Yakın Tarihimize Kısa Bir Bakış (Sosyal Hafıza Unutmaz)

Biraz farklı konularda olacak ama bazı konularda tarihsel hafızamızı yoklamalıyız... Günümüz de cereyan eden olaylara ışık tutması açısından elzemdir... Geçmişimizi bilmezsek günümüzü de geleceğimizi de ya inşa edemeyiz ya da sakat temeller üzerine inşa ederiz.


1) 1897 yılında toplanan Dünya Siyonist Kongresinde Theodor HERZL başkanlığında 3 temel karar alındı.. İlk 50 yılında yani 1948 yılına kadar Siyonist İsrail Devleti kurulmalıydı.Bu kuruldu.

  

İkinci 50 yılda başkentinin KUDÜS olması sağlanıp vatansız toprak olan Filistin’e topraksız vatan olan İsrail’in genişletilerek tahkim edilmesi.Bu da gerçekleştirildi. 


Üçüncü 50 yılda ise yani 2048’e kadar olan zaman diliminde ise Nil’den Fırat’a kadar olan ARZ I MEVUD ( yani Vaad edilmiş topraklarda ) büyük İsrail in kurulmasıdır. Bunun için çalışılmalıdır.


2) İsrail Devleti’nin, ilk kurulma teşebbüsü aslında 1897 öncesinde Theodor Herzl tarafından kansız bir biçimde olması için Abdülhamit’e Filistin’den Yahudilere toprak satması isteğiyle 150 milyon İngiliz Sterlini teklif edilmiştir. Abdülhamit Han bu ahlaksız teklife ülkesinin bir dünya borcu olmasına rağmen red cevabı vermiştir. Filistin topraklarının Hz. Ömer tarafından kan dökülerek alındığını ve parasal karşılığının olamayacağını söylemiştir. Bu cevaptan sonra Dünya siyonistlerinin Abdulhamit’i hal kararı alınmıştır. Nasıl ki 2009 Ocak ayında davos da Erdoğan’ın Şimon Perez’e “one munite” dedikten sonra Yahudi lobilerince hal kararı çıkmıştır. Sultan Abdülhamit’in de hal kararı o günün Yahudi lobisi tarafında Basel de alınmıştır. Bunun devamında önceki iki paragrafımda ki gelişmelerin kararı alınmıştır.


3) 1908 yılının 31 Martın’da (Miladi takvime göre bu 13 Nisan’a tekabul eder ) Siyonistlerin kışkırtması ve o günün Vandalları, çapulcuları, ittihatçıları, lümpenleri, lavantenleri, sarhoşları bugünkü gezi parkının olduğu yerden Dolmabahçe Sarayı’na yürütülmüştür. Bu kesimler tarafından Abdülhamit Han müstebid ( yani bugünün moda tabiri ile diktatör ) denilerek silah zoru ile hal edilmiştir. Tahttan indirilmiştir. Yerine getirilen 5. Mehmet tamamen İttihatçıların emrinde bir kukla idi ve yönetim zorba paşaların emrinde idi. 3. Paşa’nın (Talat Enver ve Cemal) gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeki yönetimleri ile on yılda milyonlarca km kare toprak (Balkanlar, Kafkaslar, Filistin, Arabistan, Kuzey Afrika) kaybedilmiştir. Oysa 1876 -1908 arası padişahlık yapan Abdülhamit Han yönetiminde İmparatorluk gram toprak kaybetmemiştir. Kaybedilen topraklar hep ondan önce ve sonra gerçekleşmiştir.


4) Fakat işlem daha tamamlanmamıştı. İmparatorluk parçalanmıştı ama bunun onaylanması ve yasal teminat altına alınması gerekiyordu. Bunu Sevr olarak İstanbul Hükümetine imzalatamayınca imzalaması gereken bir mercii gerekiyordu. Lozan’daki İmparatorluğun tasfiyesinin onayı da TBMM olarak Ankara Hükümetine imzalatıldı 24 Temmuz 1923’de. Ondan sonra 6 Ekim 1923’de İstanbul Vilayet Binasından İngiliz Bayrağı indirildi ve yerine Türk Bayrağı çekildi. Kasım 1918’den beri 5 tam yıl devam eden İngilizler’in İstanbul’u işgali de sözde sona erdi ama tek kurşun atılmadan bu işgal neden sona ermişti. İngilizler biz Türklerden korktukları için mi çekildiler gittiler. Hayır asla. Lozan da imza attırıldı sonra çekip gittiler 2 ay kadar sonra. Devamında 29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilan edildi. Yani Lozan ilan edilmese idi İngilizlerin İstanbul’u bırakmaya niyeti yoktu. Biz savaşarak İstanbul’u İngilizlerden kurtarmadık Lozan’ı imzalayarak ve tüm şartları yerine getirerek İstanbul’u kurtardık!!! 


5) Yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti ‘’Ümmetten Ulusa’’ diyerek bir halklar kardeşliği olan Anadolu’yu homojen bir Türk Devleti yapabilmek için ‘’Türkiye’de Türk’den başka hiç bir ırkın olmadığını iddia ederek ilk Kürt sorununu resmen başlattı ‘’ zira 600 senelik Osmanlı 300 senelik Selçuklu yönetimlerinde Kürt sorunu hiç olmamıştı. 900 sene olmayan Kürt sorunu Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni inkılapları ile, şark islahat planı, takrir- i sükun, hilafetin ilgası, harf inkılabı gibi yasalardan sonra başlamıştı. 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tabiri ile 60 sene de 25 Kürt ayaklanması olmuştu. PKK ise Kürtlerin içinden hangi niyetle çıkmış olursa olsun 26. ayaklanma olarak kabul ediliyordu. 1984 yılının 15 Ağustos’un da Eruh ve Şemdinli de TSK mensubu askerlerimize kurşun sıkılması sureti ile ve ilk şehitlerimizi verdikten sonra başlayan PKK ayaklanması çeşitli hal ve şekiller alarak günümüze kadar gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tabiri ile ‘’ 5 defa bitirdiğimiz PKK 6. kez yine karşımıza çıktı ‘’demiştir. Gerçekten de dağda hep 5000 PKK’ lı terörist vardı. TSK her 5000 teröristi öldürdükten sonra yine bir 5000 çıkıyordu karşısına. Demek ki bir sorun vardı. Bu sorun sadece güvenlik ya da askeri tedbirlerle de çözülemiyordu. Bu yüzden 2009’da akamete uğrayan Oslo görüşmeleri ile çözüm sürecini başlatan Erdoğan hükümetleri 2012 sonunda, 2013 başlarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın örgütle yaptığı görüşmeler sonucunda ciddi bir ateşkes süreci başlatmıştı. Sanki çözüm bu sefer olacaktı. Silahlar susmuş ve siyaset konuşacaktı sanki.


6) Ekim 2014’de HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Amerika da neo-con lobileri ile yaptığı görüşmelerden sonra dönüştürülmesi ve DAEŞ (IŞİD)’in Kobani’ye saldırtılması ile çözüm süreci zehirlenmeye başladı ve 6-8 Ekim tarihinde 50 kişi 2 günde katledildi. CIA tarafından eski Irak Saddam subaylarına kurdurulan ve buna dini bir temel verdirilerek tahkim kılınan DAEŞ Musul’u aldıktan sonra normal de Bağdat’ a Basra’ ya dönmesi gerekirken birden bire kuzeye ve Türkiye sınırına namlularını çevirdi. DAEŞ’ in Kobani’ye saldırısından da inanılmaz bir mantıkla Cumurbaşkanımız Sayın Erdoğan sorumlu tutuldu ve 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürt’e Kürt diyebilmiş tek devlet adamı olan Erdoğan bir anda Kürt düşmanı olarak nefret ettirilmeye çalışıldı ve bu da ciddi ciddi bir taban bulmaya başladı toplumda. ‘’ Erdoğan Kürtlerin Düşmanı’’ !!! Bu inanılmaz bir iftira idi ama cici çocuk Selocan’ı eline saz vererek CNN Türk’e çıkaranlar böyle bir tabloyu 7 Haziran 2015’de kabul ettirmeye çalışmışdı. Kısmen başarılı da olmuşlardı. Erdoğan Kürt düşmanı idi HDP’de Türkiye partisi idi : ))) şaka gibi değil mi. Toplum adeta illüzyona tabi tutuluyordu. Kürtlere 50 sene kimlik vermemiş BAAS ve Baba Oğul ESAD’lar da Kürt dostu oluyor ve PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin silahlı milisleri YPG de BAAS’ın kuzey kolordusu oluyordu !!! Artık çözüm süreci bozulmalı idi ve DAEŞ’le savaşan cici kolordu YPG Rojava devrimini !!! (tam bir soytarılıktır devrim mevrim değil) Kürt koridoru açarak tekamüle erdirecekti !! Bunun için engeller vardı ama Türkmenler ve Araplar ne olacaktı ki? Onları da Ruslar bombalar ve Stalin’in Kırım Türklerini Sibirya’ ya sürüp yollarda öldürdüğü gibi Putin’de Türkmenleri bombalayıp koridoru genişletmesi için YPG / PYD teröristlerine yardımcı olacaktı. Bu arada Amerika da Rusya’ya ses çıkarmayacaktı. Zira Esad da Rusya da PYD’de DAEŞ denilen şeytanla savaşıyordu. O zaman herşey caizdi. 1 milyonluk Halep şehri boşalır ve Türkiye sınırına dayanırdı. Türkiye nasıl olsa bu göçe katlanmak zorunda idi değil mi ?


7) Halbuki Erdoğan Ülkenin başına gelene kadar Türkiye’de bir kişinin alenen ben Kürtüm demesi yasaktı. Eski CHP Milletvekili merhum Şerafettin Elçi (Şırnak BDP eski milletvekili ) sadece ‘’ben Kürtüm dediği için ‘’ hapis yatmıştı. Yine merhum sanatçı Ahmet Kaya sadece Kürtçe Türk’ü yaptım ona video klip çekecek bir yönetmen arıyorum dediği için mahkemeye verildi, linç edildi ve sürgün de kahrından öldürüldü ‘’ Erdoğan ise 2005’ deki meşhur Diyarbakır konuşması ile başlattığı Kürt sorununu çözmek için seri reformlara girişmişti. Kürtçeyi serbest bıraktı. Köylere insanlara Kürtçe isim verilmesini özgür bıraktı.Köylere isimlerini iade etti. Sürgünde ki Kürt yazar-çizer, sanatçı, gazeteci, siyasetçi ve aydınları ülkeye geri getirdi. Kürtlerin ulusal lider kabul ettikleri Barzani ile iyi ilişkiler kurdu onları kendilerine bağladı. Bağdat tan duygusal olarak kopmuş olan Irak Kürdistan’ını nerede ise Türkiye’ye bağlayacak düzeye getirdi.Kürtlerin yaşadığı şehirlere Kürdistan demenin bunun suç olmadığının Kürdistan’ın var olan binlerce yıllık bir coğrafya olduğunu herkese kabul ettirdi. Yasal düzenlemelere gitti. Erdoğan’ı Kürtlerin düşmanıdır diye nitelendirenler dünyanın en alçak en namussuz en haysiyetsiz yalancıları ve müfterileridirler.Bu kabul edilemez bir uydurulmuş yalandır. Bunu tersinden okumak lazım. Erdoğan en büyük Kürt dostu Türk liderdir. Barzani eğer günümüzün Şeyh İdrsi i Bitlisi si ise Erdoğan’da Yavuz Sultan Selimidir. Büyük Türkiye yeniden Türkler’in ve Kürtler’in eşit kurucu oldukları yeni Türkiye Cumhuriyeti olarak tecelli edecekti. Aslında Amerika Rusya ve İsrail tarafından korkulan bu idi. Burada İsrail notuma dikkat çekiyorum. Zira yazımın başındaki 1nci ve 2nci maddye atıfta bulunacağız.


8) İsrail’ in üçüncü elli yılında ( 1898-2048 arasında ki ) arzı mev’ud yani Nil’den Fırat’a kadar olan bölgenin sahibi olabilmesi için Türkiye’nin Kürt sorununu çözememesi gerekmektedir. Zira bu bölgenin parçalanabilmesi için önündeki tek güç olan Türkiye’nin zaafa uğratılması için Kürtlerin asla Türklerle barış içerisinde olmaması lazımdır. Bunun da yolu ateist, marxist kökenli ve Kürt BAAS’ını kurmak isteyen PKK / PYD vs. ye destek verilmesi gerekiyordu. Dünya medyası yanlarında idi. Türkiye’deki işbirlikçileri hazırdı. Bu uğurda CHP’yi bile feda ettiler yanında Cumhuriyet Gazetesi ile birlikte. Artık parti de gazete de paralel yapının emrinde idi. 90 yıllık Cumhuriyet Gazetesi’nin manşeti Pensilvanya’ dan atılmakta idi. Nasıl ama Şeytan’ın bile aklı karışır değil mi bu durumda. Halbuki Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk’u daha bir kaç yıl önce 80 küsur yaşında sabahın beşinde emniyete savcılığa çeken yapı idi Paralel Yapı. O zaman herşey buna göre şekillendirilmeli dizayn edilmeli idi. Kürt sorunu bitmemeli idi. Ne gerekiyorsa o yapılmalı idi ama maalesef bu sefer başaramayacaklar. Abdülhamit’e yaptıklarını Erdoğan’a gerçekleştiremeyecekler  ve tarih de siz de şahit olacaksınız ki o devlet arzı mevud olarak genişleyemeyecek biiznillah... ve sevgili Ergün Diler’in tabiri ile Abdülhamit’in intikamını almak Erdoğan’a nasip olacak ve hepimiz de buna şahit olacağız inşaAllah.


9) Kabaca yaptığımız bu yakın tarih sosyal hafıza turumuz bu şekilde bitsin diyelim. Allah bu topraklarda ki dirliğimizi, birliğimizi, ezanımızı, bayrağımızı ve bin yıllık Anadolu, Rumeli hakimiyetimizi ebedi kılsın... amin...