Bazı kavramlar var ki, büyük sermaye küçük sermaye demeden herkesin hayatına girip olumlu ya da olumsuz etkiler bırakıyor. İşte o kavramlardan birini de ülkeler ve kurumlar her zaman gündemlerinden çıkarmamalı. “Maliyetleri gözden geçirmek”…
Mesleğim gereği her gün çok sayıda firma ile temas halindeyim. Hemen hemen her sektörden müşterimiz var ve her sektörün durumunu yakından takip etmek zorundayım. Acaba her işletme süreç iyileştirme ve maliyetleri gözden geçirme konusunda gereğini yapıyor mu? Son ekonomik krizde tüm sektörler ağır yara almasına rağmen her işletme aynı oranda yara aldı diyemem.
Yaraları daha küçük ya da yüzeysel olan firmaların ortak noktalarına bakıyorum, üretimden satışa sevkiyattan pazarlamaya süreçlerini tanımlayan ve her biri farklı sektörlerde olsa da belgenin ötesinde bir kalite bilincini içine sindiren firmalar olduklarını görüyorum.
Genel anlamda talep daralması ve tüketim azalması tüm sektör kuruluşlarının faaliyetlerini ele alarak kapsamlı bir gözden geçirmeye yönlendirdi. Ben kalite kavramı içinde özellikle sürekli öğrenme ve gelişme ile ilgili konuları çok önemsiyorum. Dünya ticaretinin geldiği noktada artık tüketici kral ve iletişim araçlarının gelişmesi ile tüketici herhangi bir ihtiyacını, dünyanın herhangi bir ülkesinden temin edebiliyor. Bu denge içinde firmanın “tüketilmek” için fark yaratmak yani sürekli öğrenme ve gelişme içinde olması bir zorunluluk haline geldi. Öğrendiklerini de uygulamak gerekli tabii.
Bu noktada da marka kadar Ar-Ge ve kardeş kavramı patent ile farklılığı ortaya koyan tasarımlar devreye giriyor. Fark oluşturmak için öğrenmek şart. Ama öğrenilenleri geliştirip yeni ve farklı bir şey üretmek ancak Ar-Ge ile mümkün.
Öğrenmek de öğrenilenleri hayata geçirmek de nispeten pahalı işler. Ama bilinçli Ar–Ge kendi masrafını çıkartan hatta kar sağlayan Ar–Ge’dir. Nasıl sorusunun tek kelimelik bir cevabı var: Yenilik ve Patent.
Ar-Ge çalışmaları, sonucunda yeni farklı ürünler geliştirilebiliyor ve patente dönüşüyorsa karlılık sağlar. Patent üretilen yenilik için bir çeşit tekel hakkı sağlar. 20 yıl boyunca o ürün veya o ürün üzerindeki farklı teknolojinin tek kullanım hakkı sizdedir. Bu da tek satıcının siz olduğunuz anlamına gelir. Tabii tek başına bu da değil patent, marka ve endüstriyel tasarım korumasının getirisi. “Lisans Hakkı” dediğimiz bu belgelerin kullanım hakkı da benzer üretimler yapan işletmelere verilerek gelir sağlanabilir. IBM bu yolla 4-5 Milyar dolar gelir sağlıyor. Philips’in yıllık toplam gelirinin %15 – 17’sini lisans gelirleri oluşturuyor.
Kendi uzmanlık alanımdan bakarak sizlere kalite anlayışının bir işletmeyi nasıl farklı olmaya götürdüğünü ve üretilen farkın nasıl gelire dönüştüğünü kısaca aktarmaya çalıştım.
Kabul etmek gerekir ki; Rekabet, günümüz ekonomi dünyasının en önemli savaş alanıdır. Bu savaş alanında sadece ürettiğiniz ürün ya da hizmetin kalitesinin değil, tüm yönetimsel ve operasyonel birimlerinizin bir bütün olarak kalitesinin sizi başarıya götüreceği açıktır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın