VE KORKULAN OLDU...KEŞKE HAKSIZ ÇIKSA İDİM...

Hayatta en sevmediğim şey , keşke ile başlayan sözlerdir, cümlelerdir. Ama 2 yıldır ağzımda, dilimde kalemimde tüy bitti. Kablo ve ithalatçılarla ilgili uyarılar yaptım. Düşük kur politikasından dolayı Türkiye’nin bir ithal cenneti fakat bir ihraç cehennemi olduğunu yazdım. Ani bir kur fırlayışında düşük kurla alınan ürünlerin üstüne konan karların yeterli olmayacağı ve satış fiyatlarının çok üstünde bir maliyetle karşılaşabileceğimizi belirtmiştim. Bunları geçen yıl Eylül ve Ekim sayılarında Sıkıntı Biter mi? Ve sıkıntının Kaynağı ne? İsimli başyazımızda ithalatçılarımızı uyarmıştık. Doların 2001 Ekim’inde ki fiyatı bile 1,680 idi. 1,15 olduğunda ciddi bir risk olduğunu en ufak bir artış da düşük bir karla mal satan ithalatçıların sıkıntı yaşayacağını söylemiştim. Zira bizim sektörde ki sidik yarışı ithalatçılarımızda da kendisi hissettirmiş ve çok düşük karla mal satmaya başlamışlardır. O kur’daki alınan malların %80 kar’dan aşağısı risk taşımakta idi. Çünkü $(doların) fiyatı normalden %50 daha aşağı düşük idi. Eğer ithalatçılarımız %25-30 kar’ı hedefliyorlar ise bu %50’lik ihtiyat payının her zaman koyulması gerekmektedir. Peşin mal getirenler içinde vadeli akretif açanlar içinde geçerlidir. Çünkü malı para ile de alsanız dolarınız gittiği için ve YTL ile sattığınız için kaybınız var.Vadeli olarak dolarla akretif açsanız da yine dolarınız gidiyor. Yine kaybınız var. Velhasıl çok düşük kurda borçlanıp YTL ile düşük karla satarsanız yüksek risktesiniz. İkinci üzüntü kaynağımız kablo da stok tutanlar içindir. Tüm uyarılarımıza rağmen maalesef az sayıda ki dostumuz ve üreticimiz yüksek bakır ve kablo stoğu ile yakalanmışlardır. Fakat doların yükselmesi onları daha büyük bir zarardan engellemiştir. Şimdi geçen yıl ki yazımızdan alıntı yapalım. Ve tekrar düşünelim konumuzu ve en az zararla bu krizleri nasıl atlatırız onu yine düşünelim.

SIKINTININ KAYNAĞI NE? 84. Sayı’dan Alıntı…
Bu ayki başyazımızda bunların tahlilini yapmak istedim. Bunları maddeler halinde sıralarsak;
1-) Öncelikle Elektrik sektörünün sıkıntısı aslında inşaat sektörünün sıkıntısıdır. Türkiye’de ekonominin istikrara kavuşması ile topraklarımız ve mülklerimiz Dünya Emlak Borsalarına kıyasla değer kazanmıştır. Bu yaklaşık %100’ lere varmıştır. Yani daire, villa, ev, dükkan v.s’nin değerinin artması inşaat maliyet fiyatlarının ise yine aynı olması haklı olarak müteahhitlerimizin iştahını artırmıştır. Herkes iyi karlar elde etmek için inşaat’a hücum etmiştir. İlk yapıp satanlar iyi karlar elde etmiş ama peşlerinden gelen yıllarda ihtiyacın çok üstünde inşaat yapıldığından fazla yapılan konutlar elde kalmaya dolayısı ile satılmamaya başlandı. Nasılsa satarım diye borç la yapılan binalar elde patlamaya başlayınca müteahhitlerimizde doğal olarak patlamaya başladı. Müteahhit patlayınca inşaat sektörünün temel taşı Elektrik sektörüne yansımaya başladı. İnşaat sektöründe en sermayesiz en uzun vadeli satış yapan firmalar hep elektrik sektöründedir. Siz hiçbir 1 yıl vadeli çimento yada mucur taşının satıldığını duydunuz mu? Yada fayans veya boya malzemesinin? Ama elektrik sektöründe vadeler 6 ayla 1 yıl arası değiştiği için (bunun içinde bende tüm firmalarımla yer aldığım için rahatlıkla söylüyorum) taahhüt firmalarının patlaması en çok elektrikçilerde yankılanmıştır. Bu özellikle taahhüt firmalarına direkt mal veren toptancılarımızı hemen etkilemiştir.
2-) İhracatçılarımız ; Dolar kurunun çok düşük olması sene başında 1,4 YTL ye göre ayarlanan kurların sene ortasından itibaren 1,2 ve altına inmesi özellikle imalattan ihracata çıkış yapanları çok zor durumlara düşürmüştür.
3-) İthalat; Şu anda en cazibi görünse de aslında en tehlikeli olan formasyonumuzdur. Çok düşük kurlarda ithal edilen mallarımız özellikle vadeli akratif açılarak yapılanlar büyük risk taşımaktadır. Zira dolar kurunun ufak bir kıpırdama ile 1,4-1,5YTL’ye çıkması halinde (ki bu %25 civarında bir artış demektir.) ithalatçıların bütün karları gidecek demektir. Bu aynı taahhütçülerin düştüğü duruma ithalatçılarında düşmesi demektir ki ben bu tehlikeye başta kendi firmam olmak üzere bütün ithalatçı firmaların dikkatini çekmek istiyorum.
4-) Sanayici ve Üreticilerin Durumu; Burada durum çok çetrefillidir. Bunları kendi aralarında kategorilere ayırmamız gerekmektedir. Anahtarcılar, Kablocular, Sayaççılar ve Aydınlatmacılar.Buraya şalt (cihaz) üreticilerimizi dahil etmiyorum. Zira şalt-cihaz otomasyon vs. ya dünya devlerinin elindedir (legrand, Siemens, Schneider, Möller vs…) yada yukarıda ki satırlarda bahsettiğim ithalatçılar sınıfına girenlerdir ki onları kısaca irdelemiştik. Bu arada ithal olarak Viko, Günsan şalt ürünlerini getirmiştir. Ancak onların başarılı olup olmayacakları önümüzdeki zamanlarda ortaya çıkacaktır. Makel yerli üretim olarak ciddi bir altyapı oluşturmuştur. Makel’in tıpkı sayaç üretimi gibi sessiz ve derinden üretim yaparak iyi bir şalt üreticisi olacağının sinyallerini vermiştir. Bu yerli üretim olarak ilk ciddi sınavı olacaktır sektörümüzün. Zira şalt-cihaz-üretimi ülkemizde dünya devlerinin inhisarı(tekeli) altındadır. Bunu da üzülerek değil aksine yurdumuza yatırım yaptıkları için hepsine teşekkür mahiyetinde söylüyorum. Zira Siemens, Schneider, Legrand, Möller vs.nin ülkemize yatırım yapması bu konuda üretim yapmak isteyen müteşebbislerimize emsal teşkil etmektedir. (Bu arada şalttan bahsetmeyeyim dedim ama yine uzunca onunla başladım. Siemens’den sevgili Hasan ŞERUF’un kulakları çınlasın) şimdi kategorilere gelelim.
ANAHTARCILAR; sektörümüzün en rahat olanları medar-ı iftaharları…Bu işi yapamayacak olanlar daha önceki yıllarda döküldüğü için kalanlar sadece büyüklerdir…VİKO-MAKEL-GÜNSAN ve ELBİ sadece Türkiye’nin değil Dünya’nın en büyük anahtarcıları arasındadır. Daha önceki yıllardan yaptıkları akıllı yatırımlar ve çıkışlarla dolar kurunun düşük olmasına rağmen ihracatlarına büyük bir artışla devam etmektedir. İçeride Viko dışarıda Makel bu işte liderdirler. Günsan hem içerde hem de dışarıda bu ikisini çok zorlamaktadır ve hemen peşlerinden gelmektedir. El-Bi de yeni ülkemize kazandırdığı Finlandiyalı ortakları sayesinde çok güçlü bir sermayeye kavuşmuş ve içeride-dışarıda büyük potansiyel oluşturmaya adaydır. Ama bu saydığım firmaların bayileri kendileri kadar rahat değildirler. Yıl sonu ciro primine talim etmekte ve para kazanmadan mal satmaktadırlar. Kazandıkları çok cüzi paralar ise verdikleri bataklarda gitmektedirler. Yani kazançları çok düşük kayıpları ise çok büyük olmaktadır. En çok batak veren firmalar kablo sektöründen sonra anahtarcılardır.
KABLOCULAR; Dolar kurunun çok düşük olması sebebi ile kar oranları önceki zamanlara göre daha yüksektir.ihracaatları da iyi olduğundan iç piyasada ki krizden daha az etkilenmektedir. (krizden kastım iç piyasadaki riskler) Kablocularımızın da ihracatları çok yüksek olduğundan onlarda kurlardan dışarı satışları için şikayetçi ama YTL listesinden içerideki satışları karlı olduklarından birbirlerini dengelemektedirler. İç piyasadan en çok korkan kendisini en riskte gören formasyonumuzdur kablocularımız. O yüzden kablo satışları iç piyasaya yönelik satışlarda müterettidlerdir. Kar oranları önceki yıllara göre daha iyi olduğu halde iç piyasaya satışları düşmüştür. Bunu YTL bazında değerlendirirsek yanılırız. Zira bakırın tonaj fiyatının dolar bazında artması ciroları bize sunarken aldatmaktadır. Cirolara bakarken YTL değil metraj olarak bakarsak durumun farkına varırız. Sakın projelere verilen mallarda baz alınmasın. Ben esnafımıza satılan mallardan bahsediyorum. Hem kablocularımızın bayilerine müterettid bakmaları hem de bakır’a bağlı kablo fiyatlarının yüksek anomaliler göstermesi toptancılarımızın da kaybetmek endişesi ile kablo stoklarından vazgeçmeleri iç piyasaya satılan kablo cirolarının düşmesine yol açtı. Türkiye’nin en büyük kablo üreticileri Prysmian,Hes kablo,Nexans kablo,Öznur kablo,Altın kablo vs. bu çerçevede üretimlerine devam etmektedirler. Bu konuda ki daha tafsilatlı görüşlerimi kabloda geçen ay yazım da izah ettim.
SAYAÇCILAR; Sektörün dibe vurmuş kalemi. Önce ki yılarda yüksek kar oranları ile çalışılmış olması son 3 yıldır dibe vuran karları getirdi. Bu dibe vuruş esnasında onlarca sayaç üreticisi üretimi bıraktı. Kalan 5 tanesi de yaşam mücadelesi veriyor. Bunların içerisinde sadece Makel sayaçları alt yapısını tamamlamış ve para kazanarak yoluna devam etmektedir. Yıllar önce bu satırların yazarı Makel’in sayaca çok iyi yatırımlar yaptığını (2001-2002) yazıyordu. Geleceğinin çok parlak olduğunu belirtiyordu. O esnada 30’dan fazla sayaç üreticisi vardı. Bugün bunlardan sadece 5 tanesi var. Ve Makel sayaçları bugün Türkiye’de satılan her 100 sayacın en az 60 tanesini satıyor. Makel için aynı düşüncelerimi şalt-cihaz üretimi içinde taşıyorum. Önümüzdeki 5 yılın sonunda Makel’in şalt-cihaz üretiminde çok iyi bir noktada olacağını yazıyorum.
AYDINLATMACILAR; Bu formasyonumuz kendi içerisinde en çok batak veren üreticilerimizdir. Yıllarca batak veren üreticileri elemine ettikten sonra kalan sağlarla yola devam etmektedir. Bunların içerisinde çeyrek yüzyılı aşmış olanlar vardır. (Pedaş ve Pelsan gibi) sonradan sektöre girdiği halde çok iyi yer tutanlar vardır.(Gecem ve Formel) bunların üstünde kalite ve fiyat olarak da üreticilerimiz mevcuttur. Altında da kalite ve ucuz fiyatta olanlarda vardır. Bu sektör fazla anomali göstermeden ve orta ölçekli olarak yola devam etmektedir…Sektörümüz de bu tahlilleri yaptıktan sonra sıkıntının kaynağı ile alakalı daha rahat yorumlar yapabiliriz. Gelecek sayıda bu tahlillere devam edebilmek için bu yazı ile alakalı değerlendirmeleri katkı ve eleştirileri almak istiyorum. Bundan sonra neden Ümit var olmalıyız şeklinde yeni bir değerlendirmemiz olacak inşallah…30 KASIM 2007

 

Geçen ay değindiğimiz Global kriz’den çıkış yolları ve mücadeleye devam yazımızda ki dikkat edeceğimiz hususlar ile 2007-84. Sayımız da ki tespitlerimizi birlikte değerlendirirsek şöyle bir analiz yapmak mümkün. Zaten yazılarımız birbirinin devamı niteliğinde olup sektörün içinde beraber yaşayan insanlar olarak hem sıkıntıyı yaşayıp hem de çözümleri üstünde duruyoruz. Yani sektörde yaşamıyoruz, Sektörü yaşıyoruz.Bunlara bağlı olarak;

1-)Gerek toptancı gerek üretici gerekse perakendeci asla stok yapmamalıyız. 90’lı yılların ortasından beri stok aslında zarar getiriyordu. Ama 2002 yılından beri tümden zarar idi. Kesinlikle 15 günde bitireceğimiz malın dışında bir stok yapmamalıyız.

2-) Sermayemiz üstünde bir iş yapmamaya gayret göstereceğiz.

3-)Dövizle borçlandığımız malları dövizle satacağız. YTL ile borçlandıklarımızı YTL ile satacağız. Yani ticaretin ilk kurallarından olan nasıl borçlanıyorsak öyle alacaklanacağız. Nasıl alacaklanıyorsak da öyle borçlanacağız. Böylece alacak-borç( yani finansal denge olarak) en azından şaşmayacağız. Bunun aksi kumardır. Çok kazanabileceğimiz gibi çok kayıpta verebiliriz.

4-) Masraflar minimuma inecek-harcamalar kırılacak. Özellikle benzin,elektrik doğalgaz gibi enerji tüketimleri gibi harcamaları minimum da tutacağız.

5-)Kredi kartlarını minimum seviyede kullanacağız. Unutmayalım kullanacağımız her kart yaptığımız her harcama için de uluslar arası kartellerin de bulunduğu Dünya düzeni ne borçlandırılmaktadır. Daha çok bağımlı kılmaktadır. Bugün halkımızı bekleyen en büyük tehlike kredi kartı tehlikesidir. Bu memlekette herkes kredi kartını kırıp kullanmasa sıkıntının yarısı biter en azından.
Bunlarla beraber yine de bu krizi yaşamaktan kurtulamayacağız aşikardır. Yedi yılda bir kaçınılmaz yaşadığımız bu krizleri hayatın bir gerçeği kabul edip hayatımızı ona göre şekillendirmeliyiz .