Hatırlanacağı üzere geçen sayımızdaki makalem “Kuran metninde yerelsellik” üzerine idi. Ancak konunun daha iyi anlaşılabilmesi için kimi okuyucular Kurandan bazı örnekler talep etmeleri üzerine aÅŸağıda sıralanacak olan örnekler ile konunun daha iyi anlaşılmasını saÄŸlamak istiyorum.
1- SavaÅŸ için besili Atlar hazırlayın “Onlara karşı gücünüzün yettiÄŸi kadar kuvvet ve baÄŸlanıp-beslenen atlar hazırlayın. Bununla Allah’ın düÅŸmanını, sizin düÅŸmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah’ın bildiÄŸi daha baÅŸkalarını korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz (ne harcarsanız) size eksiksiz ödenir ve siz haksızlığa uÄŸratılmazsınız.” (8-Enfâl 60)
Onlara karşı gücünüz yettiÄŸi kadar kuvvetli ve besili savaÅŸ atları hazırlayın ki, bununla düÅŸmanları korkutup caydırasınız ve savaÅŸta etkin ve üstün gelesiniz diye ayette bir sonuç-illet- ortaya çıkıyor.
Peygamberin yaÅŸadığı dönemde savaşın en etkili aracı hiç ÅŸüphesiz atlar idi. Ä°lk Müslümanlar bu ayetin ne anlama geldiÄŸini, iletinin ne olduÄŸunu çok iyi biliyorlardı. Bu ayetin günübirlik hayatlarında var olan güçlü ve besili atları kastettiÄŸini anlıyorlardı. Yoksa Arapların hayatlarında bilinmeyen ve anlaşılmayan nesnelerden bahsedilmiyordu.
Åžayet o günün ÅŸartlarında savaÅŸ hazırlığı için nükleer silahlardan bahsedilmiÅŸ olsaydı, ayete muhatap olanlar için anlaşılmaz olmaz mıydı? Manası bilinmeyen meçhul ve anlamsız bir ÅŸey olmaz mıydı?
Günümüzde yaÅŸayan biz Müslümanlar için bu ayetin manası neyi ifade eder? Ä°lk muhataplar gibi savaÅŸ için besili ve güçlü atlar hazırlamamız mı gerekir? Yoksa zamanın ÅŸartlarına uygun savaÅŸ araçlarını hazırlamamız mı lazım?
Ä°lk Müslümanlar için besili atlar hazırlamak o günün ÅŸartlarında ayetin gerçek muradını ve anlamını ifade ediyorken, günümüz ÅŸartlarında neden aynı muradı ve anlamı ifade etmiyor?
Günümüzde yaÅŸayan biz Müslümanlar için bu ayetin manası neyi ifade eder? Ä°lk muhataplar gibi savaÅŸ için besili ve güçlü atlar hazırlamamız mı gerekir? Yoksa zamanın ÅŸartlarına uygun savaÅŸ araçlarını hazırlamamız mı lazım. SavaÅŸ için yüksek teknolojinin ve nükleer silahların kullanıldığı günümüzde, biz Müslümanların ilk dönem muhatapların anladığı gibi savaÅŸ atları hazırlamamız gülünç ve mantıksız olmaz mı? Ä°lk Müslümanlar için besili atlar hazırlamak o günün ÅŸartlarında ayetin gerçek muradını ve anlamını ifade ediyorken, günümüz ÅŸartlarında neden aynı muradı ve anlamı ifade etmiyor?
Demek ki, ayeti ilkin kendi yerel ÅŸartlarında nazil kılmamız gerekiyor. Yerel ÅŸartlarda ayetin gerçek muradını ve neyi kastettiÄŸini anladıktan sonra yaÅŸadığımız koÅŸullara ayeti indirgeyip, kendi ÅŸartlarımızda bu ayet ne anlama gelir gibi yorumlara gitmeliyiz. Aksi takdirde Kuranın evrensel boyutundan bahsetmemiz mümkün olmayacaktır. GörüldüÄŸü gibi o günün ÅŸartlarına özgün bir durumu anlatan ayetin içeriÄŸi, maksadı, neden ve nasıllığı anlamadan günümüzde kuranı anlamamız zorlaÅŸacaktır.
Kısacası buradaki “SavaÅŸ atları” tarihî ÅŸartlar içinde yapılmış bir emirdir. Bunun günümüze yansıyan anlamı ise “ maksadı gerçekleÅŸtirmede en etkili olan silahlar ile diÄŸer araç gereçler; askerî eÄŸitim, savunma ve savaÅŸ stratejisi için, gerekli olan her türlü askerî güç ve imkânlar” demektir.
2- Ä°zinsiz Evelere Girmeyin
“Ey inananlar! Evlerinizden baÅŸka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz...” ( Nur, 24/27-29 ).
“Ey inananlar! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliÄŸe ermemiÅŸ olanlar (çocuklar), üç vakitte odalarınıza girebilmek için izin istesinler: Sabah namazından önce, öÄŸleden sonra elbiselerinizi çıkarıp yatacağınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bunlar sizin üstünüzün açılabileceÄŸi üç vakittir. Bunların dışında hizmetçilerin ve çocukların, izin almadan içeri girmelerinden dolayı size ve onlara bir günah yoktur...” (Nur, 24/58).
GörüldüÄŸü gibi eve girerken izin isteme, Kur’an’ın emrettiÄŸi bir görgü kurallarından biridir. Hatta evden çıkarken bile izin istemek, inanmış olmanın gerektirdiÄŸi ince bir davranıştır. Araplar sıcaklığın etkisi ile öÄŸle vakti uykusunda elbiselerini çıkarıp rahat bir ÅŸekilde dinlenmeye çekilen bir toplum idi. bu sebepten dolayı izinsiz içeriye girenler uygunsun bir vaziyette onları (yatanları) görebiliyorlardı. Kuran bu davranışı yasaklayarak izne baÄŸlı hale getirmiÅŸtir.
Fakat soÄŸuk ülkelerde veya öÄŸle uykusu olmayan veya öÄŸle uykusunu gelenek haline getirmemiÅŸ olan toplumlarda bu ayeti hayatın neresine oturtacağız?
Ayetin muradına ve illetine baktığımızda ÅŸunu anlıyoruz; “ Ä°nsanların mahremlerine ve özel hayatlarına tecavüz etmemeyi, saygı duymayı öÄŸreten ve ev ziyaretleri izne baÄŸlayan evrensel ve ahlaki ilkelerle karşı karşıya geliyoruz. Ä°slam burada mahremiyet esasları ile toplumu terbiye ederek ahlaki kuralları kendine ÅŸiar edinmiÅŸ bir toplum oluÅŸturmak ister. Çünkü mahremiyet ister bireysel olsun ister toplumsal, Ä°slam bu ahlaki ilkeye çok önem vermiÅŸtir. Ä°slam toplumun inÅŸasında mahremiyetin-özel hayatin- ayrı bir yeri ve ahlaki bir ölçüsü vardır ve bu emniyete ve korunmaya alınmıştır.
Dolayısıyla mahremiyetin insan vücudunda bakılması, dokunulması ve hakkında konuÅŸulması haram olan bölgeleriyle ilgili dokunulmazlık hali olduÄŸunu ifade etmek lazım. Böylece bati toplumlarında farklı anlaşılan mahremiyet kuran ilkeleriyle ölçülerini belirlemiÅŸ oluyor. Ä°slam mahremiyeti tüm aileye has kılarak bu ölçülerden hiç bir bireyi muaf tutmamıştır. Nitekim bu ölçüler bizim baÅŸkalarının hayatını röntgenleme (Tapa) gibi bir özgürlüÄŸümüzün olmadığının gerçeÄŸini de ortaya koymaktadır.
Bu örneklerle, Yerel bir topluma inen Kuranın yerel bir toplumla sınırlı olmadığını, mesajın evrensel olduÄŸunu ve günümüze de hitap ettiÄŸini kavramış oluyoruz.
Facebook Yorum
Yorum Yazın