10 Kasım’da ErdoÄŸan ‘ın yaptığı “Atatürk” çıkışıyla birlikte yine yeniden alevlenen tartışmalar hızını kesecek gibi görünmüyor.
Ak Partili ve muhafazakâr kesim bu konuda birkaç parçaya bölünmüÅŸ durumda..Bir kesim medya gücünü de kullanarak “Biz sana ne için oy verdik, sen ne yapıyorsun?” çıkışıyla ErdoÄŸan’ a sitem ederken, baÅŸka bir kesim de bunun ülkedeki kutuplaÅŸmanın normalleÅŸmesi yolunda bir adım olduÄŸu görüÅŸünü savunuyor...Bunlara baÅŸka söylemler de ilave edilebilir ama en belirgin olanlar bunlar.
Öncelikle ÅŸunun altını iyice çizmekte fayda var;
Kemalizm ve Mustafa Kemal aynı şey değil.
Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusudur...Bunu en katı Kemalizm karşıtları dahi reddedemezler...
Ancak içine düÅŸülen handikap bundan çok daha derin bir yerde.
Tek partili CHP döneminden sonra ülkede kim iktidara gelirse gelsin yapılan her icraata Atatürkçülük adı altında ayar verilmeye çalışılması, “burası Atatürk Türkiye’si bize sormadan bi halt edemezsiniz, biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz, Türkiye ‘de bizim çiftliÄŸimiz” boyutuna varan Kemalizm baskısı bir delinin kuyuya attığı taÅŸ misali herkesin elini kolunu baÄŸlamış durumdaydı. Bu ErdoÄŸan ‘la biraz olsun hafifletilmiÅŸ olsa da haala Türkiye’de siyaset üzerinde yaptırımı en büyük güç olarak kullanılmakta.
Cumhuriyetin kuruluÅŸ aÅŸamasında yapılan hataların ve minimal eleÅŸtirilerin dile getirilmesinin bile karşısında duran bu güç kendini ülkenin sahibi olarak görmeye devam ettiÄŸi sürece o taÅŸ o kuyudan çıkarılamayacak.
Kemalizm ‘in bütün ideolojik enstrümanlar gibi bir dizayn projesi olduÄŸunu 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Åžubat ve en son 15 Temmuz’da en net haliyle test ettik aslında.
Laiklik adı altında toplumun Müslüman dindar kesimine büyük baskılar uygulayarak istedikleri sonuca tam olarak ulaÅŸamayınca, o baskılardan kurtulmak isteyenlerin karşısına kurtuluÅŸ reçetesi olarak FETÖ gibi yapıları çıkaran yine kendileri...
Bu enstrümanlar çok farklı görünse de arka planında Gladyo’nun olduÄŸunu görmek bakan gözler için artık çok da zor deÄŸil aslında.
Herzaman alternatif birkaç planı bünyesinde barındıran derin yapı...
Bu yapı 15 Temmuz’da baÅŸarılı olamayınca içerideki kavgalı kesimlerin arasındaki çatlağı daha da derinleÅŸtirmek için her kılıkta gelmeye baÅŸladı...
ErdoÄŸan’da bunun farkında...
Gözle görülen silahlar yok belki ama büyük bir savaşın tam ortasındayız.
Hernekadar bu Millette Kemalist zulmünün onarılamaz acıları, Kemalistlerde’de -aslında hep gizli muktedir olmalarına raÄŸmen- Millet tarafından sürekli sille yemenin verdiÄŸi kuyruk acısı varken aynı ortak paydalarda buluÅŸmak zor gibi olsa da bu milletin birbirine tutunmaktan baÅŸka çaresi yok.
Yapay zekânın, dijital paraların, tek dünya devletinin piyasaya sürüldüÄŸü bu dönemde kuyudaki taÅŸla uÄŸraÅŸmak okadar ahmakça ki..
Geleceğe odaklanmak zorundayız.
SavaÅŸlar artık kılıçlarla, oklarla deÄŸil teknolojiyle yapılıyor.
Bugünün Alparslan’larının, ErtuÄŸrul’larının, Fatih’lerinin cenk meydanı sanal dünya.
Bu doğrultuda biz de ya kendi savaş sistemimizi kurup oyun kurucu olacağız veyahutta kuyuda yok olup gideceğiz.
Bizler için “Atatürk’çü maskesi taktılar” ithamlarında bulananlara da iki kelam etmeden olmaz tabiii;
Tekrar altını çiziyorum;
Gazi Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.
Bunu hicbir tarih deÄŸiÅŸtiremez.
Ancak Mustafa Kemal bizim için bir tabu veyahutta kusursuz bir ilah konumunda deÄŸildir.
Bize saldırmak istediklerinde Din(ci) , Ä°slam(cı) ifadelerinin ardına sığınarak hem nalına hem mıhına vurma hakkını kendinde gören Atatürk(cü)lere verilecek bir hesabımız olduÄŸunu sanmıyorum...
Anladığınız dilden :)
Facebook Yorum
Yorum Yazın