1995 yılından bu yana kanun hükmünde kararname ile yönetilen marka ve patent alanı kanunlaştı. Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı, üç gün süren görüşmelerin ardından 23 Aralık Perşembe akşamı TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Sınai Mülkiyet Kanunu, 6’sı geçici olmak üzere, toplam 199 maddeden oluşuyor.
Ülkemizin sınai haklar alanındaki etkin koruma için geç kalmışlığını sona erdiren Sınai Mülkiyet Kanunu, Türk ekonomisinin büyümesi için son derece önemli. Çünkü Türkiye gelişmiş bir ekonomi. Gelişmekte olan diyemiyoruz; çünkü üretim, yenilik geliştirme, markalaşma itibariyle Türkiye gelişmiş ülkeler kategorisinde yer almakta.
Şu anda Türkiye’de yıllık marka başvurusu 100 binin üzerinde. Patent başvuru sayısı 11 bine yaklaşmakta. Tasarım konusunda da artan bir ivme söz konusu. Ülkemiz için bu kanun, ciddi bir ihtiyaçtı. Bu kanunla ilgili son 5 yıldır da ciddi bir çalışma yapıldı.
Türkiye’deki mevcut düzenleme itibariyle baktığımızda; markaların, patentlerin, tasarımların, coğrafi işaretlerin, entegre devletlerin topografyası ile ilgili KHK’lar var. Bu kanun, tüm bu Kanun Hükmünde Kararname’leri ortadan kaldırıyor, tek bir kanun içerisinde topluyor. En önemli özelliği budur.
Bu kanun aslında iş dünyasının önünü açmak, daha çok marka ve patentli ürün üretmesine fırsat sunmak için ortaya konulmuş bir düzenlemedir.
Bundan sonraki süreçte bu marka, patent, tasarım ve coğrafi işaretlerin sahipleri olanlar, daha güçlü hakların da sahibi olacak ve dolayısıyla bu anlamdaki farkındalıkları da artacaktır.
Sınai Mülkiyet Kanunu ile sınırları net çizilmiş bir alanda haklarını aramaları çok daha kolay hale gelecektir.
Türkiye marka, patent, tasarımların korunması konusuna öncelik vermek ve sağlam hukuki altyapıyla sıkı takip mekanizması geliştirmek zorundadır. Çünkü markaları ile yurt dışına ürün satan ülke konumundaki Türkiye, bu kanunla yurt dışından gelecek yatırımcıya güven verecektir. Dolayısıyla bu kanun, korumayı artırarak, Türk ekonomisini katma değer odaklı hale getirmek için çıkarılmıştır. Bizim amacımız, ürünü ürettirip köşe başındaki dükkanda satmak değil, markalı üretim ve satış yapmaya odaklanmak. 1995 yılında 15 bin seviyesinde olan marka müracaat adedini, bugün 100 bin seviyesine çıkarmışsak, Türk milletinin markalaşma bilincine sahip olduğunu söylememiz mümkün.
Diğer yandan Sınai Mülkiyet Kanunu taklit ürünle mücadelede ülke ekonomisine yeni bir ivme kazandıracak. Bu kanun birçok amaca hizmet ediyor aslında. Bunlardan biri de AB yasalarına uyum süreci. Çünkü Türkiye’nin bu konuda gümrük birliğinden, AB’den kaynaklanan taahhütleri var. Biz 3’üncü sınıf bir ülke değiliz.
Dolayısıyla bunun gereğini yerine getirmemiz lazım. Bu yasanın yapılma nedenleri arasında; kayıt dışılığın önlenmesi, markaların güçlendirilmesi gibi daha birçok neden sayabiliriz. 3 milyar doların üzerinde bir taklit ürün piyasası var ne yazık ki. Azımsanacak bir rakam değil.
Bu durum sadece ekonomik boyutuyla değerlendirilmemeli. Aynı zamanda Türkiye, terör finansmanı ile de mücadele etmekte.
Taklit ürün demek, her yönüyle kayıt dışılığı sembolize eder; çalışanı, satışı, girdi tedarikleri vs. Taklit ürünleri sıfırlamak mümkün olmamakla birlikte, Sınai Mülkiyet Kanunu ile birlikte bu durum asgari düzeye inecektir.
Güzel günler dileklerimle
Facebook Yorum
Yorum Yazın