Türk Futbolunun Temel Sorunu,Beşiktaş’ın Rakipsiz Kalmasıdır

“Eğer en başa geçmezseniz, vasat koşuyorsunuz demektir.” Alderson

Rapid maçından sonra eve döndüğümde , saat gecenin 1’ine geliyordu.. Stattan seyrettiğimiz oyunu bir de televizyondan seyredelim dedik ve maçın tekrarıyla beraber temmuzdan beri oluşan futbol sürecini bir film şeridi gibi gözümün önünden geçirdim. Beraber yola çıktığımız birçok kulüp daha ilk maçlarda havluyu atmıştı.. Yılı deviriyoruz ve yeni yılın şubat ayında tekrar Avrupa seferlerine başlayacağız.. Türk futbolunun tüm yükü, tüm sorumluluğu neredeyse Beşiktaş’ın omuzlarında ve uzun yıllarda böyle gideceğe benziyor… Acaba Türk futbolunun bu zaman diliminde sıkıntı yaşaması, Beşiktaş’ın oyuncu ve oyun kalitesiyle, kimliğiyle ve kültürüyle zirvede tek başına ve rakipsiz kalmasından mı kaynaklanıyor diye düşündüm… Bu durumda ya yanına 1-2 kulüp daha çekecek veya kendi seviyesini biraz düşürmesi gerekecek, bu da anlamsız olurdu diye geçirdim içimden...

Beşiktaş’ın kulüp kültürü, takım bilinci ve taraftar ruhunu baz aldığımızda arayı bu denli açması, Avrupa’da ve Türkiye’de kendisine ciddi sorumluluklar yüklemektedir. Herşeyden önce en önde olmanın manevi sorumluluğu vardır. Diğer kulüplere örnek olmak, milli unsurları

ön planda tutmak, dışarıdan gelen futbolcuların ahlaki yönlerini ince eleyip sık dokumak bunlardan birkaçıdır. Gelinen noktada, diğer kulüplerimizin istediği futbolcuların “Türkiye’de oynarsam sadece Beşiktaş’ta oynarım.” diye cevap almalarını aslında Türk futbolu adına üzüntüyle karşılamalıyız… Ve büyük diye tabir edilen kulüplerimizin, yöneticilerimizin aylarca

uğraşmasına rağmen, randevu bile alamadığı futbolcuları, Beşiktaş’ın bir günde getirebilmesi Beşiktaş için kıvanç ama Türk futbolu için sağlıklı bir görüntü değildir...

Büyük diye tabir edilen diğer kulüplerimizin, aylarca uğraşıp randevu bile alamamalarına rağmen, Beşiktaş’ın bu futbolcuları bir günde getirebilmesi, Beşiktaş için kıvanç kaynağı, Türk futbolu için sağlıksız bir görüntüdür.”

                  G - B - M Puan
Beşiktaş      9 - 2 - 1    29
GS              1 - 3 - 0     6
FB              0 - 2 - 2     2
  
                  G - B - M Puan
Beşiktaş     1 - 1 - 0      4
FB              0 - 2 - 0      2
GS             0 - 1 - 1     
1
 Bu yıl Avrupa’da takımlarımızın
genel performansı. Beşiktaş aldığı ülke
puanlarıyla önümüzdeki yıl Türk futbolunun Avrupa’da temsil hakkını garantiye aldı.
 Ligde kendi aralarında yaptıkları maçlarla 3 takımımız

Eminim “Neden?”sorusu Beşiktaşlı olmayan tüm taraftarların zihinlerini kurcalıyordur.. Bunu neden sadece Beşiktaş başarabildi? Bugün Türkiye’de ve Avrupa’da hatta dünyada neden Beşiktaş 2020’li yılların rüya takımı olarak görülüyor? Ünlü tüm futbolcular neden Beşiktaş, Barcelona, Madrid ve Manchester arasında tercih yapacak duruma gelmişlerdir? Fedakar başkandan mı, muhteşem taraftardan mı, takım ruhundan mı yoksa hepsinden mi? Hani Tolstoy’un yorumlamasından “Elma olgunlaşınca düşer. Ama neden düşer? Bir güç onu toprağa doğru çektiği için mi? Sapı kuruduğu için mi? Güneşte kurumaya başladığı için mi? Ağırlaştığı için mi? Rüzgar estiği için mi, yoksa aşağıda duran bir çocuk elmayı yemek istediği için mi?”

Halkın Takımı’nın başarılı olma sorumluluğu herşeyden önce insanlığa karşı bir sorumluluktur, yani evrenseldir. Çünkü Beşiktaşlı duruşunu tüm bireylere yaydığımızda, toplumlarda hoşgörü eksikliğini, adaletsizliği, kini, nefreti ve şiddeti yok etmiş oluruz… Beşiktaş sadece bir spor kulübü değildir. Üstlendiği misyon ve sorumluluk; dünyada huzur, mutluluk, barış, adalet ve eşitliğin sağlanmasıdır. Beşiktaş sevgidir, merhamettir, dayanışmadır kısacası her iyi şeyin sportif faaliyetlerle insanlığa yansımasıdır…

Bütün bunları baz aldığımızda, ülkemizde rekabeti (veya Beşiktaş’a rakip veya rakipleri) nasıl sağlayabiliriz? Beşiktaş bir halk hareketi olduğuna göre, yüreklerin oluşturduğu bir birliktelik olduğuna göre, aynı ruh ve kimyayı kim, nasıl sağlayabilecek? Yoksa yeryüzüne hediye olarak bu topraklardan sadece bir kimlik yeterlidir mi diyeceğiz?

Bu yazıyı yazdığım gün ve bir gün öncesinde (Aralık 15, 16) kulüplerle ilgili gördüğüm renk dağılımını incelemeye karar verdim. 2 günün sonunda sonuç oldukça şaşırtıcıydı. 8 imajdan sadece 1’i Halkın Takımı’nın dışındaydı. 2 araçta kartal resmi ve birinde kartal kaşkolu , 4 kartal forması giyen insan ve sadece kartal görseli dışında farklı renkte tek forma... Beşiktaş sokakta işi bitirmişti... Çıkan sonuç buydu… Halk kartalın yanındaydı…

Yazımı kalbi siyah-beyaz renklerle atan tüm taraftarlara merhum Necip Fazıl’ın bir şiirini hediye ederek bitiriyorum.

GECEYE ŞİİR
Sesimi alıp da kaybetse rüzgar ,
Versem gözlerimi bir sonsuz renge!
İçimde bir mahşer uğultusu var;
Ruhumdur çağıran , tenimi cenge. 

Gözlerim bir kuyu , dilim kördüğüm,
Bir görünmez alem olsa gördüğüm;
Mermer bir kabuğa girip , ördüğüm,
Kapansam içimden gelen ahenge...