Ahmet Tevfik DURMAZ

Ahmet Tevfik DURMAZ

Mail: yazarlar62@teknikelektrik.com

Allah’ın Mesajı İnsanlara Sunma Yöntemi (4)

7- Allah, mesajını sunarken akla hitap eder.


Allah ilahi mesajın anlaşılması için, sorumlu kıldığı melekelerden biriside “Akıl”dır. Anlama ve kavrama melekelerinin en önemli vasıtası akıldır. Bu açıdan Kur’an-ın hitabı akladır.  Kur’an, akleden herkesi ilahi mesajdan sorumlu tutmuş ve sorumluluk yüklemiştir. Aklı olmayanın ilahi mesaja yönelik herhangi bir sorumluluğu da yoktur. Kur’an, ilk muhatapların yaşam biçimlerine, hayat görüşlerine ve akıl melekelerinin alabileceği şekilde akıl dünyalarına uygun hitaplar da bulunmuştur.

 

Akıl kelimesi, Kur’an’da 49 yerde ve tümü fiil halinde geçer. İsim olarak hiç geçmez.

 

“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” (2/179)


“…Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız.” (24/61)


“İşte akıllarınız ersin diye, Allah size ayetlerini böylece açıklıyor. “(2/242)


 

“Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir. Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar. (2/269)”


“...Allah düşünesiniz diye size delillerini apaçık bildiriyor.” (2/221)

Allah mesajı muhatap olduğu toplumun akletme kapasitesini göz önünde bulundurarak sunmuştur. Toplumun düşünüş şeklini ve niteliğini göz önünde tutarak mesajı şekillendirmiş ve her vesileyle insana sunduğu mesaj üzerinde düşünmeye ve tefekkür etmeye çağırmıştır. Bu sayede toplumun her kesimi rahatça mesajı anlamıştır.

 

“Sizler kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyorsunuz?” (2/44, bkz:16/44,  30/28)


Allah, ilahi mesajı insanlara ulaştırmada, mesajı net ve anlaşılır kılmasını esas almış ve bunun için de mesajın anlaşılmasını sağlayacak maddi-manevi her türlü vasıtadan istifade etmiştir. Mesaj, muhatap toplumun akli melekesini harekete geçirerek ve etkileyerek bir yaklaşım içerisinde olmuştur. Bunun için de toplumun kültürünü, dilini, örnek ve kıyaslamalarını en güzel şekilde mesajın amacına uygun bir yöntemle kullanmıştır. Bu şekilde Allah, muhatapların mesajı, akledip anlamaları için; Toplumun sahip olduğu kültür ve ananelere mesajın rengini ve boyasını vererek, onların zihin dünyasında yeni bir dünya görüşü oluşturmuştur. Bunun için:


a- Mesaj, toplumun dilini kullanmıştır.


Allah mesajın anlaşılması için muhatabın kullandığı dilin tüm İnceliklerini kullanmış, bu sayede mesajı muhatabın diliyle kolaylaştırmıştır. Mesaj, toplumdaki her insanın rahatça anlayabileceği bir dille sunulmuştur. Allah toplumun sahip olduğu dilin özelliklerini, kavram ve deyimlerini kullanmaktan çekinmemiştir. Örneğin: yaratıcı ve insan ilişkisini açıklamak için, toplumun kullandığı “Abd ve Rabb” kavramlarını kullanmıştır. Kur’an daki birçok kavram yine aynı mahiyete sahiptir. Aynı şekilde O toplumun kullandığı deyimleri kullanmıştır.


“Böyle iken onlara ne oluyor ki, adeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi öğütten yüz çeviriyorlar.” (74/49-51)


Kur’an-ı okuyan birisi, bir anda kendini mesajın indiği toplumun atmosferi içinde hisseder. Çünkü mesaj, toplumun sahip olduğu dilin karakteristik özelliklerinin rengini (günlük konuşma dilini, kavramlarını, deyimlerini ve mecazını) alarak şekillenmiştir. Mesajın apaçık ve anlaşılır olmasının en önemli nedenlerinden biriside, muhatap toplumun dilini en iyi şekilde kullanabilmesidir. Mesajın insanlarca anlaşılmasının ilk basamağı dildir. Dil olmadan basit bir şeyi dahi doğru dürüst anlatmak mümkün değildir. Bu açıdan mesaj, tarih boyunca hangi topluma inmişse, inmiş olduğu toplumun diliyle şekillenmiştir.


b-Mesaj, toplumun kültürünü kullanmıştır.


Mesaj, muhatap aldığı toplumun örf, adet ve geleneklerine kendi rengini vererek düzenlemeye tabi tutmuştur. Toplumun sahip olduğu kültürün olumlu yönlerini onaylamış, olumsuz yönlerini de mesajın boyasıyla yeniden düzenlemiştir. Örneğin: Mekke toplumun adetlerinden olan “Zıhar”ı ortadan kaldırmıştır.


“Allah bir adamın içinde iki kalb yaratmadığı gibi, “Zıhar” yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerine tutmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola eriştirir.” (33/4)


Kur’an-ı baştan sona kadar okuyan birisi, “Zıhar” gibi mesajın muhatap aldığı toplumun kültürel özelliklerini nasıl yansıttığını rahatça müşahede edebilecektir. Bu açıdan mesajın anlaşılması için, mesajın ilk muhatabı olan toplumun kültürünü iyi bilmek gerekir. Elimizdeki Kur’an metni, ilk muhatap toplumun kültürel özellikleriyle, mesajı anlamlandırır. Bu, toplumun mesaja ilk muhataplar olmasının doğal bir sonucudur. Ayrıca daha evvel ki konular da belirttiğim gibi mesajın örnek bir nesil ve toplum oluşturma hedefinin de bir parçasıdır.


c- Mesaj, örnekleme ve kıyaslamalara başvurmuştur.


Allah insanların mesajı akledip anlamaları için, aşina oldukları eşya ve olaylardan örnekler verir. Kıyaslamalara başvurur.


“ Allah, (kendisine ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allahındır; fakat onların çoğu bilmezler.” (16/75)


“ Allah şu örneği verdi: iki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiç bir şeye güce yetmez ve her şeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), O, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emrden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?” (16/76)


Verilen örnek ve kıyaslamaların anlaşılması için, kullanılan malzemenin temelini toplumun kültürü oluşturur. Bu sayede ilk toplum, verilen örnek ve kıyaslamaları çok rahat bir şekilde anlamaktaydı. Toplumun aşina olduğu olgulardan örnekler verilmesi ve kıyaslamalara başvurulması, mesajı anlaşılır kılmış, desteklemiş ve pekiştirmesine yardımcı olmuştur. Bu yöntem sayesinde mesaj, zihinler de ve insani algılama boyutunda anlaşılır hale gelmiştir.


d-Kıssalar (tarih) anlatılmıştır.


Her mesajın kendini isnat ettiği bir geçmişi vardır. Mesajın anlaşılması ve kabul edilebilirliği içinde bu elzemdir. Allah, sunduğu mesajı geçmişle desteklemiştir. İşte mesajın bu geçmişi arka planını “Kıssalar” oluşturur. Mesaj, muhatap aldığı toplumun tarihini anlatarak ondan ders alınmasını istemiştir.


“Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kâfirlere de onların benzeri vardır.” (47/10)


Kur’an da ele alınan pek çok konu içinde kıssalara bu denli yer verilmiş olmasının can alıcı sebebi, insan varlığının idamesinde, bir tarih eksenine ihtiyaç duyulmuş olmasındandır. Mesaj geçmiş tarihi kıssaları ve yorumu taşımasına rağmen, şimdiyi ve geleceği hedeflemiştir. Kur’an, inanç ve toplum esaslarını, kaide ve yasalarını oluştururken, bunları bir boşlukta bulunmaktan kurtaracak tarih felsefisini oluşturmaktan geri durmamıştır. Her bireyin yapması gibi, toplumun da bir varlık muhasebesi yapması kaçınılmazdır; toplum olarak nereden geliyorum? Nerdeyim? Bu gidiş nereye? Sorusunu yöneltmesi elzemdir. Kıssalar, insanı bu soruların eşiğine getirirken, bir bakıma tarihsel sorumluluk yerine getirilmiş, insanların, sübjektif ve yanlış bakış açılarını benimsemelerinin önüne geçilerek gerçek olgular üzerinde yükselen yargılarla yüz yüze gelmeleri temin edilmiştir.


Mesajın desteklenmesine ve yerleşmesine yönelik olan bu kıssalar ( tarih), mesaja muhatap olan ilk toplum tarafından az veya çok, yanlış veya doğru bilgiye sahip oldukları kıssalardı. Allah bu kıssaları çarpıcı ve ilgi çekici bir tarzda sunmuş, bu sayede de gerek muhatap toplumun geçmişini kuşatan ve gerekse ibret alıp akletmeleri için mesajı desteklemiş ve anlaşılır hale getirmiştir. 


Gelecek sayıda devam edecek.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar