Ahmet Tevfik DURMAZ

Ahmet Tevfik DURMAZ

Mail: yazarlar62@teknikelektrik.com

Kur'an'da Allah

“Gözler onu idrak edemez. Fakat O, bütün gözleri idrak eder. O, eşyayı pekiyi bilen, her şeyden haberdar olandır” (6/103). 


İnsan için, Allah’ın zatını hakkıyla idrak etmenin, mahiyet ve niteliklerini gerçek haliyle bilmenin imkânsız olduğunu, bu ayet ile anlayabiliyoruz. Bizler bu dünyada iken Yüce Allah’ın zatını kavrayamayız. Zira her yönden sınırlı yetenek ve özeliklerde yaratılan insan, sonsuz ve sınırsız olan Yüce Allah’ı ihata edemez ve kavrayamaz. Ancak kendisine verilen cüzi özelliklerle yine cüz’i olarak,  Allahın zatinin sıfat ve özelliklerini anlayabilir ve kavrayabilir. Allah doğru bir şekilde iman etmek, O’nun zatını noksan sıfatlardan yüce ve uzak tutmaktır. Allah sıfatlarının hepsi ezelî ve ebedî sıfatlardır. Allah’ın sıfatları, yaratıkların sıfatlarına benze¬mez. Her ne kadar isimlendirmede bir benzerlik olsa da Allah’ın ilmi, hayatı, kelâmı, iradesi; bizim, ilim,  hayat, irade ve kelâmımıza benzemez. 


İslam Âlimleri Allahın sıfatlarını 2 gruba ayırıyorlar. 


A) Allah’ın zati sıfatları; Sadece Allahın zatına mahsus olan, yaratıklarından herhangi birine verilmesi uygun olmayan sıfâtlardır. 


Vücut: Var olmak. Allah vardır, yokluğu düşünülemez. Varlığı kendindendir. Var olmak için başka bir varlığa ihtiyacı yoktur. 


Kıdem: Allahın varlığının başlangıcı yoktur. Allah sonradan meywdana gelmiş bir varlık değildir, hiçbir şey yok iken o yine vardı. 


Beka: Allah’ın varlığının sonu yoktur. O Bakidir. Her şey yok olduktan sonra Allah’ın varlığı yine devam edecektir. 


Vahdaniyet: Allah’ın bir olmasıdır. Allah birdir, eşi, benzeri ve ortağı yoktur. 


Muhalefetün Lilhavadis: Sonradan olan şeylere, yaratıklara benzemez. 


Kıyam Binefsihi: Allahın varlığı kendindedir. 


B) Allah’ın subuti sıfatları: Diğer varlıklarda sınırlı ve benzeri bulunan, ancak Yüce Allah’ ta mükemmel ve sonsuz olarak bulunan özelliklerdir. 


Hayat: Allahın diri ve hayat sahibi olmasıdır. Allah’ın bütün sıfatları ezelde vardır. Fakat bizim hayatımız gibi değildir. Hayat sıfatının zıddı olan ölmek, Allah hakkında mümkün değildir. 


İlim: Olmuş ve olacak her şeyi bilmesidir. Allahın ilminde artma ve eksilme olmaz. O geçmişte ve gelecekte ne olmuş ve olacaksa hepsini ilmiyle bilir. Allah hakkında bilgi sınırlılığı, gaflet ve unutkanlık mümkün değildir. 


İrade: Vuku bulacak her şeyi kendi dilediği şekilde ve zamanda yaratmasıdır. O’nun iradesi olmadan hiçbir şey meydana gelemez. Allah dilediğini yapar ve yapmaya gücü yetendir. 


Kudret: Allahın açık ve gizli bütün âleme tesir ve tasarrufa hâkim ve kadir olmasıdır. Kudret sıfatı ile her şeye gücü yeter. O’nun kudreti hiçbir şeyle ölçülmez. Allah bir şeyi yapmayı dilediği zaman “ol der, oda hemen oluverir”.


Semi’: Allahın her şeyi işitmesidir. Fakat Allahın işitmesi bizim gibi değildir. O hiçbir araca ihtiyaç duymadan işitir. Allahın işitmesinde uzaklık, yakınlık, gizlilik ve açıklık yoktur. 


Basar: Allahın her şeyi görmesidir. Fakat Allah vasıtasız açık ve gizli her bir şeyi görür. Her bir şey Allahtan gizli değildir. 


Kelam: Allah sese ve harfe muhtaç olmaksızın konuşmasıdır. Ancak bizim konuşmamız gibi değildir. 


Tekvin: Allahın istediğini, dilediği şekilde yaratmasıdır. Yaratma, var etme, şekil verme, düzene sokma gibi sıfatları tekvin sıfatının manası içine girmektedir. 


Allah(c.c) zatını insanlara en güzel şekilde tanıtmak ister. Bu vesileyle elçiler vasıtasıyla kitaplar gönderdi. Kitaplarda insanların yaşadığı âleme bir anlam vermelerine, bu âlemin yegâne sahibinin kendisi olduğuna, kudret ve ihtişamının zihinlerde yerleşmesine dair beyanlarda bulunur. Bu mesajın iyi anlaşılması için Allah insanların kendisini anlayıp algılayabileceği bir yöntemle zihinlere hitap eder. Bütün hitap ve örneklerini insanın kavrayabileceği, beşeri bir algı boyutuna indirgeyerek sunar. Bunu yaparken küçük bir sineği dahi örnek vermekten kaçınmaz. 


-“Allah, bir sivrisineği, hatta ondan daha küçük bir şeyi örnek vermekten çekinmez. İnananlar, bu örneğin Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise, “Allah bu örnekle ne demek istedi?” derler. “Allah bu örnekle birçoğunu saptırır, birçoğunu da doğruya yöneltir; bu örnekle, fâsıklardan başkasını saptırmaz.” 2/26


Allah zatını insanların tahayyül edebileceği şekilde izah eder. Örneğin: 

-Allahın dilemesi (74/54-56) 

-Allahın her şeyi bilmesi (ilim) 2/29-33, 77,  8/5-6  167,  5/97,99  6/3. 

-Allahın her şeyi görmesi (basar) 2/96, 110,233. 

-Allahın her şeyi işitmesi (semi) 2/127, 3/35,38.  

-Allahın her şeye güç yetirmesi (kudret) 2/20, 106, 190… 3/26, 29,  4/149, 8/41  16/70.   


Tüm bu sıfatlara baktığımızda insana ait özellikler olduğunu anlayabiliriz. Bu konu ile ilgili ayetlere baktığımızda aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Madem Allah her şeyi biliyor ve her şeye gücü yetiyor, o zaman Allah’ın işitmesi veya görmesi nedendir? Buna rağmen neden Allah bizlere bu vasıflarla da hitap ediyor. Bu sorulara cevaben şöyle bir izahat yapabiliriz:


1- Allah insanların algılayabileceği her türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir. 59/23, 112/4. Allah insanların yanlış ve kusurlu bir yaratıcı algısı olmasını istemez.


2- Allah insanların düşünebileceği her şeyde var olmak ister. Her zaman zihinlerde varlılığını ve duyarlılığını hissettirmek ister. Bu sayede insanların düşünebileceği en ufak şeyde dahi, insanları 

kuşatır.


3- Allah insanların tüm duyu ve algılama özelliklerine hitap ederek her zaman ve her yerde insani kendisine olan sorumluluğunu hatırlatmaya ve bu şekilde insanı kendisine karşı duyarlı kılmaya çalışır.

4- Allah tüm bu kudret ve ihtişamı ile insanlara gözdağı verir ki, insanların müstağnileşip sapmalarına, kendilerinin yeryüzünün hâkimi zannedip isyan etmelerine engel olmak ister.


5- Allah, insanların her yönüyle kuşatıldıklarını bilmelerini ister. Allah insana şah damarından daha yakındır.


Tüm bunların amacı Allah’ın mutlak hâkimiyetini tesis etmeye çalışmasıdır. Allah (c.c) her şeyi yapmaya güç yetirmesi, işitmesi, görmesi ve dilemesidir. Allah’ın kendisini bu şekilde Kur’an’da tanıtması tamamı ile insani yarattığı amaca binaendir. Allah(c.c) zatının vasıflarını, insanın yaratılış misyonunu ifa edebileceği şekilde yerine getirebilecek bir tarzda sunar.


Allah Kur’an’da açıkladığı zatının vasıflarını, yine kendisinin yarattığı ve insana vaat ettiği ölçü ve nizam dâhilindedir. Yani Allah daha evvel koyduğu ölçü ve nizama aykırı davranmaz. Dolayısıyla Allah’ın vasıflarını bu şekilde algılayıp anlamamız gerekir. Örneğin; Allah’ın dilemesi (irade) Allah istediği her şeyi yapma gücüne sahip olduğu halde yapmaz, çünkü Allah daha evvel koyduğu ölçü ve nizama bu insanların imtihan edilmesidir. Aykırı davranmaz. Allah vaadinden asla caymaz. Onun için Allah’ın vasıflarından biri olan iradeyi (Allahın dilemesini şu şekilde anlamamız gerekir. Allah’ın dilemesi herhangi bir şeyin olması için gerekli olan usul, yöntem ve müdahalenin yapılması, düzenin ve varlıkların Onun koyduğu, istediği sınırlar dâhilinde hareket etmeleridir. Allah’ın dilediği ise, insanların ona uymasıdır. (7/176)


Allah’ın dilemesi, yarattığı insanın ve kâinatın hedefi ve amacı doğrultusundadır. Yani insana vaat ettiği ölçü ve nizam dâhilindedir. İnsanların yaratılış amacı, sadece Allah’a kulluk etmeleridir. Ama isteyen bunu yapar, istemeyen de yapmaz. Bu yine Allah’ın koymuş olduğu ölçü ve nizam dâhilindedir. De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Biz, zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Susuzluktan imdat dileyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri!” (18/29) Dolayısıyla bu vasıf gibi diğer vasıfları da bu ölçü ve nizam dâhilinde anlamalıyız, aksi takdirde Allah”ı ve ona ait olan sıfatları sağlıklı bir şekilde anlamamız mümkün olmayacaktır.


Allah Kur’an’da şek ve şüpheye yer bırakmayacak bir tarzda varlığını insanlara misallerle, korkutma ve müjdelemeyle, kıyas ve örneklerle tanıtmaya çalışır. (6/95-103) Tüm bu yaklaşımlar Allah’ın insana anlayabileceği bir dille hitap etmesinin tezahürüdür. İnsana yönelik ve onu kuşatan bir yaklaşımın göstergesidir. Tüm bu misaller ve yaklaşımlar, ilahi olanı beşeri olandan ayırt etmek içindir.


Allah(c.c) zatına ait olan yanlış inançları düzelttir. Gerek geçmişten gelen ve gerekse yeni türeyen yanlış anlayışları, Kur’an’da açıkladığı vasıflarıyla ortadan kaldırır. Zatına ait en doğru bilgileri, insanın rahatça anlayabileceği, kavrayabileceği bir tarzda açıklar.


Allah’ın kendisini tanıtırken; ilahi olanın beşeri olana benzetme/teşabih yaparak anlatma yöntemene başvurur. Bunun için de insanların algı ve anlama kapasitesini esas alır. Çünkü muhatabı yaratılan insandır, yani beşerdir. Beşerin anlayabileceği, idrak edebileceği, zihninde tasavvur edebileceği bir düşünce ve fikir mesaj niteliği olur ve ancak bu şekilde anlam kazanır. Bunu yaparken insanların içinde bulunduğu şartların gerçekliklerinden istifade eder. İnsanların aşina olduğu olaylardan misaller verir. İnsanların her gün görüp işittiği şeylere dikkat çekerek mesajlar verir. 


-“Allah (işte size iki insan) örneği veriyor: (biri) hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasına bağımlı bir köle; (diğeri de) kendisine katımızdan (bir armağan olarak) güzel bir rızık bahşettiğimiz (özgür) bir insan ki, o rızıktan gizli açık (gönlünce, doğru yolda) harcamalar yapıyor. İmdi, (düşünün), bu iki insan hiç bir tutulabilir mi? Bütün övgüler Allah’a yakışır: ama onların çoğu bunu bilmezler.” (16/75), 88/17-20). 


Görüldüğü gibi Allah tüm mesajlarını insanların rahatça anlayabileceği bir şekilde sunar. Kur’an’da Allah(c.c)nın zatı ile ilgili açıklamaları iki şekilde ele alabiliriz:


1- Zatına ait İthamlara cevap: gerek ehli kitabın (6/101, 23/91, 9/31)  ve gerekse müşriklerin Allah hakkındaki yanlış (17/40, 16/57,  43/18,19 ) bilgi ve ithamlarına cevap niteliğinde olanlar


2- Zatına ait doğru bilgileri sunma amaçlı olanlar 6/ 95-103,   112…)


Allah (c.c) önce kendisi hakkındaki yanlış inançları düzeltir, sonra da geniş olarak, zatına ait en doğru bilgileri verir.


Allah zatını beşer idrakinin ötesinde, kavrayamadığı ve algılamadığı bir şekilde anlatsaydı, insanın bunu anlaması mümkün olabilir miydi? İdrak ve anlayışının dışında ve ötesinde tasvir edilen bir Allah kavramının insan için, herhangi bir etkisi ve anlamı olabilir miydi? Allah yüce zatını tanıtımını, beşerin kavrama düzeyine indirgeyerek yapmıştır ki, beşer bunu idrak edebilsin ve anlayabilsin. Hz. Musa’nın kıssası buna güzel bir örnektir.


-“Musa belirlediğimiz vakitte gelipde Rabbi O’nunla konuşunca “Ey Rabbim, kendini göster de seni gözlerimle göreyim “ dedi. Allah O’na “Sen beni göremezsin, ama şu dağa bak, eğer o yerinde kalırsa beni görebileceksin “ dedi.  Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti, Musa da bayılarak yere düştü. Ayılınca “Sen her türlü noksanlıktan uzaksın, tevbe edip sana yöneldim, ben müminlerin ilkiyim “ dedi. (Araf: 143)


KURANDA ALLAH’IN VASIFLARI

Kur’anda Allah’ın vasıflarına ilişkin onlarca ayet mevcuttur. Fakat burada başlıklara uygun sadece bir ayetle konuyu işlemeye çalışacağız.

 

 

O’NDAN BAŞKA İLAH YOKTUR

 

-“Sizin ilahınız tek bir ilahtır; O’ndan başka ilah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir).” (Bakara Suresi, 163)


KALPLER O’NUN KONTROLÜNDEDİR

-“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.” (Bakara Suresi, 7), bkz: (Nisa Suresi, 155),  


HERŞEYİ EVİRİP ÇEVİRENDİR

-“Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselir.” (Secde Suresi, 5), bkz: (Ra’d Suresi, 2)


HERŞEYİ YARATANDIR

-“Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O’nun nasıl bir çocuğu olabilir? O’nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, her şeyi yaratmıştır. O, her şeyi bilendir.” (En-am Suresi, 101)


O’NDAN BAŞKA KUVVET YOKTUR

-“Çünkü gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir.” (Mümin Suresi, 22)

 

TÜM VARLIKLAR O’NA BOYUN EĞMİŞTİR

-“Peki onlar, Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedirler.” (Al-i İmran Suresi, 83)


HERŞEYİ SARIP KUŞATANDIR

-“Doğu da Allah’ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.” (Bakara Suresi, 115)


KADERİ BELİRLEYENDİR

-“Hiç şüphesiz, Biz her şeyi kader ile yarattık.” (Kamer Suresi, 49)


BÜTÜN İŞLER SONUNDA O’NA VARIR

-“Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah’ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah’a döner.” (Bakara Suresi, 210)


DİLEDİĞİNİ YAPANDIR

-“Onlar, Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini yapandır.” 

(Hud Suresi, 107)


HERŞEYE GÜCÜ YETENDİR

-“İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: “Bu nereden” dediniz? De ki: “O, sizin kendinizdendir.” Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.” (Al-i İmran Suresi, 165)


İMTİHAN İÇİN DÜNYA HAYATINI YARATANDIR

-“Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.” (İnsan Suresi, 2-3)


HAYRI DA, ŞERRİ DE YARATANDIR

-“Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O’ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O’nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Yunus Suresi, 107)


HERŞEYE ŞAHİT OLANDIR

-“De ki: “Benimle aranızda şahid olarak Allah yeter; kuşkusuz O, kullarından gerçeğiyle haberdardır, görendir.” (İsra Suresi, 96)


HERŞEYİ İŞİTEN VE GÖRENDİR

-“Dedi ki: “Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir.” (Enbiya Suresi, 4)


HERŞEYİN ÜZERİNDE GÖZETİCİ VE KORUYUCUDUR 

-“Kim, güzel bir aracılıkla aracılıkta (şefaatte) bulunursa, ondan kendisine bir hisse vardır; kim kötü bir aracılıkla aracılıkta bulunursa, ondan da kendisine bir pay vardır. Allah her şeyin üzerinde koruyucudur.” (Nisa Suresi, 85)


HERŞEYDEN HABERİ OLANDIR

-“Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve: “İşittik ve itaat ettik” dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir.” (Maide Suresi, 7)


HERŞEYİ ÖRNEKSİZ YARATANDIR

-“Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O’nun nasıl bir çocuğu olabilir? O’nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, her şeyi yaratmıştır. O, her şeyi bilendir.” (En’am Suresi, 101)


GAYBI BİLENDİR

-“Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır.” (En’am Suresi, 59)


YOKTAN VAREDENDİR

-“Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “Ol” der, o da hemen oluverir.” (Bakara Suresi, 117)


HİÇBİR ŞEYE İHTİYACI OLMAYANDIR

-“Kim cehd ederse (çaba gösterirse), yalnızca kendi nefsi için cehdi etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.” (Ankebut Suresi, 6)


HER VARLIĞIN MUHTAÇ OLDUĞUDUR

-“Allah, Samed’dir (her şey O’na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır).” (İhlas Suresi, 2)


BÜTÜN EKSİKLİKLERDEN UZAKTIR

-“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.” (Fatır Suresi, 44)


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar