Sivil İnisiyatif Kayseri İl Temsilcisi olarak asgari ücret alan vatandaşlara:
“ Problemleriniz nelerdir? Nasıl çözüm arıyorsunuz? Yılda kaç defa et ve kıyafet alabiliyorsunuz? ” diye sordum ve onların ağzından çıkan zorlukları ve duygularını her zamanki gibi birebire yazdım.
* Asgari ücretle geçinemiyoruz. Ben asgari ücretle çalışıyorum bu aldığım maaşla ailemin, kendimin ve üç çocuğumuzun masraflarını karşılayamıyorum. Yetmediği için borcum çok. Çocuklarımın eğitimi bizden kat kat önemli.
Eğitim masrafı aylık üç çocuk için 400 TL, 100 TL elektrik su ve parası, 150 TL de yol masrafım iş yerine gidip gelebilmem için. Bize kalan para 150 TL, bununla nasıl geçinilir birileri bize öğretmeli! Öğretemeyeceklerse bu sistemi değiştirmeliler.
Ben evime 8 yıldır odun kömür alamıyorum sobada yakacak malzemeleri sağdan soldan topluyorum. Ekmek paramızı bile zor zoruna denkleştiriyoruz veya denkleştiremiyoruz. Yılda evimize et kurbandan kurbana giriyor, onu da komşular verirse. Biz hiç kırmızı et alamıyoruz, bazen sırf çocuklar için beyaz et almak zorunda kalıyoruz, oda çok nadir. Bayramlarda bile çocuklarımıza kıyafet alamıyoruz. Arkadaşları alay ediyorlar diye çocuklar dışarı çıkmak istemiyorlar. Doğru düzgün kıyafetleri olmadığı için ortamlara giremiyorlar. Geçenlerde komşunun düğününe gitmemekte kararlı olan oğluma sordum : "Neden gelmiyorsun bizimle " dediğimde. Oğlum: "Kıyafetime gülüyor arkadaşlar, düğünlerde giyecek bir tane bile kıyafetim yok" dedi ve işte o an bir baba olarak ölmek istedim. Bu duyguyu bilen babalar anlar beni. Zor durumunuzu gören bazı insanlar sayesinde böyleyiz eğer kimse kimseye yardım etmez ise hayat yaşanacak gibi değil. Çok yıpranıyoruz, eziliyoruz, psikolojik baskı içindeyiz, çaresiziz. Beş tane haciz davam var.
Asgari ücretle geçinemediğimi bir çok kez kaymakamlığa müracaat ederek beyan ettim, fakat sigortalı olduğum için yardım alamayacağımı söylediler.
Madem sigortalı olmak ve işte çalışmak her şeyin çözümü, o halde asgari ücretle çalışanlar maaşlarının hepsini kaymakamlıklara versinler, kaymakamlıklar sadece bir ailenin ve çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılasınlar başka bir şey istemeyiz asgari ücret alan Vatandaş olarak" diye bir teklif sundum Kaymakamlığa. diyerek bitirdi sözlerini.
* Ben Ağrı' lıyım ve her şeyden önce anneyim. Bizim dededen gelme bir zenginliğimiz vardı. Memleketimizde her şeyimiz vardı, fakat oradaki olaylardan dolayı huzur yoktu. PKK inip tüm erzaklarımızı zorla alıyorlardı. Bizde o zamanları 20 günlük çocuğumuzu alıp buralarda yetişmesin, okusun bu ülkeye ve ailesine faydalı bir insan olsun diye düşündük ve Kayseri'ye göç ettik. Buraya geldik hiçbir şeyimiz yoktu. İhtiyaçlar çok olduğu için, bende 20 yıl çalıştım süt sattım, yoğurt sattım, temizlik yaptım, çapa yaptım Kayseri'ye geldiğimde 18 yaşında idim şu an 57 yaşındayım. Ben haram yemedim, dürüst bir insan olarak insanlara faydalı olmayı seviyorum. Sorun araştırın beni, devlet hastanesindeki doktorlar beni iyi tanır onlara yoğurt sattım yıllarca. Ben 10 yılda kendime kıyafet alabiliyorsam ne ala. Ben önemli değilim kızıma yılda bir defa kıyafet alabiliyorum oda bir genç kız için yeterli değil. Bayramdan bayrama et yiyoruz.
Ben kızımın okumasını istiyorum bunun içinde elinden gelen her şeyi yapıyorum en son parmağımdaki evlilik yüzüğümü kızımın eğitim masrafı için sattım ama malesef eğitim masraflarına yetişemiyoruz. Bizler bu sıkıntıların yanısıra birde tüm Türkiye'de olan etnik köken farklılığı sorunları yaşıyoruz. Bu durumlar zor dayanılmaz bir hayatı, iyice çekilmez hale getiriyor..
Bir anne olarak şunları dile getirmek istiyorum. Bizim şivemiz değişik diye çoğu yerde ayırımcılığa uğruyoruz. Buda beni büyük ümitlerle geldiğim bu şehirde hayal kırıklığına uğratıyor. Hala çocuklarım bunun ezikliğini yaşıyor, tek suçumuz etnik kökenimizin farklı oluşu, tüm Türkiye'de Lazı, Çerkezi, Türkü ve Kürdü hepimiz insanız, hepimiz müslümanız hepimiz din kardeşiyiz... diyerek sözlerini birdi.
Zor durumdaki insanlara en güzel yardımı islam dini yapmış ve yaymıştır. Hz. Aişe diyor ki: “Allah’ın Rasûlü üç gün peşpeşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Lâkin o, yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.”
Hz. Ömer’in halifeliği zamanında dokuz ay süren bir kıtlık olmuştu. Hz.Ömer, “ihtiyaç sahipleri bize gelsin” diye halka duyuru yapmış; kendisi de, Müslümanlar bolluğa kavuşuncaya kadar ekmekle beraber zeytinyağından başka katık yemeyeceğine yemin etmişti.
Hepimi biliyoruz ki o dönemde farklı farklı kavimlerden müslüman olmuşlardı. Kavimlerine göre ayrımcılık asla yapılmadı. Hepimiz birimiz, birimiz hepmiz için diye bu uğurda canlarını seve seve vermişlerdir.
Allah Subhana yoksullara yardım etme konusunda bizlere bir ayetinde söyle sesleniyor: “İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen sizden kimi cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse artık o ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar sizin benzeriniz de olmazlar.”(47/38)
Facebook Yorum
Yorum Yazın