÄŸiyle deÄŸil, daha çok vahiy ve Hz. peygamber’in kiÅŸiliÄŸi, örnek hayati ile özdeÅŸ bir olgu olarak önplana çıkmaktaydı.
Ä°lk muhataplar tarafından Kuran bir nesne (kitap) deÄŸil, tedrici yaÅŸanan bir süreç olarak algılanmıştır. Tarihsel bakımdan da ‘metinsel bütünlük’ onlara deÄŸil, onlar metinsel bütünlüÄŸe konu idiler; her ne kadar onların da metinsel bütünlükle ilgili sorunlar yaÅŸamış olduklarını görüyorsak da; bu, metinsel bütünlükten çok düÅŸünsel bütünlük çerçevesiyle sınırlı kalmıştır. Sonraki muhataplar ve bizler için ise metinsel bütünlük bir vakıadır ve muhatap olduÄŸumuz bir gerçekliktir.
Kuran’ı anlama olayının bu ilkeyi izleyen bir boyutu da Kuran’ın ilk muhataplarına yönelik yaklaşımı ile sonraki muhatapların Kuran’a yaklaşımının belirginleÅŸtirilmesi gerekliliÄŸidir. Bu konuyu ilk hitap çevresine nispetle biz sonrakiler için daha önemli kılan, özne-nesne iliÅŸkisi baÄŸlamında Kuran karşısındaki durumumuzun onlardan farklı oluÅŸudur.
Vahyin kesilmesinden sonraki bütün dönemlerden farksız olarak içinde bulunduÄŸumuz tarihsel anda artık Kuran’ın bizi doÄŸrudan muhatap alması düÅŸünülemez. Bu hitabı dolaylı yollardan gerçekleÅŸtirebilecek olanlar bizleriz. Ä°lk nesil ile aramızdaki vaziyet farklılığının pratik bir sonucu ÅŸudur: Onlar ‘Kuran’ı nasıl anlayabiliriz/anlamalıyız?’ ÅŸeklinde bir yöntem arayışı içinde olmadılar. Zira o zaman içinde kendi meramını anlatma durumunda olan Kuran idi. Bu ise, Kuran ifadelerinin biçimleniÅŸinde ilk muhatapların durumlarının etkin rol oynamış olduÄŸu anlamına gelir.
Kuran, zamanın ÅŸart ve koÅŸullarındaki hareketli sürecin gerektirdiÄŸi, ihtiyaca ve durumlara binaen inmiÅŸtir. O zaman ki ÅŸart ve koÅŸulları gözetmiÅŸ, bu koÅŸullara muhatap olan insanları her yönü ile öncelemiÅŸti. Asli mesajın dışında vahiy, kendisine ihtiyaç duyulduÄŸunda söz konusu olmuÅŸ, o zamanın ÅŸart ve koÅŸullarında karşılaşılan sorunlara ve olaylara binaen ÅŸekillenmiÅŸtir. Dolayısı ile vahyin öz deÄŸerleri dışında kalan bölümlerinin ihtiyaç ve gerekliliÄŸe baÄŸlı olarak ÅŸekillendiÄŸi söylenebilir. Bu hem mesajın insanlara sunulmasının bir yöntemi, hem de doÄŸanın ve var olan deÄŸiÅŸimin kaçınılmaz bir gereÄŸidir.
Kuran’da temas edilen son derece özel durumlar bir yana, anlatılan kıssaların seçiminden tutunuz da Kuran’ın en temel fikirlerinin (Tevhit gibi) ortaya konuÅŸ biçimine varıncaya kadar, ilk hitap çevresi gözetilmiÅŸtir. Kuran’ı anlaması gereken biz sonrakiler için ise bu durum, Kuran ifadelerini tahlil ederken mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir husustur. Bütün bunların farkında olmak bizi Kuran’ın konuÅŸma tarzı hakkında fikir sahibi kılacak, doÄŸru bir anlama ve yorumlamayı sıhhatli hale getirecektir.
Kuran’ı anlama ve yorumlama da, mesaja muhatapların konum ve statülerinin netleÅŸmesi önemli bir husustur. Elimizdeki Kuran metnini temel alarak, muhatapları iki guruba ayırabiliriz;
1.Kuran’a direkt muhataplar (Hz. Peygamber dönemi, ilk nesil). Bu guruba ‘’Birincil muhataplar’’ diyebiliriz.
2.Kuran’a endirekt muhataplar (Hz. Peygamberden sonraki dönem). Bu guruba da ‘’ikincil Muhataplar’’ diyebiliriz.
Kuran’ın birincil ve ikincil muhataplar için nihai amacı ve yüklediÄŸi sorumluluk aynıdır. Lakin sunum tarzı ve yaklaşımı farklılık arz etmektedir. Birincil ve ikincil muhataplar arasındaki ayırımın netleÅŸtirilmesi, Kuran’dan gereÄŸi gibi bir istifadeyi kolaylaÅŸtıracak ve saÄŸlıklı hale getirecektir. Ayrıca doÄŸru bir anlamanın önündeki zihni ön kabulleri olumlu yönde etkileyecektir. Muhataplar arasındaki böylesi bir gruplama, mesajın evrensel boyutunun daha net ve rahat anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu amaca binaen mesajın birincil ve ikincil muhataplara yaklaşımını ve onlara yönelik hedeflemeleri üzerinde durmaya çalışalım.
1.Birincil Muhataplar:
Resul’ün yaÅŸadığı dönemi yani vahyin tamamlanma sürecine kadar ki olan muhatapları, yani ilk nesli ifade eder. Birincil muhataplar bu meyanda mesaja direkt muhatap olanlardır.
Kuran, doÄŸal olarak muhatap olduÄŸu ilk insanları (ilk nesli) öncelemiÅŸtir. Onların dünyasına inmiÅŸ, her yönü ile onları kuÅŸatmıştır. Ä°lk muhataplarını önceleyen Kuran, muhataplarının fikirlerini, yaÅŸam ÅŸeklini ve sahip oldukları deÄŸerleri, kendi deÄŸerleri ışığında düzenlemeye ve deÄŸiÅŸtirmeye tabi tutmuÅŸtur. Ä°lk Muhataplarına yönelik özel bir amaç içerisinde olan Kuran, örnek bir nesil hedeflemiÅŸtir. Bu özel amacın bir gereÄŸi olarak, elimizdeki Kuran metninde yer alan belirleme ve oluÅŸumlar, birincil muhataplara has ve onlar için belirleyici olmuÅŸtur.
Kuran, birincil muhataplara yaÅŸanılan süreç içerisinde peyderpey inmiÅŸtir. Onlara, geliÅŸen ihtiyaçlara ve sorunlara binaen destekleyici ve uyarıcı olarak inmiÅŸtir. Kuran, birincil muhatapların dünyasına direkt müdahil olduÄŸunda, birincil muhatapların mesajı yanlış veya farklı anlama gibi bir sorunları yoktu. Kuranı anlama ve yorumlama ihtiyaçları da yoktu. Onlara düÅŸen yalnızca iman etmek ve itaat etmekti. (NÛR:24/51) Resulün varlığı ve fonksiyonu onlar için kâfi idi, belirleyici idi. Onlar Allahın kontrolünde ve Resulün pratiÄŸinde ÅŸekillenmekteydiler.
Elimizdeki Kuran metni, birincil muhataplara hitaben ÅŸekillenmiÅŸtir. Birincil muhataplar direkt “Canlı bir vahyin” kontrolünde ÅŸekillenirken, ikincil muhataplar, tamamlanmış olan Kuran metnine muhataptırlar. Bu sebeple ikincil muhataplar açısından Kuranın ve Resulün fonksiyonu deÄŸiÅŸiklik arz etmektedir. Ä°kincil muhataplar için, birincil muhataplar örneklik teÅŸkil etmektedirler.
Ä°kincil muhatapların, Kuranı doÄŸru anlama ve yorumlamaya yönelik sorumlulukların yanında, birincil muhatapların böyle öncelikli bir sorumluluÄŸu olmadığı gibi, mesajın kendisini onlara anlatma çabası vardır. Allah Resulün ÅŸahsında ve pratiÄŸinde birincil muhatapların ne yapması gerektiÄŸini gösteriyordu.
Elimizdeki Kuran metninin birincil muhatapları öncelemesinin elbette nedenleri vardır. DoÄŸal olarak Kurana ilk muhataplar olmalarının yanında, Kuranın onların dünyasında gerçekleÅŸtirmek istediÄŸi, “Örnek bir nesil ve örnek bir toplum modeli” oluÅŸturma hedefi olduÄŸunu müÅŸahede edebiliriz. Kuranın anlamlaÅŸacağı, vücut bulacağı yer ve mihenk, her zaman ilklerdir. Dolayısı ile Kuranın varlığı, Kuranın evrensel olan amacının gerçekleÅŸmesi için çok önemli idi. Ä°lk muhatapların iyi veya kötü örnekliÄŸi mesajın evrensel amacı için hayati bir önem taşımaktaydı. Bunu bilen Allah, birincil muhatapları gözetmiÅŸ ve onları bu amaç için (güzel bir örneklik için) öncelemiÅŸtir.
Mesajın, birincil muhataplara yönelik amacının bir yansıması olan, “Kurandaki yerellik” boyutunun muhtevasını ve fonksiyonunu bu ÅŸekilde daha iyi anlarız. Ayrıca Kuranı anlama ve yorumlamaya yönelik önemli bir faktör olan “tarihsellik /yerellik “ boyutunun gerçeÄŸini, bu bakış açısı ile daha iyi fark ederiz.
