Gerçi bu işin üstüne söylenmedik pek de bir şey kalmadı ama ne desem içim soğumuyor. Meşhur ve Maruf 12 Eylül hakkında birkaç kelam edeyim bir daha.
Tarihte bugün yani 12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime askeri bir darbeyle el koyması olayının belleklerimizde yer eden ve halihazırda silinemeyen kısa adı..
12 Eylül’ün Türk siyasal hayatına, Türk insanının düşünce şekline, ruhuna ve siyasal kültürüne etkisi çok olumsuz ve tabiri caizse hunharca olmuştur.
Genel olarak Türkiye’de askerin siyasete karışma geleneğini başlatan 27 Mayıs ihtilali, sonuçları itibariyle Türkiye’de büyük değişikliklere ve telafisi mümkünsüz ciddi yaralara yol açan çok önemli bir siyasal gelişmedir. Ancak akabinde 12 Eylül askeri darbesi ve semeresi olan darbe Anayasası ve günümüze kadar gelen etkileri daha da önemlidir.
Tabi bu meşhur ve maruf 12 Eylül milletimizin zihnine adeta hançer gibi saplanmış, ülkemizin bugününden daha çok istikbaline el koyma hareketi olmuştur. Bu açıdan da bakıldığı vakit, 12 Eylül’ü güç kullanarak, zor ve şiddet kullanarak milleti ve milletin kimliğini dönüştürmeye yönelik silahlı bir baskı ve hareket olarak görmek gerekir.
İşin bahanesi ise, sözde, kaybolan ülke ve millet menfaatlerini kurtarmak, huzuru ve sükuneti yeniden temin etmek, var olan kaosu sona erdirmek ve hatta iddia ve idealleri uğruna sokakta vuruşan sağ ve sol eylemcilere haddini bildirme hareketi olmuştur. Tabi bunu millet yememiştir… Nice delikanlılar, nice gençler, nice vatan evlatları bu çirkin emeller doğrultusunda katledilmiş, esir edilmiş, hapislerde hunharca işkencelere maruz bırakılmıştır.
Çok üzülerek şunu belirtmeliyim ki; Darbe Anayasası birçok değişikliklere rağmen hala geçerliliğini korumaktadır.. Ve aciliyetle yapılması gereken Anayasa’nın kökten ve bir bütün halinde değiştirilmesidir..
Kenan EVREN PAŞA’nın şu açıklama ve 12 Eylül Gerekçeleriyle yazıma son vermek istiyorum; Kulaklarımıza da küpe olsun şu manidar GEREKÇELER;
“Yüce Türk milleti;
Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti son yıllarda izlediğimiz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir...
...Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirlerle, üretilerek sistemli bir şekilde ve haince ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idari sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en mahsur köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir...
...Vatandaşların sükunet içinde radyo ve televizyonları başında yayınlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne güvenmelerini beklerim…”
Bu sözleri sarf eden adamın 95 yaşında hala ölmeden yatakta acılar içinde ölümü bekliyor olması beni nasıl mutlu ediyor anlatamam. Vesselam…
Facebook Yorum
Yorum Yazın