Türkiye de Çocukların Çektiği Yoksulluk Hâla Çok Büyük Bir Problem

En son yapılan Türkiye ‘nin de üye olduğu geçen yılın sonunda yayınlanan söz konusu aktüel sosyal adalet Raporu olan OECD – Ülkeleri arasında yapılan araştırma verilerine göre, üye ülkeler ararsında Türkiye’ de çocuk yoksulluğunun en yüksek oranda.

Çocuk yoksulluğu OECD verilerine göre Türkiye’ de son yıllarda artmıştır.
OECD- Tespitine göre bir çocuk 50% ortalama gelir altında yaşamak zorunda ise fakirlik içinde yaşıyor buda Türkiye‘de her dört çocuktan biri fakir ailede yetişiyor demektir.

Çok saygı değer okurlarım;  bendeniz merkezi Kayseri`de olan Kay Ders Derneği genel başkanı olarak, halkın halka yardım çalışması ile yoksul çocukların çeşitli ihtiyaçlarını, beraberinde eğitimlerine bu çalışma sayesinde katkıda bulunuyoruz. Aynı zamanda kardeş kuruluş olan Başkent Uluslararası Barış Kardeşlik Platformunun üyesiyim. Bütün bunları niçin siz okurlarıma paylaşıyorum derseniz! Bizler insan odaklı çalışmalar yapıyor, sorunları çoğu zaman yerinde tespit ediyoruz beraberinde çözüm önerilerimizi masaya yatırıyoruz ve sivil toplum kuruluşu olarak bizim çözebildiklerimizi biz çözüyoruz. Bizi aşan konularda ise çözümün adresi olan ilgili yetkili kurum kuruluşlara görevlerini hatırlatıyoruz ve yoksul çocukların haklarını aramaya gayret gösteriyoruz. Uluslararası Sivil İnisiyatif Gazetesinin Kayseri İl Temsilcisi olarak yaptığım inceleme neticesinde son yapılan araştırmalar da Türkiye‘nin de üye olduğu, geçen yılın sonunda yayınlanan söz konusu aktüel sosyal adalet Raporu olan OECD – Ülkeleri arasında yapılan araştırma verilerine göre, (üye ülkeler arasında Türkiye’ nin de bulunduğu) çocuk yoksulluğunun en yüksek oranda olduğu ve bundan dolayı en son sırada yer alma sebepleri hakkında verileri ve yorumları aktarıyor. Önce insan olarak daha sonra bu ülkenin evladı olarak çocuklarımızın bunları hak etmediğini düşünüyorum ve kahroluyorum. Siz saygıdeğer okurlarımın ve duyarlı yetkili ve sorumluların yazının devamını takip ettiğinizde eminim ki çok üzüleceksiniz ve hiç vakit kaybetmeden etrafınızdaki yoksul çocuklara bir şeyler yapabilmek için harekete geçeceksiniz…

Daniel Schraad-Tischler, Bertelsmann Vakfında kanıta dayalı politika stratejileri için Proje yöneticisi , son OECD - Devletlerinin arasındaki mevcut çalışmanın, ana sonuçlarını açıklıyor. Araştırmanın içeriği olan OECD - Devletlerinin sosyal adalet ağırlıklı olan incelenmesinde, Türkiye’nin son sırada yer almasını nasıl yorumlamış.

’’Adalet endeksi’’ denilince ne anlamamız gerekir. Adalet nasıl ölçülebilinir?
Daniel Schraad-Tischler: Her zaman sosyal açıdan adaletin bir toplum için ne demek olduğu ve hangi derecede adalet istenildiği her zaman tartışılır kalacaktır.
 
OECD - Endeksi araştırması "katılımcı adalet" kavramına dayalıdır.
Uzun vadede sürdürülebilir ve uzlaşmaya açık bir konsept olduğunu düşündüğümüz için incelemede 31 Ülke toplumlarının, herhangi bir kademesinin, hangi ölçüde kendini fırsatlarını gerçekleştirilmesi için sunulan imkanlarına bakıyoruz. İlgilendiğimiz kağıt üzerinde eşit imkanlar değil, ilgilendiğimiz  5 Endekstir.

Bunlar:
1.Yoksulluğu önlemek
2.Eğitime erişim
3.İşgücü piyasasına dâhil olma
4.Sosyal uyum ve Eşitlik
5.Kuşaklar arası eşitliğe erişim

İlk üç  boyut çok önemli ve daha ağır basıyor. Bu boyutların her biri, birlikte ve niteliksel göstergelerle bir dize oluşturur.

Siz Türkiye’nin diğer 31 OECD – Devletleri arasında kıyaslan-dığında, son sırada yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Daniel Schraad-Tischler: Türkiye son yıllarda hem ekonomik hem de hukuk devletliği açısından iyi adımlar attı. Lakin bizim sıralamamızda ise ilk etapta sosyal politik indikatörler rol oynar. Bunları temel olarak alıp karşılaştıracak olursak, Türkiye’de birkaç alanda daha büyük eksikler görürüz.

Çocuk yoksulluğu OECD’ nin incelediği rakamlarına göre Türkiye’ de halen büyük bir sorun. Eğer birkaç örnek verecek olursak, okul öncesi eğitimde yapılan kamu yatırımları çok önemlidir ki, bu eşit imkân olanakları için önemli anahtardır. Türkiye’yi bu alanlarda karşılaştırmak için dayanaklarına bakarsak, çok eksiği var. En büyük eksiklerinden bir tanesi fakirliğin önlenmesi için tedbirlerin alınmaması ve eğitimde ise iyi eğitime ulaşım herkes için geçerli olmaması, sosyal açıdan da eşitsizliğin olmasıdır.
Türk eğitim sisteminde, diğer önemli eksiklikler de bulunmaktadır. Türk eğitim sisteminde, öğretmen - eğitim eksiklikleri olduğu gibi bazı, güçlü bölgesel farklılıklar da bulunmaktadır. Genel istihdam oranı tüm OECD - Ülkeleri arasında en düşük düzeydedir.

Kadınlar erkeğe nazaran iş sahasında daha az ücret alıyor. Buna karşı, pozitif sonuçlarda var. BIP(Burutto Inland Produkt) - Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verileri OECD – Ülkelerin’ de %62 iken ,Türkiye ‘de % 52 de. Bu da gelecek nesillerin yükünün daha az olması demektir.
Bu araştırma sonucun da yorumlarken milli durumun göz ardı edilmemsi ve uzun vadede hesaplanması gerekiyor. Türkiye çok önemli adımlar atıyor fakat diğer OECD - Ülkelerinin Sosyal Standartlarına ulaşabilmesi için, daha zamana ihtiyacı var.

Bende bu konuyu Zeliha Köksal Kay Ders Derneği Başkanı olarak bu verileri doğrulayan, yoksulluktan çaresiz kalmış vatandaşlara, Kayseri‘de bu problemlerin farkında olan, halkın halka yardımı diye adlandırılan, yoksulluktan dolayı dershaneye gidemeyen ortaöğretim 6-7-8.sınıf öğrencilerine, hiçbir ücret talep etmeden Kay Ders Derneği bünyesinde, Erciyes Üniversitesi gönüllü öğrencileri tarafından ücretsiz dershane hizmeti alan çocukların aileleri ile yaptığım röportajlarımdan birini  paylaşmak istiyorum.

Çocukların annelerine yönelen  ‘Eğtim ve Ekonomik Problemleriniz Nedir?’ sorusu karşısında yürekleri sızlatan açıklamalar geldi.

Aynur Torcu, 38 yaşında, üç çocuk annesi bu soru karşısında şöyle cevap verdi:

Eşim inşat işçisi ve bilirsiniz ki onların kış sezonunda pek çalışma olanakları olmaz, bundan dolayı da, gelirleri olmaz. Çocuklarımızın ihtiyaçlarını alamıyoruz, yılda bir defa bayramdan bayrama et giriyor mutfağımıza onu da getirirlerse, yılda bir defa okullar açılırken mecburiyetten kıyafet alabiliyoruz, bu sebepten dolayı da okulda arkadaşları arasında eski veya yırtık ayakkabı giydikleri için psikolojileri bozuluyor. Sırf bu durum çocuğumun derslere adapte olmasına engellerken, diğer problemlerde eklenince yoksul çocuklar nasıl başarılı olabilirler ki? Ben kiracıyım, çocuklarımın derslerini toparlayabilmeleri için onları dershaneye, göndermeye benim gücüm yetmez. Allah bu dernekten razı olsun ki, yoksul çocukları ön sınava tabi tutmadan her birine okuyabilmesi için şans veriyorlar. Bu gibi organizasyonların tüm Türkiye‘ye yayılması gerek. Temel ihtiyaçları bile alamayan bir aile için büyük bir nimet.

Sizce bu problemlerin çözümü ne olabilir?
Benim eşim sadece inşaat sezonu açıldığında sigortalı olurken, sezon dışında sigortasız oluyor. Çocuk paralarını neden sigortalı olanlara vermiyorlar? Asgari ücret kime neye yetiyor ki? Özellikle kiracı isen. Çocuk parası sigortalıya da verilmeli. Bu dar gelirli aileler için, kanayan yaralarına merhemdir. Sigortalı diye çocuk parasını vermemeleri bence çok abes! Böyle bir ayırdım yapılmamalı, zaten aldığı maaş belli öğrencinin ihtiyaçları çok büyük önem taşıyor ve ilköğretimden – üniversiteye kadar yoksul ve dar gelirli ailelere öğrenci parası diye kayıtsız şartsız bir sistem olmalı. Eşimin aldığı maaşı Milletvekillerine vereyim, bir ay geçinsinler. Bende anne olarak, hiç bir şey istemeyeceğim, ne çözüm, ne herhangi bir şey istemiyorum. Evleri kira, faturalarda olacak, ben elektrik faturamı ödeyemedim, belki bugün yarın elektriği mi kesebilirler.

Başka söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Eğer bu söylediklerimi Başbakanımız okuyacak ve bilecekse ona, onu çok sevdiğimi ve bir defacık telefonda görüşmek istediğimi bilmesini isterim.