Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Talat Ulussever, sadece SUKUK'un yetmeyeceğini tüm borsanın İslami olması gerektiğini söyledi.
Borsa Ä°stanbul Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Dr. Talat Ulussever, "Sadece Ä°slami kurallara uygun hisse senetlerinin veya sukukların iÅŸlem gördüÄŸü bir borsacılık yerine, tüm borsa faaliyetlerinin Ä°slami kurallara daha uygun bir yapıda yeniden oluÅŸturulacağı bir mekanizma, bir model geliÅŸtirmeliyiz" dedi.
Dünya Bankası Küresel Ä°slami Finans GeliÅŸtirme Merkezi (GIFDC), Borsa Ä°stanbul, Ä°slam Kalkınma Bankası (IDB), Ä°slami AraÅŸtırma ve EÄŸitim Merkezi (IRTI) ve Guidance Financial Group iÅŸ birliÄŸiyle düzenlenen "Ä°slami Ekonomi ve Finans 2015 Sempozyumu" baÅŸladı.
Kur'an-ı Kerim tilaveti ile açılan sempozyum, Dünya Bankası Global Ä°slami Finans AraÅŸtırmaları Merkezi'nden Zamir Ä°kbal ile BoÄŸaziçi Üniversitesi Finans Uygulama ve AraÅŸtırma Merkezi Müdürü Ali CoÅŸkun'un selamlama konuÅŸması ile devam etti.
Ardından söz alan Ulussever, yaÅŸanan son küresel finansal krizin nedenlerinin 2008 yılından bu yana hem akademik çevrelerde hem de piyasalar tarafından tartışılmaya devam edildiÄŸini, genel görüÅŸün finansal piyasalara iliÅŸkin düzenleme ve denetleme eksikliklerinin krizin ana nedeni olduÄŸunu dile getirdi.
Büyük resme bakıldığında son 300-400 yıldır yaÅŸanan tüm ekonomik ve finansal krizlerin temel nedeninin yüksek boyutlardaki borçlanma ve kaldıraca dayalı ürünler ile baÄŸlantılı olduÄŸunu aktaran Ulussever, "Hem küresel hem de ülkeler boyutundaki finansal krizlerin son 40 yılda hızla artmasının ve bulaşıcı bir karakter kazanmasının bu dönemde hızla artan finansallaÅŸma olgusundan bağımsız olarak ele alınamayacağını düÅŸünmekteyim" diye konuÅŸtu.
Finansal krizler hakkında çalışmalar yapan Carmen Reinhart ve Kenneth Rogoff'un ister bankacılık, ister döviz kuru, isterse kamu kaynaklı olsun tüm finansal krizlerin temel nedenin kısa vadeli borç yükündeki artış olduÄŸunun altını çizdiÄŸini vurgulayan Ulussever, benzer ÅŸekilde ekonomist olan Atif Mian ve Amir Sufi'nin de hanehalkı borçlarındaki artışın finansal krizin en önemli sebebi olduÄŸunu savunduÄŸunu dile getirdi.
Ulussever, krizin üzerinden 7 yıla yakın bir zaman geçmiÅŸ olmasına karşın dünya ekonomisinin hala toparlanamadığını belirterek, "Tüm bu çözümler ve politikalar, küresel düzeyde reel sektörü canlandıramamakla kalmayıp, küresel borç yükünün 2008 yılından bu yana 50 trilyon dolar üzerinde artmasına sebep olmuÅŸtur" ifadelerini kullandı.
