Bu yazıyı siz okurken belki de yeni Cumhurbaşkanı adayımız açıklanmış olacak. Belki de Aras kuryenin “olur ki geç dağıtımından” yeni Cumhurbaşkanımız seçilmiş olacak. Ben bu yazıyı 2 Nisan 2007 günü yazıyorum. Malum dergimiz bir önceki ayın adını taşıyarak çıkıyor. Yani Nisan ayında baskıya verilen dergi 31 Mart adı altında çıkıyor. Dergimizde “sayaç’ta geçen ay, Kablo’da geçen ay, Anahtar’da geçen ay” gibi bölümler bulunmaktadır. Bunlarda bir ay önceki ayın değerlendirmeleri yapıldığından çıkan dergiye de bir ay önceki ayın adı ile çıkarmaktayız. Piyasa da olan bir çok sek törel süreli yayın organı çıktığı ayın adı ile isimlendirilmektedir. Yani 1 Nisan da veya 7 Nisan da çıkan bir yayın organı “Nisan sayısı” diye anılmaktadır. Fakat bu bizde 31 Mart diye geçmektedir. Şimdi bu yazıda size ulaştığında 31 Mart başyazısı diye geliyor. Bu durumda siz yazıyı okurken muhtemelen yeni Cumhurbaşkanı adayı da belli olmuş olabilir. Ben burada iki senaryo üzerinde duracağım. Bunlardan 1’ncisi Sn. R. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığı ve kahır ekseriyetlede seçilmesidir. 2’nci seçenek ise sayın Erdoğan’ın hükümetin dolayısıyla icraatın başında kalıp işaret edeceği bir kişiyi (tıpkı sayın Ecevit’in sayın Sezer’i işaret edip seçtirmesi gibi) Cumhurbaşkanı seçtirmesidir. Bunun ikincisinin de, birincisinin de hem sakıncaları hem de faydaları vardır. Olaya duygusalda mantıksalda bakabiliriz. Şimdi ben kendi adıma önce olaya duygusal olarak bakabilirim. Aslen Rize’li…Halkın içinden İstanbul Kasımpaşa’dan çıkmış. Milli görüş çizgisinde ve akıncı teşkilatlarında yetişmiş,Fatih imam Hatip gibi Türkiye’nin ilk imam Hatip Lisesinden mezun. Piyalepaşaspor’da futbol oynamış.Hasta Fenerbahçeli (her ne kadar ben Galatasaray’lı olsam da taraftar kimliği tektir.) üstelik halkın ağzı ile konuşan(buna Kasımpaşa ağzı da diyorlar) inançlı-dürüst ve muhafazakar-demokrat bir siyasetçinin Çankaya’ya çıkması beni mutlu eder.
Tıpkı 1989’da benzer özelliklere sahip rahmet’li Turgut Özal’ın Çankaya’ya çıkması gibi. Bu tercihim tamamen bir duygusal tercihtir. Pekiyi doğru olan bu mudur?
Şayet sayın Erdoğan Çankaya’ya çıktığında partiyi Sn. Yıldırım Akbulut gibi pasif bir siyasetçiye bırakırsa, 2 yılda parti elinden çıkıp liberallerin eline geçecekse (Mesut Yılmaz örneğinde olduğu gibi..) sonra 3 yıl olmadan ben aşağıya ineceğim bu Çankaya’yı sevmedim diyecekse…Ben yeni parti kuruyorum Ak parti elimden gitti çünkü diyecekse.Rahmet’li Özal’ın Semra Hanım’ı siyasete sokmak istemesi gibi halkımızın pek prim vermediği davranışlara girecekse o zaman bu tercih uygun bir tercih değildir.
O zaman Sn. Erdoğan’ dan biz ikinci tercihi uygulamasını isteyeceğiz. Yani kendisi icraatın başında olmaya devam edecek. Kendi Misyon ve Vizyonlarına uygun Çankaya’ya ve kendisine muhalefet etmeyecek tarafsız kanunları uygulayacak birini Cumhurbaşkanı seçecek. İnsan hak ve hürriyetine saygılı kamusal alan gibi hiçbir temeli ve hukuki dayanağı olmayan bir kavramla inançlı-mütedeyyin kesimi dışlamayacak bir cumhurbaşkanı seçimi. üstelik bu tercih kendisini hükümetten ve partiden koparmayacağı için Ak parti’yi düşürmeyecek ve seçimlerden yine açık ara birinci çıkacaktır. Yada zayıf bir Ak Parti fakat güçlü bir cumhurbaşkanı tercih edecektir sayın Erdoğan.
Sayın Başkabakan bir çok mitinginde “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını söylemektir. Bu şarkı adeta onunla bütünleşmiştir. Ben sayın Erdoğan’a buradan icraatın başında kalmasını temsilen sözlerini Levent yöntem müziğini Adnan Ergil’in yazdığı ve sanatçı Nilüfer’in yıllardır seslendiği “Yolcu yolunda gerek” isimli şarkısının sözleriyle sesleniyorum.
Bitti denen yerde başlamak
Gözlerini açmak yeniden
Seninle sevinçle kucaklaşıp
Başlarız kaldığımız yerden
Yarınlar bizim için geç artık
Çok geç artık sana dönmek
Hani giderken bana demiştin ya sen
YOLCU YOLUNDA GEREK
YOLCU YOLUNDA GEREK
Facebook Yorum
Yorum Yazın