Ahmet Tevfik DURMAZ

Ahmet Tevfik DURMAZ

Mail: yazarlar62@teknikelektrik.com

Allah’ın Mesajı İnsanlara Sunma Yöntemi (2)

Allah, mesajını sünnetullah çerçevesinde izah eder.

 

Allah, mesajını sünnetullah (1) çerçevesinde izah eder. Allah’ın tabiatı yaratıp devam ettirmek ve toplum hayatını düzenlemek üzere koyduğu kanunlar çerçevesinde mesajı şekillendirir. Usul açısından bir konuyu veya bir fikri ele alırken, değişken yasalar -kanunlar-  üzerine bir şeyi yorumlamak ve doğru sonuç çıkarmak mümkün değildir. Yapılması gereken, sabit ve değişmez olan yasaları kalkış noktası kabul ederek, konuyu anlamaya ve yorumlamaya çalışmaktır. Bundan yola çıkarak, Kuranın mesajlarını anlamaya çalışmalıyız. Örneğin: Kuranda belirtilen; “…Bir kavim, kendinden olanı değiştirmeyinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir.” (8/53) "Men talebe ve cedde, vecede”: Bir şeyi gönülden dileyen ve onu elde etmek için azim ve iradesinin hakkını vererek çalışıp çabalayan insan, mutlaka istediği o şeyi bulur.

 

                Değişime yönelik vurgulanan bu kanun, Allahın bir sünnetidir. Bu açıdan değişimi beşeri çabadan uzak, sadece Allaha atfetmek bizleri yanılgıya ve tembelliğe iter. Yukarıda ifade edildiği gibi sünnetullah burada devreye girmekte ve değişim için, öncelikle beşeri çabanın ve uğraşının gerekli olduğunu vurgular. Ayriyeten sünnetullah ile ilgili yanlış bir anlayışı düzeltmekte fayda vardır o da şudur. Sünnetullahın tabiat kanunları ile ifadelendirilerek dar kalıplara sıkıştırılmasıdır. Yukarıdaki ayette belirtildiği gibi sünnetullah, aynı zamanda insanların davranışlarına ve somut yaşamlarına yönelik kanunlarını da kapsar. Bu tespite değindikten sonra, sünnetullahın bizleri olması gereken davranış tarzına ittiğini ve aynı zamanda insana önceden verilen yetilerin farkında olmayı ve onları kullanmayı gerekli kıldığını görürüz. Bu şekilde sünnetullahı anlamak, mesajı doğru anlamakla yakından ilgilidir. Aynı zamanda sünnetullaha, insanların algılama kapasitesini belirleyen ve doğru anlamalarını sağlayan bir ölçü olarak da bakabiliriz.

 

                Özellikle Allahın zatı ve gayb konusu ile ilgili, Kurandaki kıssa ve örneklemeler ile ilgili bilgilerin doğru anlaşılması için, sünnetullahın göz önünde bulundurulması şarttır. Tüm bu çıkarımlar, Allahın sünnetullaha aykırı davranmayacağına dair verdiği vaadin bir sonucudur. “ Senden önce gönderdiğimiz peygamberler hakkindeki kanun. Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın.” (isra/77). Bkz: yunus/19,33,96, Fussilet/25 vb….)

 

                Sünnetullah bir nevi hayatın gerçekliğidir. Ve bizler bu gerçekliği anlamadan ve kavramadan, doğru davranışlar sergileyebilmemiz mümkün değildir. Allah(c.c)da İnsanların içinde bulundukları gerçekliğin farkına varmasını, insanların kuru ve boş bir güvenle bağlanmamaları için bu gerçekliğin farkına varmalarını ister. Ve ona göre davranışlarını ve ancak bu şekilde başarılı olabileceklerini vurgular. Önce gereken çaba ve azim, sonra Allahın yardımını beklemeleri istenilir.

“Ey iman edenler, eğer siz Allaha yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.” (47/7).

                İşte bu ilke anlamamız gereken ve meseleleri değerlendirirken sürekli olarak göz önünde bulundurmamız gereken önemli bir ilkedir.

 

Allah Mesajı güncelleştirerek sunar.

 

Allah mesajı muhatap olduğu toplumda günceleştirir. Onların yaşamında anlamlı hale getirir. Mesaj pratik sürece binaen, asli değerlerini esas alarak, karşılaşılan sonuçlara ve olaylara çözümler sunar ve bu sunduğu çözümler hiçbir zaman afakî olan çözümler değil, bizatihi somut ve hayatın içinde gerçekliğe uygun çözümlerdir.

 

                Bugün Müslümanların etkin olamamalarının en önemli etkenlerinden biriside mesajı gereği gibi güncelleştirememeleridir. Oysa ilk muhataplar için mesaj, günlük yaşantılarının ayrılmaz bir parçası idi. Mesaj, muhatap olduğu toplumun dünya görüşünü, kültürünü, deyimlerini ve dilini kullanarak, muhatap toplumdan bir parça olmuştur. Böylelikle muhatap toplum nezdinde mesaj, anlaşılır hale geldiği gibi belirleyici olma vasfını da elde eder.

 

                Mesajın etkili olması ancak pratik yaşama yansıyabildiği ölçüdedir. Pratik yaşamı ilgilendirmeyen bir bilginin veya mesajın, gerçek işlevini yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir. Mesaj, muhatapların dünyasına bir bakış açısı sunabilmelidir. Bu da ancak pratik bir süreçle (mesajın güncelleştirilmesi ile) ile mümkün olabilir. Mesajın güncelleşmesi somut ve güzel örneklikler sayesinde gerçekleşecektir. Güne ve şartlara hitap etmeyen bir düşüncenin, etkili olabilmesi mümkün değildir. Mesajın anlatımı ve insanlara yaklaşımı da, kendi şartlarından uzak olmamıştır. Mesaj ilk muhatapların yaşamış olduğu şartlarla şekillenmiş ve bu şekilde güncelliğini muhafaza etmiştir. Mesaj muhataplarını ilgilendirmeyen konulara girmemiştir. Daima muhatapların yaşamlarında karşılaştıkları olaylara ve sorunlara binaen inmiştir. Ve Resul dönemi boyunca bu hep şekilde böyle devam etmiştir. Kuranı baştan sona okuyan birisi mesajın, ilk muhataplar için ne kadar güncel olduğunu müşahede edebilecektir. Kuranın etkili ve güncel olabilmesi için hayatın içinde kendini ifade eden ve pratiği olan, güncel bir kuran tasavvuru ile mümkündür.

 

Allah mesajı insanlara sunarken insanların anlam verip, kavrayabileceği “insani algılama” boyutunu esas alarak sunar.

 

Allah mesajı insanlara sunarken insanların anlam verip, kavrayabileceği “insani algılama” boyutunu esas alır. Bunu yaparken mesaja muhatap olan toplumun algılama kapasitesini göz önünde tutar. Onların algılayabileceği bir kıvamda sunar. Örneğin; Eğer Kuran, tesadüfen bile olsa yeryüzünün güneşin etrafında dönüyor olduğunu söylemiş olsaydı, bu o zaman ki Araplar için inanılmaz bir şey olacaktı ve düşmanlarına Kuranı reddetmek için ekstra bir gerekçe sunacaktı. Bunun yerine oldukça açık ifadelerle Allahın yaydıkça yaydığı (79/27-33) düz bir yeryüzünden bahsedilir. Bunu ifade etmek için, birkaç farklı Arapça kelime kullanılmaktadır: ancak bunların hepsi, kuşkusuz yeryüzünün düz olduğuna dair özel bir vurgu taşımamasına rağmen, ilk işitenler tarafından yeryüzünün düz olduğu şeklindeki kendi inançlarına uygun olarak dile getirildi. Çünkü hiç kimse yeryüzünün başka türlü olabileceğini düşünemiyordu. İşte mesaj bu şekilde, muhatap toplumun algılama kapasitesinin sınırlarına iner. Özellikle bunu yaparken kullandığı üslup çok önemlidir ki daha evvel bu konudan bahsetmiştik.

 

Mesajın anlaşılması için Allah, mesaja muhatap olan toplumun, dünya görüşünden ve kültüründen istifade eder. Bu iki olguyu mesajın anlaşılması için bir vesile kılar. Böyle bir yaklaşım insani algılamanın bir gereğidir. Bu şekilde toplum, aşına olduğu, somut olarak gözlemleyebildiği mesaj yüklü örnekleme ve kıyasların ardındaki mesajı çok net bir şekilde anlayabilir ve kavrayabilir.

 

Mesajın insanı algılama boyutunu esas almasının en önemli bir göstergesi de Resulünde beşer olmasıdır. Bu mesajın insani algılama kapasitesine indirgemesinin bir başka ifadesidir. Özellikle gaybi konuların gereği gibi anlaşılması ve bahsedilen (gaybi konular gibi) unsurların fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için, insanoğlunun dünyasında anlamlı bir yer kazanması gerekir. Bu da ancak bu tür olguların insanın anlayabileceği bir seviyeye indirgenmesi ile mümkün olabilir. Mesajın da ilk muhataplarına yaklaşımı bu ölçüde olmuştur. İlk muhatapların algılama kapasitesi, olayların anlatımını etkilemiştir. Mesajın şekillenmesinin ilk muhatapların algılama kapasitesi ile direkt bir ilişkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi, muhatapların algılama seviyeleri, mesajın anlattığı olguyu algılama kapsamına sokacak şekilde ifade etmektedir. Bu yaklaşım Kuran mesajın muhatapların dünyasında ne kadar güncelleştiğinin bir başka işaretidir.

devamı gelecek sayıda..

 

 

Allah’ın tabiatı yaratıp devam ettirmek ve toplum hayatını düzenlemek üzere koyduğu kanunlar anlamında bir Kur’an terimi.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar