Temiz Kramponlar Operasyonu ve Futbolun Ergenekonu

Temiz kramponlar operasyonu diye başlayan futbolda şike ve  bahis soruşturması, Ergenekon davasıyla ortak yönlerini bırakın tıpkısının aynısı görüntüsü ile dörtyüz sayfalık iddianame yayınlandığında daha önce basına sızdırılan bilgilerden aşağı yukarı davanın seyrini kestirebiliyorduk. İddianameden sonra bir kısım tutuklular bırakıldı Aziz Yıldırım başta olmak üzere birçok kişinin halen tutukluluğu devam ediyor. Malumunuz iddianame şu cümleyle başlıyor “2009 yılı içerisinde Almanya adli makamlarınca yürütülen şike ve bahis soruşturmasının Türkiye’de oynanan müsabakaları da içine alacak şekilde genişlediği, sonucunda Türkiye Futbol Federasyonu'nun da şikayeti ile Sarıyer C. Başsavcılığınca konu hakkında soruşturma başlatıldığı, birçok futbolcu, teknik direktör, kulüp yöneticisi hakkında adli işlem yapıldığı, bir kısmının tutuklandığı, yaşanan olaylar üzerine Asayiş Şube Müdürlüğü görevlilerce istihbarı mahiyette çalışmalar yapıldığı, bu çalışmalarda, Türkiye'de futbolun 1980 sonrasında, suç örgütlerini para trafiği yönünden cezbetmeye başladığı, suç örgütlerinin zamanla futbol camiası içerisinde yerini aldığı’’ diye devam eden iddianame  özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk tarafından hazırlandı ve mahkemeye sunuldu. Bu süreçte çok şey yazıldı çizildi basında. Özellikle yeni kelimeler her zaman ilgimi çekmiştir bizim dilimizde karşılığı yokmuş gibi bir ‘’Tape’’ sözcüğü devşirildi tapeleyip durduk iddanameyi beklerken. Şimdi herkes merakla bekliyor taraftar olanlar kulüplerinin durumunu diğer şahıslar kendi durumlarını. Futbolda şike ve teşfik pirimi her zaman konuşula gelmiştir  şehir efsanesi olarak anlatılır birçok kulüp ve şahıs hakkında. Tabi kanıtlayamadığınız hiçbirşeyi suç sayamazsınız suç olmazsa da kusur sayamazsınız. Fakat teknoloji geliştikçe imkanlar artıkça birtakım sizin özelde yaptıklarınız dinlenebiliyor ve kayıt altına alınıyor. Zamanı gelince de sizin aleyhinize delil olarak çıkarılıyor. Bu sebeble organize suç örgütü kurmak, şike ve teşfik pirimi dağıtmaktan  yargılanan Aziz Yıldırım üzerinde yoğunlaşan ve üzerine ağır suçlar atılan biri olarak bakıldığında. Bütün bunlar konuşulurken bütün parçaları yan yana koyup resmin bütününü görmeye çalışırken Aziz Yıldırımın şu cümlesi kafamda yankılandı. ‘’Türkiyenin yıkılmıyan son kalesi Fenerbahçe’dir’’. Bu cümlenin arkasında yatan gerçek anlam yada kafa tutuş yıkılamayan kaleler, direnen cepheler topyekün bir savaşın değişik argümanları.Bu cümlenin ardından 2009 yılı Mehmet Topuz transfer operasyonu aklıma geldi. Aziz Yıldırım’ın gece yarısı özel uçakla Kayseri’ye giderek Topuz’u ikna ettiği görüşmeler sırasında yanında bulunan bir isim dikkat çekiciydi: İbrahim Cingi. Ergenekon tanıklarının ‘vatansever’ olarak tanıdığı Cingi’nin adı, kamuoyuna damgasını vuran önemli birçok dava dosyasında yer alıyor. Yıldırım, Kayseri’ye hareket ederken yanında kulübün sembol futbolcularından Cemil Turan’ın yanı sıra Danıştay davası dosyasında emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin ile Kuvayi Milliye Teşkilat Başkanı Hüseyin Görüm’ü tanıştırdığı öne sürülen, Danıştay saldırganı Alparslan Arslan ile 94 kez telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıkan İbrahim Cingi de bulunuyordu. Malumunuz orada görgü şahitlerinin anlattıklarına göre Talas’ daki bağevinde altmışa yakın Kayseri ve İstanbul’dan camiada önde gelen birçok isim bulunuyordu. Tabi rakam büyük 17.5 milyon avro gibi bir rakama el sıkışılan ortamda racon kesilmezde nerede kesilir. Ama Cingi araya giriyor ve birkaç telefon konuşmasından sonra gurup sessizce dağılıyor. Hani derler ya  ne bu kudret ne bu celal . Bu güç acaba bir sistematik içinde bir yerlere bağlımı?

Tüm iddiaları inceledikçe bu senaryoların hep aynı cereyan ettiğini insan daha iyi anlıyor.2008 Yılında Radikal gazetesinde çıkan yazısında Prof.Dr.Erdal Yavuz’un anlattıklarını hatırlayınca O zamanlar  Erdal Yavuz  Öğrenci birliği başkanıdır …"1 Mayıs 1969 günü Yargıtay Başkanı İmran Öktem vefat etti. Maltepe Camii imamı, onun ’Tanrı’yı insan yarattı’ sözünden hareketle Müslüman addedilemeyeceği için cenaze namazını kıldıramayacağını söyleyince tartışmalar yaşandı...Ertesi gün babası subay olan bir arkadaşım benimle görüşmek isteyen bazı subayların olduğunu söyledi. 4 Mayıs 1969 akşamı SBF yurdunun önüne gelen bir araba beni aldı ve bilmediğim bir yerlere götürdü. Karşımdaki üç kişi kendilerini ’albay’ olarak tanıttılar. Bana söyledikleri şudur: 7 Mayıs günü cübbelerini giymiş yargı ve üniversite mensupları Kızılay’da toplanıp Anıtkabir’e yürüyeceklerdir. Bu yürüyüş hepimizin beklediği değişimi gerçekleştirmek için önceden planlanmıştır. ’Bu yürüyüşte ateş açılacak, ölenler olacak ve bunun üzerine biz duruma el koyacağız. Eğer öğrenciler bu yürüyüşe katılacak olursa bu tepkinin ciddiyetini bozacaktır. Bu yürüyüşe öğrencilerin katılmasını engelleyin.’ Bana ’tebliğ edilen’ bu senaryoyu, Uğur Mumcu, Doğu Perinçek ve Mahir Çayan’la görüştüm. Önce yürüyüşe katılmama kararı alan öğrenci liderleri, daha sonra fikir değiştirip bütün güçleriyle eylemi desteklediler."  Ergenekon iddianamesinde Fener-Sevilla maçında tribün liderlerinin yardımıyla Şükrü Saraçoğlu Stadı’na “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” afişlerini astırılmış. İkinci iddianamedeki kayıtlara göre, Ergenekon zanlısı İbrahim Özcan diğer bir Ergenekon zanlısı Hatice Bahtiyar’a “1000 tane afiş gidecek Fenerbahçe Stadı’na” diyor. İddianamede Ergenekon tutuklusu Neriman Aydın’ın diğer bir tutuklu Durmuş Ali Özoğlu’na çetenin işleri için “Fenerbahçe’den para bulabilir miyiz” diye soruyor .Ve karşı taraftan cevap veriyor ‘’vermedi ama Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihalelerinden paraları götürdüler. ‘’

Aziz  Yıldırım’ın şirketleri inşaat, savunma, denizcilik, turizm, beton ve hayvancılığa kadar oldukça geniş bir alanda faliyet gösteriyor.Forbes Dergisi , Fenerbahçe Başkanı’nın iş hayatını incelediği dosyada, Yıldırımın girdiği savunma ihalelerine dikkat çekiyor.Fenerbahçe Başkanı’nın yüzde 93 hissesini elinde bulundurduğu Maktaş Makine’nın en büyük müşterisinin Nato olduğu biliniyor. Aziz Yıldırım  Maktaş Makine’nın yanı sıra İmsak Savunma, Saytem Savunma, As İnşaat, Asbeton İnşaat, Aly İnşaat, Gülhan Denizcilik, AG Denizcilik ve Şahdem  Süt Entegre Hayvancılık  şirketlerinin de hissedarı. Ayrıca kağıt üzerinde ortaklığı görülmese de  Dearsan firması Aziz Yıldırımın olarak bilinmektedir. Dearsan Milgem projesinde altı gemi ihalesini alacağı ve bu yüzden Tuzla’da Altınova tersanesini satın aldığı denizcilik camiasında konuşulmaktadır.

Şike soruşturmasında  yargılanan Aziz Yıldırımla birlikte tutuklu bulunan ve birkaç gün önce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Beşiktaş as başkanı Serdal Adalı’ya baktığımızda onunda aile firması Adalı Holding diye geçiyor. İncirlik üssünün müteahidi olduğu ve çoğu Nato olmak üzere inşaat ve lojistik hizmetleri yaptığı bünyesinde 6000 kişinin çalıştığı İstanbul'daki merkez ofisinin yanı sıra Ankara, Adana , Bükreş ve Kabil'de yer alan irtibat ofisleri ile başta inşaat olmak üzere birçok alanda hizmet verdikleri  incelememizde göze çarpan bilgiler. Ayrıca dörtmilyar dolarlık helikopter ihalesini kazanan Skorsky ihalesinde aynı konsersuyum içinde  Adalı’nın ve Yıldırım’ın da olduğu konuşulmakta. Bu bilgiler ışığında operasyonun isminden de anlaşılacağı üzere ‘’Temiz Krampon Operasyonu’’ acaba futbolumuza mı yapılmıştır? Ergenekonun ekonomi ayağımı çökertiliyor.Yoksa Futbol üzerinden derin ekonomik işler mi hallediliyor? Bunu bize zaman gösterecek.