2- Ä°kincil Muhataplar:
Elimizdeki Kuran metni temel alındığında, mesaja endirekt muhatap olan kesimi ifade eder. Bu kesim, vahyin tamamlama sürecinden sonra ki bütün insanları ifade eder. BaÅŸka bir ifadeyle, Resulün vefatından sonra günümüze kadar gelen ve kıyamete kadar devam edecek olan bütün insanları kapsar.
Kuran, ikincil muhataplara tamamlanmış bir metin olarak kalmıştır. Bunun anlamı, “yorumsal anlayışların” hâkim olacağı bir sürecin baÅŸladığıdır. Bu süreçte önemli olan doÄŸru yorumu ve anlama yöntemini bulabilmektir. Åžu an yaÅŸanan sorunların temelinde bu faktör yatar. Birincil muhatapların anlama ve yorumlama gibi bir sorunu olmazken, ikincil muhataplar için doÄŸru bir anlama ve yorumlama önemli bir mesele haline gelmiÅŸtir. Dine ait yorumların çeÅŸitlenmesinde ve bunun içinde olmadık yanlış düÅŸüncelerin çıkmasında, Kuranı doÄŸru anlama ve yorumlamaya yönelik saÄŸlıklı bir yöntemin olmaması yatar.
Kuran, ikincil muhatapların hayatlarına inzal boyutuyla müdahil deÄŸildi. Ä°liÅŸki tek taraflıdır. Bu tek taraflı iliÅŸki de, eldeki tamamlanmış metin iledir. FarklılaÅŸan ihtiyaçlar ve deÄŸiÅŸen koÅŸullar karşısında elimizdeki kuran metninin ikincil muhataplara sunduÄŸu, asli mesaj ve yardımcı mesajdır. Asli mesajla deÄŸiÅŸmez deÄŸerleri, yardımcı mesajla da örneklik teÅŸkil edecek bir deÄŸerler manzumesi sunar. Bize düÅŸen, bu deÄŸerleri gözeterek hayata ÅŸekil vermeye çalışmaktır.
Ä°kincil muhataplar için; mesajın asli deÄŸerleri, ona yardımcı olacak unsurlar ve takip edilecek yol, yöntem bırakılmıştır. Mesaj, ikincil muhataplara, deÄŸiÅŸmeyen sabitelerden yola çıkarak, doÄŸrulara ulaÅŸma mantığını ve ruhunu verir. Kuranı kerimdeki “hikmet” kavramı da bu meyanda kullanılmıştır. Resule hikmetin verilmesi bu amaca mebnidir. Sözlerde ve eylemlerde, isabetli olmanın (hikmetli olmanın) mantığını veren elimizdeki Kuran metni, ikincil muhataplara yönelik hedefleri ancak bu sayede gerçekleÅŸtirebilir. Bu süreçte, her ÅŸey insana, doÄŸru yaklaşım ve yöntemlere baÄŸlıdır. Artık mutlak anlamda bizi uyarıp düzeltecek fiili bir müdahil yoktur. Bizler, bize verilenlerle doÄŸruyu, güzel olanı bulmak zorundayız. Akıl fonksiyonun ön plana çıktığı bir dönemdeyiz. Akli selim ile hareket etmenin ve asli mesajı esas alarak doÄŸruları bulmanın kiÅŸiye bırakıldığı bir süreçteyiz.
Ä°kincil muhataplar için, ne yaÅŸayan bir resul ve nede Onun fonksiyonunu tam anlamı ile yerine getirecek bir merci vardır. Dolayısıyla mutlak anlamda da dini bir yaÅŸam modelinden bahsetmek güçtür. Artık dini yaÅŸam modelleri vardır. Ortak deÄŸerleri oluÅŸturan sabitelerin dışındaki, belirlemeler ve ÅŸekillenmeler farklılık arz edebilir. Bu ÅŸartla, deÄŸiÅŸmeyen sabiteler ölçü alınarak ikincil muhataplar için dini yaÅŸama yönelik yaklaşım ve ölçüsü bu olmalıdır.
Ä°kincil muhataplar eÅŸyayı tanıma yanında onun kullanım yöntemini de bilmek zorundadırlar. Kuran, birincil muhatapların maddi ve manevi her ÅŸeyi ile ilgilenirken ve onlara neyi, nasıl yapılacağının yol ve yöntemini göstermiÅŸtir. Ä°kincil muhataplar için önemli olan, asli mesaj ve onun birincil muhataplara uygulanış biçimidir. DeÄŸiÅŸen koÅŸullar ve farklılaÅŸan ihtiyaçlar karşısında ancak bu ÅŸekilde çözüm üretilebilir.
Neticede, içinde bulunduÄŸumuz ortam ve ÅŸartları gözeterek ve elimizdeki Kuran metni ile vahiyi esas alan bir akılcılıkla aklımızı kullanarak doÄŸruları bulmak zorundayız. Bunun dışında baÅŸka bir seçeneÄŸimiz yoktur.
Facebook Yorum
Yorum Yazın