Yine adadayım. Her yıl aynı şey oluyor. Bir dünya kitabım var. Birçoğunu defalarca okumuşum. Artık şu cep telefonları ve bilgisayarlar nedeniyle okumaya pek de vakit ayırdığım söylenemez. Yine de arada kapağını açıp bakıyorum kitaplarımın ve hep aynı hüsran; unutmuşum… Su gibi okuyup bitirdiğim, yerlere göklere koyamadığım kitapta en beğendiğim bölümleri, paragrafları, cümleleri unutmuşum.
Niye unutuluyor dedim ve araştırdım.
Karşıma Hermann Ebbinghaus çıktı. Bir psikolog. 1895’te öğrenme ve hafıza üzerinde sistematik olarak çalışan ilk psikologmuş. İşte tam da aradığım kişi. Bilginin zaman içinde unutulma oranını bile formüle etmiş.
En iyi anımsama öğrenmeden hemen sonra olan andaymış. Sonra yavaş yavaş unutma başlıyormuş ve 9. saat geldiğinde öğrendiklerinizin %60’ını unutuyormuşuz. Bu keskin unutma anından sonra unutma yavaşlıyormuş. Yani grafik olarak düşündüğünüzde keskin bir düşüş ve sonra yumuşak bir geçişle kalan kırıntı bilgilere ulaşma diyebiliriz.
Henüz üniversitede okurken -o zamanki genç psikolojisiyle eski kelimelerle konuşma merakım vardı sırf kendimiz daha bilgili ve büyük göstermek için- çok güzel bir cümle öğrenmiştim ve her fırsatta onu söylerdim; hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Özü; insan unutur!
Bence unutmak insana yaşamını devam ettirebilmesi için verilmiş en büyük nimetlerden biri. Düşünsenize size atılan kazıkları, yapılan haksızlıkları veya kaybettiğiniz sevdiklerinizle ilgili anıları unutmadığınızı. Hayat gerçekten çekilmez olurdu.
Unutma mevzuunu yazarken niyetim konuyu buraya getirmek değildi tabii. Benim derdim okuduklarımı veya öğrendiklerimi unutmamak. Hele okula çağında çocuğu olanlar için bu çok önemli bir mesele.
Daha az unutanların en büyük avantajı hafızalarının gücü. Örneğin ben ne doğum günlerini ne yaptığım alışveriş sonrası aldığım şeyin fiyatını hatırlayamam. Neyse ki artık şu sosyal medya var da yakınlarıma rezil olmuyorum. Fiyat konusunda da hafıza eksikliğimi bilenlere sorun olmuyor ama bilmeyenlere sanki fiyatı söylemek istemiyormuşum algısı yaratıyorum ki bu da kötü tabii. Demek ki neymiş? Hafızanız güçlüyse unutmanız daha azmış.
İkinci konu da zaman aşımı. Üzerinden çok sular aktıysa doğal olarak hafıza yenilere yer açmak için ya o konuyu siliyor ya gerilere atıyor. E haklı tabii, insanız sonuçta.
Bilgiyi unutmanın hızı birçok nedenden de olabiliyor tabi. Edinilen bilgi ne kadar karmaşıksa, o kadar çabuk unutuluyor. Öğrenirken ne kadar fazla efekt varsa unutma o kadar geç oluyor çünkü hafızaya çeşitli yollarla kazınıyor. Örneğin, görsel yardımcılar, ses, denemeler, slayt gösterileri vb. Bilginin sizin için anlamlı olması da mühim ve o bilgiyi bir ne kadar ilişkilendirilebilirsek, unutma hızı o kadar yavaş oluyor. Onun dışında uykusuzluk veya açlık gibi fizyolojik faktörler veya stres veya kaygı gibi psikolojik faktörler de unutmaya eğilim nedenleri.
Dilerim unutmak istediğimiz anılarımız az, hatırlamak için tekrar tekrar düşündüğümüz mutlu anılarımız bol olur. Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın