Türk Şamanizmi ile Kürt Zerdüştizmi Arasında Kalan Büyük Yol 1000 Yıllık İttifak -2-

Geçen ay yazdığımız ve temelde Türk Ulusalcılığı ile Kürt Ulusalcılığını ele alan ve bu iki yolun batıl olmasını konu edinen makalemizin devamı olarak bu ay ikincisini kaleme almak durumundayım.

Zira gündem bu konularla alakalı o kadar sıcak ki; bu konuya değinmek bu ayda elzem diye düşündüm. Bilhassa CHP İzmir Milletvekili Prof. Birgül Ayman Güler’in T.B.M.M.’de kürsüden açıkça yaptığı ve genlerinde gizli tuttuğu Ulusalcı Faşizmin kodlarının ilanını izledik. Geçtiğimiz ay nerede ise gündem bununla geçti. Zaten insanlık tarihinin gündemi de ırkçılıkla mücadele ile geçmedi mi? “Ben senden üstünüm- Bizim ırkımız sizin ırkınızdan üstündür” sözleri insanlık tarihinden ne zaman eksik oldu ki? Hz. Peygamber de (s.a.v.) aynı ırkçılıkla Mekke ve Medine de mücadele etmedi mi? Arkadaşı Bilal Habeşi sadece siyahi bir ırka mensup olduğu için Mekke’nin aristokrat baronları tarafından hakir görülmedi mi? İslam aynı zamanda ezilmişlere, mazlumlara sahip çıktığından dolayı İslamı Lümpenlerin; eziklerin, garibanların, ayak takımlarının dini inancı olarak göstermediler mi? En önemlisi de İslam; insanların kan bağını değil akide (inanç) bağını esas kabul ettiği için o günün Mekkeli ırkçıları tarafından aşağılanmadı mı?

Geçtiğimiz aya damga vuran bir siyasi açıklamada Sayın Başbakan tarafından yapıldı; O da muhaliflerine cevap verirken (bilhassa ulusalcı CHP ve milliyetçi MHP’ye) Kürt isminden, sözünden rahatsız olanlar yada Türkten başka bu ülkede isim zikredilmemeli diyen kafatasçı zihniyete karşı İblis’in (Aleyhillane) Allah Teala’ya ilk isyanını misal gösterdi. İblis kendisinin ateşten yaratıldığı Adem’in ise çamurdan yaratıldığını söylemiş ve Allah istediği halde Adem’e secde etmeyerek isyankâr olmuştur. İşte ırkçılık budur. Irkçılık şeytandandır. Bir insanın Türk ulusundan veya Kürt Milliyetinden yada Alman – İngiliz – Arap kavimlerinden olmasının insani açıdan hiçbir ehemniyeti yoktur. Habeşli bir köle olan Bilal-i Habeşi’ye Hz. Peygamber (s.a.v.) demişmidir ki”Sen Habeş milliyetindensin ama biz Arap Ulusundan Haşimoğullarındanız. O yüzden sen bize tabi olacaksın”!!! Hayır dememiştir. Ailesini, öz amcası Ebu Lehebi cehennem ile hem Kur’an da hem de hayatta iken uyarmış ve kesin ateş halkından olacağını ilan etmiştir. (Bkz. Leheb Suresi Kur’an-ı Kerim) Demek ki Irk, soy, sop, ulus kavramları bir insanın iyi olması için yeterli değildir. Gerekli de değildir. İnsani özellikler, iman gibi kavramlar iyilik ve kötülük için ön plana çıkar. İman (inanç) da ki farklılıklar da Hak Teala’nın yargılaması ve yetkisindedir. Yani siz bırakın ırkından dolayı bir insanı aşağılamayı inancı yok diye de aşağılayamazsınız. “Din de zorlama yoktur. (Bakara Suresi Ayet 256)”, ”Hesap görücü Allahtır  (Ahzab Süresi Ayet 39)”

O halde Ulus Devlet modeli biz insanlığa 1789 Fransız İhtilali’nin dayatmalarındandır. Osmanlı Milletler Topluluğu onlarca ırkı, kavmi, dili, dini bir arada tuttu hem de yüzyıllarca. Yerinden yönetim ve eyalet (sancak - Beylerbeyi) sistemi ile. Öyle ise Osmanlı yaklaşık 900 yıl Türkü – Kürtü  ve diğer milletleri kavimleri hangi birlik esası ile bir arada tutup yönetmiş ise biz de aynı metod ile yönetmeye çalışmalıyız. Tekerleği tekrar keşfetmeye gerek yoktur. Osmanlıdan farklı kılınacak tek husus şu olmalıdır. Osmanlı döneminde uygulama hataları varsa (ki olabilir. Osmanlı da beşerdir hatası var ise) düzeltilip çağdaş bir versiyonu hale getirilmelidir.

Ama ne Türk Şamanizmine dayalı Türk Ulusalcılığı Faşizminin ne de Kürt Zerdüştizmine dayalı Kürt Ulusal Faşizminin bu ülke insanına katabileceği bir “Artı Değer” yoktur. Tek çıkar yol iki aşırı ucun, ifrat ile tefritin arasındaki büyük orta (vasat) yoldur. Yani 1000 yıllık kardeşlik ittifakıdır. Gerisi batıldır.