Bu durumun reel sektör getirilerinden bağımsız biçimde ve merkez bankalarınca belirlenen faiz oranlarının bir yansıması olduÄŸuna dikkati çeken Ulussever, sözlerine ÅŸöyle devam etti:
"Halbuki iktisat teorisi, marjinal sermaye getirisinin finansal getirilere eÅŸit olduÄŸu bir varsayım altında ekonomik dengenin oluÅŸtuÄŸunu söylemektedir. Ä°çinde yaÅŸadığımız ve sermayenin marjinal verimliliÄŸinden tamamen bağını koparmış, sıfır hatta negatif faizli bu ekonomik ortamda, hem yatırımlar hem de tasarruflar olumsuz ölçüde etkilenmiÅŸ ve küresel düzeyde bir yatırım/tasarruf dengesizliÄŸi ortaya çıkmıştır. Denilebilir ki faizsiz bir dünyada fiyatın oluÅŸamayacağını ve sıfır faizin tüm ekonomik kararları olumsuz etkileyeceÄŸini iddia eden ana akım iktisat ve finans bakış açısı, küresel ekonomiyi tam da karşı oldukları bu ekonomik duruma sokmuÅŸ ve bir çözüm yolu geliÅŸtirememiÅŸtir."
"Sermaye piyasalarının daha aktif hale gelmesinin, tasarruflar üzerinde de çok önemli etkileri olur"
Ulussever, gelecekte reel ekonomideki aracılık faaliyetlerinde daha fazla rol üstlenen ve aynı zamanda topluma fayda saÄŸlayıcı ve deÄŸer yaratıcı bir finansal sisteme ihtiyaç duyulacağını söyledi.
Bu yapıdaki bir finansal sistemin sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için olmazsa olmaz ön koÅŸul olduÄŸunu vurgulayan Ulussever, bu ön koÅŸul altında dizayn edilmiÅŸ bir finansal sistemde sermaye piyasalarının devreye girerek, finansal piyasalar ile reel ekonomi arasındaki baÄŸları kuvvetlendirmesi gerektiÄŸini kaydetti.
Sermaye piyasalarının sunduÄŸu reel ekonomi baÄŸlantılı getiri oranlarının yatırım/tasarruf dengesizliklerini azaltmada pozitif bir katkı yaptığını aktaran Ulussever, risk paylaşımına dayalı enstrümanların ve bunların iÅŸlem göreceÄŸi yer olan sermaye piyasalarının daha aktif hale gelmesinin, tasarruflar üzerinde de çok önemli etkileri olacağını dile getirdi.
Ulussever, reel ekonomideki geliÅŸmelere baÄŸlı olan ve sektörel bazdaki marjinal verimlilik oranları ile eÅŸ yönlü hareket eden bir finansal sistemin, özellikle bireysel yatırımcıların tasarruflarını cezbetmede önemli bir etkisinin olacağını vurgulayarak, "Tasarrufların refahın ortak paylaşımı üzerindeki etkisi ortadayken, sermaye piyasası ve risk paylaşımı iliÅŸkisine bir kez daha vurgu yapmanın önemli olduÄŸunu düÅŸünmekteyim" ifadelerini kullandı.
Küresel finansal krizin, risk paylaşımı esasına dayalı olmayan finansal sistemin piyasalardaki çalkantıları absorbe edemediÄŸini ispatladığına iÅŸaret eden Ulussever, konuÅŸmasına ÅŸöyle devam etti:
"Bilakis, yayılma etkisi neticesinde krizin etkileri küresel ölçekte daha derinden ve daha fazla ÅŸekilde hissedilmiÅŸtir. Buna karşılık risk paylaşımı esasına dayalı Ä°slami finansı uygulamada her ne kadar eksiklikler yaÅŸansa da, enstrümanları ve arka plandaki fikriyatı ile baÅŸta Müslüman coÄŸrafyada olmak üzere tüm dünyada bir ivme yakaladığı ortadadır. Ä°slami finansın ortaya koyduÄŸu varlığa dayalı enstrümanlar ve uygulamalar, finansal piyasalarda yeni bir heyecan yaratmıştır. ÖrneÄŸin bu uygulamalardan biri mudaraba enstrümanıdır. Emek/sermaye ortaklığını ifade eden mudarabanın tarihteki uygulamasına bakıldığında, Ä°slam öncesi Cahiliye Dönemi'nde baÅŸarıyla uygulanmaya baÅŸlandığı ve sonrasında Ä°slam döneminde de kervan ve deniz ticaretinde sıkça kullanıldığı görülmüÅŸtür. Benzer bir uygulama, Avrupa'da 10. yüzyıldan itibaren 'commenda' adıyla bir çeÅŸit 'adi komandit ÅŸirket' biçiminde yaygınlaşıp bölge ülkelerinin ticaret hukukuna girerek standart bir görünüm kazanmıştır. Osmanlı döneminde de mudaraba esasına dayalı birçok uygulama geliÅŸtirilmiÅŸ ve baÅŸarıyla uygulanmıştır."
"Risk kavramının temeli İslam'daki rızık kavramına dayanıyor"
Ulussever, risk kavramının temelinin Ä°slam'daki rızık kavramına dayandığının ifade edildiÄŸini belirterek, "Böylelikle, 'risk paylaşımı' ifadesini 'rızk paylaşımı' olarak da anlayabiliriz" dedi.
Nasıl Ä°slam'da zekat, sadaka ve karz gibi vasıtalarla refah ve kazancın paylaşılması teÅŸvik ediliyorsa, ticaret ve yatırımlardaki olası refah ve kazancın da paylaşılmasının özendirildiÄŸini aktaran Ulussever, tüm bu paylaşım ÅŸekillerinin gelir adaletsizliÄŸini azaltmaya yardımcı olduÄŸunu söyledi.
Ä°slami prensiplere uygun bir finansal sistemde, gelir adaletsizliÄŸinin yapısal bir sorun teÅŸkil edemeyeceÄŸinin gayet açık olduÄŸunu vurgulayan Ulussever, "Kuran-ı Kerim'de HaÅŸr Suresi'nin 7. ayetinde, refahın sadece zenginler arasında dolaÅŸan bir servet veya güç olmaması gerektiÄŸinden bahsedilmektedir. Bu ve benzeri ayetler ve Peygamberimizin nice uygulamaları, bize gelirin ve refahın paylaşılması gerektiÄŸini emreder" ÅŸeklinde konuÅŸtu.
Ulussever, bir ekonomik faaliyetin hem öncesi hem de sonrası Ä°slami esaslara uygun olarak gerçekleÅŸtiÄŸinde, gelir adaletsizliÄŸini önleyici bir rol üstlendiÄŸine dikkati çekerek, ÅŸunları kaydetti:
"DeÄŸinmek istediÄŸim diÄŸer bir mevzu da Ä°slami finansın içeriÄŸi hakkında olacak. Ä°yi niyet ile yola çıkılan bu yolda zaman içerisinde, referans noktası da dahil olmak üzere konvansiyonel finans ile benzer bir hareket gerçekleÅŸmiÅŸtir. Yapılan çoÄŸu akademik çalışma, günümüzdeki hali ile Ä°slami finansın uygulama yönünden konvansiyonel finanstan ayrışmasına raÄŸmen, yapısal yönden bu iki finans türünün birbirinden çok da farklı olmadığını göstermektedir. Borsa Ä°stanbul bünyesinde araÅŸtırma ekibimizce yapılan çalışmalar da benzer sonuçlar ortaya koymaktadır."
- "Ayrı bir mevzuat olmadan, tam manasıyla İslamlaştırılmış bir bankacılıktan bahsedemeyiz"
Ulussever, "Ä°slami finans" yerine "Ä°slam finansı" kavramının kullanılmasının daha doÄŸru olduÄŸunu düÅŸündüÄŸünü belirterek, "Referans noktası da dahil olmak üzere tüm sistemin Ä°slami kurallara dayandığı bir modele dayanması gerekmektedir. Ayrı bir mevzuat olmadan, tam manasıyla Ä°slamlaÅŸtırılmış bir bankacılıktan bahsedemeyiz" dedi.
Benzer bir durumun sermaye piyasaları için de geçerli olduÄŸunu vurgulayan Ulussever, mevcut finansal sistemin Ä°slamlaÅŸtırılmasının bazı durumlarda yeniden ve orijinal bir model kurmayı gerektirirken, bazı durumlarda ise sadece var olanı deÄŸiÅŸtirmekle mümkün olduÄŸunu söyledi.
Her iki durumda da Ä°slam'ın ontolojik unsurlarının göz önünde bulundurulması gerektiÄŸini anlatan Ulussever, "Bu sebeple, mikro unsurların es geçilerek makro düzeyde bir yapı arayışına girmek finansal sistemi Ä°slamlaÅŸtırmak yerine ancak ve ancak Ä°slamileÅŸtirir" ifadelerini kullandı.
Ulussever, konvansiyonel finans sistemine bir karşı duruÅŸ olarak ifade edilen faizsiz finans isimlendirmesinin de istenilen modeli tam olarak karşılamadığını düÅŸündüÄŸünü dile getirdi.
Paylaşım, katılım veya ortaklık kavramlarına dayalı bir modelin ve bu ÅŸekilde bir isimlendirmenin asıl maksadı karşılaması sebebiyle daha kullanışlı olacağını anlatan Ulussever, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:
"Risk paylaşımına dayalı ürünlerin yeterince geliÅŸtirilememesi konusunda, sizlerin de bildiÄŸi üzere hem arz hem de talep tarafındaki yetersizlikten bahsedilmektedir. Evet, bunun bir gerçek olduÄŸu açıktır. Fakat biz piyasa yapıcıları olarak üzerimize düÅŸen sorumluluÄŸu almalıyız. Hem bankacılık sektöründe, hem de sermaye piyasalarında risk paylaşımına dayalı ürünlere olan arz ve talebi canlandıracak mekanizmaları geliÅŸtirmemiz gerektiÄŸini ifade etmek isterim. ÖrneÄŸin, sadece Ä°slami kurallara uygun hisse senetlerinin veya sukukların iÅŸlem gördüÄŸü bir borsacılık yerine, tüm borsa faaliyetlerinin Ä°slami kurallara daha uygun bir yapıda yeniden oluÅŸturulacağı bir mekanizma, bir model geliÅŸtirmeliyiz. Yani Ä°slami kurallara uygun bir hisse senedinin alım-satım, aracılık ve saklama faaliyetlerinin bir bütün halinde Ä°slami kurallara tam manasıyla uyumlu olması gerekir. Bu minvalde, CumhurbaÅŸkanımız Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın fikir önderliÄŸi yaptığı ve Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı inisiyatifinde kurulması planlanan Gayrimenkul ve Altın Borsaları projelerinin de önemine vurgu yapmak isterim."
Mevcut durumda dünyadaki Ä°slami finansal varlıkların yaklaşık yüzde 80'ini bankacılık oluÅŸtururken, bankacılık içerisinde de risk paylaşımına dayalı olmayan enstrümanların oranının yüzde 90 civarında olduÄŸunu aktaran Ulussever, konuÅŸmasına ÅŸöyle devam etti:
"Bankacılık esaslı ve borçlanmaya dayalı bir yapı yerine, daha güçlü bir ekonomik büyüme için sermaye piyasaları öncülüÄŸünde risk paylaşımına dayalı bir sisteme geçilmesi gerek. OECD ülkeleri arasında 50 yıllık bir veriyi inceleyen bir çalışmada, kredi ile finansman saÄŸlamanın ekonomiye negatif bir etkisi olduÄŸu gösterilirken, finansman için borsaları seçen ülke ekonomilerinin daha hızlı büyüdüÄŸü ortaya konulmuÅŸtur. Ülkemiz adına konuÅŸmam gerekirse, baÅŸta borsamız olmak üzere sermaye piyasalarımızın tüm aktörleri ile birlikte önümüzdeki süreçte daha aktif bir rol üstlenmeyi hedeflediÄŸimizi ve bu amaçla çalışmalarımızı hız kesmeden devam ettirdiÄŸimizi belirtmek isterim."
Kaynak : AA
Yorum Yazın