Dünya nükleer silahlanmanın ve savaş tehditlerinin arttığı bir dönemde. Durum böyle olunca hangi ülkenin ne kadar nükleer silaha sahip olduğu daha da önem kazanıyor. Peki, Rusya ve Batı arasındaki gerilim nedeniyle başlayan nükleer restleşmenin nasıl bir sonucu olabilir?
Hangi ülkede kaç nükleer başlık var?
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) 2023 raporuna göre, dünyada 12 bin 512 nükleer savaş başlığı bulunuyor. Rusya, 5 bin 889 nükleer savaş başlığıyla, nükleer güce sahip ülkeler arasında ilk sırada yer almakta. Rusya'yı 5 bin 244 başlıkla ABD ve 410 nükleer başlıkla Çin takip ediyor. Fransa'nın 290, İngiltere'nin 225, Pakistan'ın 170, Hindistan'ın 164, İsrail'in 90, Kuzey Kore'nin ise tahminlere göre 30 nükleer savaş başlığı bulununuyor.
Batı ve Rusya arasındaki gerginlik gün geçtikçe artıyor. Büyük güçlerin birbiriyle olan yarışı şiddetlendikçe restleşmelerin dozu buna paralel olarak tehlikeli bir boyut kazanıyor.
Şüphesiz bunun en büyük örneğini, nükleer silah kullanımına yönelik tehditler oluşturuyor. Zira, nükleer silah kullanımı sadece belirli bir bölge için değil tüm dünya için savaş nedeni olabilir.
Putin’den yeniden nükleer resti
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada Batı ülkelerini uyararak Rusya'nın teknik olarak nükleer savaşa hazır olduğunu ve Ukrayna'ya asker gönderilmesi halinde bunun savaşı önemli ölçüde şiddetlendireceğini belirtti.
Bu uyarının ardında, genişleyen NATO’nun Rusya’ya yakınlaşması var elbette. Öyle ki, konuşmasında Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasının “anlamsız bir adım” olduğunu belirtti ve "Orada (Finlandiya sınırında) askerlerimiz yoktu, şimdi olacaklar. Orada imha sistemleri yoktu, şimdi yerleştirilecekler" dedi.
“Büyük güç rekabeti geri döndü”
Prof. Dr. Erenel, öncelikle, dünya genelindeki nükleerleşmedeki artıştan bahsediyor. Ülkelerin nükleer silah konusunda attığı adımların gündemi sıcak tuttuğunu belirtiyor.
“Günümüzde büyük güç rekabetinin geri dönüşü ile nükleer silahların uluslararası politika ve güvenlik stratejilerinde daha çok gündeme getirildiği bir süreç yaşanıyor. 1945 sonrası ABD ve SSCB liderliğindeki iki kutup arasında dengeyi sağlayan nükleer silahlar soğuk savaşın sona ermesi ile ikinci plana atılmış gibi görünse de özellikle Çin ve Kuzey Kore’nin nükleerleşme çabalarındaki artış, İran’ın nükleer silah edinme yolundaki çalışmaları, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşta sık sık gündeme gelen nükleer silah kullanımı açıklamaları, Rusya’nın Belarus’a yerleştirdiği taktik nükleer silahlar, İsrail üst düzey yetkililerin İsrail-Filistin çatışmasında bile Hamas’a karşı nükleer silah kullanmadan söz etmeleri, nükleerleşmeye çalışan Japonya vb. ülkeler konunun sıcaklığını arttırmakta önemli faktörler.”
“Nükleer silahlanma giderek kokutucu olmaya başladı”
Rusya’nın nükleer tehditlerinin Ukrayna savaşı nedeniyle arttığını belirten Erenel, Moskova'nın konvansiyonel kuvvetlerine olan güveninin sarsıldığını söylüyor. Gelecekte olası bir çatışmada NATO'yu caydırmak ve yenilgiye uğratmak maksadıyla stratejik olmayan nükleer silahlara yönelmesine yol açtığını söylüyor. Nükleer silahlanmanın giderek tehlikeli bir boyut aldığını dile getiriyor.
“NATO'nun, Avrupa'da 'taktik' B61 nükleer bombalarının atılmasını simüle eden bir nükleer tatbikat yapması son derece önem taşıyan bir gelişme. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, 'Soğuk Savaş'ın zirvesinden bu yana görülmemiş bir nükleer tehlike döneminde olan dünyanın 1945'ten beri nükleer silah kullanılmadığı için şanslı olduğu, ancak şansın bir strateji olmadığı, jeopolitik gerilimlerin nükleer çatışmaya dönüşmesine karşı da bir kalkan olmayacağı' açıklaması nükleer silahlanmanın giderek kokutucu olmaya başlayan tırmanışına dikkat çeken bir uyarıdır.”
Benginur İkbal Akgül - TRT
Kaynak:TRT Haber
Yorum Yazın