Lozan AntlaÅŸması gereÄŸince Ege’de karasularının sınırı 3 mil olarak tesbit edilmiÅŸtir. Yunanistan, 1936 yılında almış olduÄŸu tek taraflı bir kararla karasularını 6 mile çıkarmıştır. Ege’de binlerce irili ufaklı adaya sahip olan Yunanistan söz konusu kararla bu denizin % 43.68’ine sahip çıkmıştır.
18 Ekim 1981 tarihinde yapılan genel seçimlerden önce, Yunan baÅŸbakanı karasularını 12 mile çıkarmaya hakları olduÄŸu yolunda beyanda bulunmuÅŸsa da, iktidara geldikten sonra, daha sorumlu davranmaya çalışmıştır.
Yunan baÅŸbakanının sürdürmekte olduÄŸu, Türkiye aleyhtarı politika ve zaman zaman basın yayın organlarında konuya iliÅŸkin çıkan haberler, Yunanistan’ın karasularını geniÅŸletme niyetinden asla vazgeçmediÄŸinin açık delilidir.
Deniz hukuku sözleÅŸmesinin 3’ncü maddesinin karasularının azami geniÅŸliÄŸinin 12 mil olarak öngörmesi, Yunanistan’ı böyle bir karara sevk edecek sebeplerin en önemlisi olarak görülmektedir.
Yunanistan’ın bu konuda temel amacı karasularını 6 milin üzerine çıkararak, Ege’yi Yunan gölü haline getirmek ve birleÅŸtirmektir.
Bu genel çerçevede; Türkiye’nin bu konuda ki temel amacı, Yunanistan’ın karasularının halen olduÄŸu ÅŸekilde devamını saÄŸlamak.
Yunanistan mevcut durumu deÄŸiÅŸtirip karasularını 6 milin üzerine çıkarma teÅŸebbüsünde bulunursa, Yunanistan’ın kararını tanımamak ve gerekli önlemleri almak, alınan önlemlere raÄŸmen Yunanistan kararında ısrar eder ve savaÅŸ çıkarsa, milli menfaatlerimizi savunmaya yönelik tertip ve tedbirler almak.. Åžunu hatırlatmakta da fayda var; tertip ve tedbir konusunda kimsenin ÅŸüphesi olmasın ki konuyla alakalı DoÄŸu Akdeniz gaz meselesinde ki duruÅŸumuz dünya gündeminin neredeyse bir numaralı konusu...
Kıt’a sahanlığı meselesi.
Ege Denizi Saroz körfezinden baÅŸlayan “S” ÅŸeklinde bir çöküntüyle ikiye bölünmüÅŸtür.
Bu çöküntünün doÄŸusu Anadolu’nun, Batısı ise Yunan ana kıt’asının devamıdır. Yunanistan Anadolu’ya yakın adalara kıt’a sahanlığı hakkının tanınması gerektiÄŸini iddia etmesinden, Ege’de kıt’a sahanlığı sınırları saptanamamaktatır.
Kıt’a sahanlığı sorunu giderek tehlikeli boyutlara ulaÅŸması üzerine, 1976 yılında Bern’de iki ülke arasında bir anlaÅŸma imzalanmıştır. AnlaÅŸmanın 6’ıncı maddesi Ege Kıt’a sahanlığında müzakereleri tehlikeye sokabilecek her türlü giriÅŸim ve faaliyetten kaçınmayı öngörmektedir.
DiÄŸer taraftan BM Güvenlik Konseyinin 1976 tarihli 395 sayılı kararı taraflara bölgede mevcut gerginliÄŸi azaltmayı ve böylece müzakere sürecini kolaylaÅŸtırmak üzere ellerinden geleni yapmayı tavsiye etmektedir.
Ege Kıt’a sahanlığında mevcut anlaÅŸmazlığın temel nedeni ekonomik kaynakların paylaşılması yanında, çizilecek sınırın, ileride egemenlik haklarını belirleyen gerçek bir sınıra dönüÅŸtürülme ihtimalidir. DiÄŸer bir söylemle Ege’de Kıt’a sahanlığının sınırlandırılması, her iki ülke yönünden de Ege’nin paylaşılması anlamına geliyor.
Yunanistan “ Denin Hukuku konferansı” süresince Ege Denizini bir Yunan gölü olarak algılayacak tariflerin anlaÅŸma metnine dahil edilmesi için büyük bir gayret sarfetmiÅŸtir.
Türkiye’nin bu konuda ki politikası ana hatlarıyla ÅŸöyledir;
Çözüm için iki ülkenin ana kıt’alarının doÄŸal uzantıları dikkate alınmalıdır. Türkiye’nin doÄŸal uzantısı üzerinde ki adalara Kıt’a sahanlığı tanınamaz.
Facebook Yorum
Yorum Yazın