Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

Yine Yaz Kendini İyiden İyiye Hissettirmeye Başladı

Yine yaz kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Kavurucu sıcaklar henüz gelmese de öğle saatlerinde sokakta olmak zor hale geldi. İzmir’li olarak aslında alışık olduğum bu sıcakların İstanbul’un nemi ile birleşince çekilmez olduğu aşikâr. 

Herkes gibi ben de yaz daha gelmeden tatilin hayalini kurmaya başlıyorum. Eski okurlarım bilirler ki benim için en güzel tatil adada hamakta yatıp kuş seslerini dinlemek, o mis gibi havayı içime çekip gölgede kitabımı okumaktır. Bu yıl bambaşka bir güzellik daha eklendi yaz hayalime. Eşimin tekne sürprizi ile artık hamakta yatmak değil denizin serin sularında açılıp balık tutmak yeni zevkim oldu. Berrak deniz, bol balık, yemyeşil ada, yeni sağılmış sıcak süt ve henüz kuluçkadan alınmış yumurta ile zeytin ağaçlarının o insana ölümsüzlüğü hatırlatan siluetleri anlatılmaz yaşanır denecek cinsten.

Her şey bu kadar mükemmelken birden bakış açınızı değiştirdiğinizde ruhunuzu müthiş bir karanlık kaplıyor. Berrak denizlerden alınan su örneklerinde o doğada yok oluyor denilen plastiklerin aslında sadece gözümüzden yok olduğu ve aynı miktarda sadece mikro halde orada olduklarını öğreniyorsunuz. 13 milyon ton plastik atılan denizlerde gözle görülür parçaları yutan deniz canlılarının yaşamasına da imkân kalmıyor. Bizler için de durum çok farklı değil. İçtiğimiz plastik şişe sularda bile plastik bulunduğunu okuduğunuzda şaşkınlığınız daha da artıyor. 

Başınızı toprağa çevirdiğinizde ve dikkatli baktığınızda ne domatesin, ne biberin ne de karpuzun aslında sizin çocukluğunuzdaki gibi olmadığını fark ediyorsunuz. Neden derken aklınıza tohum geliyor. Genleriyle oynanmış, tadı olmayan kokusu olmayan ama bol estetikle ideal hale gelmiş mankenler gibi önünüzde duruyorlar. Pürüzsüz domatesler, aynı boyda ve renkte biberler, saman tadında karpuzlar… Şimdi moda olan yamru yumru domates ve biberler de sadece görüntüyü kurtarmış ama tadı yakalayamamış gen mağdurlarından.

Durum bu haldeyken içtiğiniz sütü veren hayvanın hangi yem yiyerek o sütü verdiğini, tavuğun yumurta sarısının renginden neyle beslendiğini düşünmeden edemiyorsunuz.

Teknede yakaladığım balığın tanımadığımız tipte bir balık olduğunu görünce o cinsi bilmediğimi düşünmek yerine neye maruz kaldı da geni değişti bu hayvanın diye düşünecek kadar paranoyak olduğumu fark ediyorum. Eşim benden daha gerçekçi ve O Google’da yaptığı bir araştırmayla Kurdele Balığını yakaladığımı söyleyerek içimi rahatlatıyor.

Niye yazdın şimdi bunları demeyin sakın. Elimizden ne gelir bilmiyorum. Ama bu değişikliklerin farkında olmadan yaşamak da istemiyorum. O yüzden sizlere de anlatmak istedim. Pet yerine cam, plastik torba yerine file veya kese kâğıdı tercih edebiliriz. Tohum ne yazık ki Rockefeller ailesinin elinde. Yani geleceğimiz, yani sağlığımız, yani o zeytin ağaçlarının hissettirdi ölümsüzlük Rockefeller’ların depolarında saklı. Bizse plastiğe mahkûm.

Daha söyleyecek çok şey var. Sayfalar dolusu yazabilirim. Ama siz de biraz araştırsanız söyleyeceğim her şeyi bulabilirsiniz. Sadece farkına varın.

Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin... 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar