Mezar taÅŸları medeniyetimizin sessiz tanıklarıdır der Nidayi Sevim. Belki bir ironidir bu söz fakat bir baÅŸka açıdan düÅŸündüÄŸümüzde tarihi mezar taÅŸlarımız; üzerlerine kazınmış eÅŸsiz bilgi ve sözler ile bizimle konuÅŸmaktadır da diyebiliriz. Medeniyetimize dair önemli ipuçlarının yer aldığı bir çok tarihi, kültürel ve sosyal bilgilere ulaşılabildiÄŸimiz mezar taÅŸları; yüklendiÄŸi misyon gereÄŸi etrafımızda bulunan deÄŸerli argümanlardan biridir.
Benzer iÅŸlevleri gören birçok argümana sahip bir coÄŸrafyada yaÅŸamaktayız. Mezar taÅŸlarının yanı sıra sadaka taÅŸlarından tarihi eserlerin kitabelerine, kıble taÅŸlarından dikili taÅŸlara özel veya genel birçok noktada medeniyetimize veya özelde sosyo kültürel dünyamıza ait izleri bulmak mümkündür. Deyim yerindeyse nerede ise daÄŸlara taÅŸlara yazılmış destansı geçmiÅŸimiz ve kültürel birikimimiz; ecdat tarafından gelecek nesillere taÅŸların ve duvarlardaki kitabelerin üzerinden de aktarmaya çalışmış.
Tarihsel nitelikleri ve kültürel özellikleri konunun uzmanları tarafından sık sık incelenen ve detaylandırılan söz konusu eserlerin yanı sıra belki de günlük hayatta sık sık karşılaÅŸtığımız fakat dikkatten kaçan bazı ayrıntıları da yeniden düÅŸünmekte fayda var. Evlerimize iÅŸyerlerimize kutsal veya kurumsal mekânlarımıza astığımız duvar yazıları/resimleri bunlardan bazılarıdır.
Hani eskiden evlerin salonlarında baÅŸköÅŸeye çerçevelenerek asılmış özlü sözler, paÅŸa dede, aÄŸa baba, aile büyüÄŸü gibi büyüklerin resimleri, siyasi parti veya devlet büyüklerinin anlamlı fotoÄŸrafları, meraklısına göre spor, avcılık, daÄŸcılık vb sportif/doÄŸa enstanteleri, yerel el sanatların eÅŸsiz örnekleri, memleket veya gurbet manzaraları, kader ve tevekkülün ispatı dua/ayet nüshaları, nazara, belaya ve musibetlere karşı göz ile dil arasında sürekli tekrarlanan ayet/ dua levhaları gibi…
ModernleÅŸtikçe geleneksel deÄŸerlerden uzaklaÅŸan birey ve toplum; mekansal tasarım ve mekanların dilinde de yozlaÅŸmayı beraberinde getirmiÅŸtir maalesef.
Eskiden bir eve girdiÄŸinizde deyim yerinde ise duvarları konuÅŸur ve hane halkının kiÅŸilikleri evin dört bir tarafına yansırdı da yakınlığını hissedebileceÄŸiniz bir sıcaklığın içinde bulurdunuz ya kendinizi, ÅŸimdi nerede diyesi gelir insanın.
Bir eve misafir olarak çaÄŸrıldığınızda, daha kapıya yaklaşırken kapı üzerinde asılı Ya Hafız lafzı celili sizi karşılardı. Bilirdiniz ki bu hane halkı tevekkülen Allah’ın koruması altına girmeyi dilemiÅŸ. Kendinizi emin hissederdiniz hemencecik. Daha sonra içeri buyur edilirken koridora asılmış bir levha hoÅŸ bir ikaz ile size merhaba derdi.
Aşık isen can baÅŸ üzre gel beri
Münkir isen bak kapıdan dön geri
Misafir olarak girdiÄŸiniz bir odanın duvarına iliÅŸtirilmiÅŸ ÅŸu güzel sözle ev sahibi mekânının güzelliÄŸi, zenginliÄŸi veya fakirliÄŸi ile övünmek yerine mülkün de Allah’ın tasarrufu altında olduÄŸunu, varlık sahibi olmanın gurur vesilesi olamayacağını, bugün sahip olduklarına yarın sahip olabilme garantisinin olmadığını vurgulayarak misafirini adeta rahatlatırdı.
Mâl ve mülke olma maÄŸrur, deme var mı ben gibi
Bir muhalif rüzgâr eser, savurur harman gibi
Ev sahipleri ibretlik levhaları göz ucuna yerleÅŸtirdiÄŸi gibi misafirleri için de kıble tarafına yerleÅŸtirdiÄŸi hikmetli sözlerle dolu ikazları vardı.
Ey misafir kıl namazın, kıble bu cânibdedir
Ä°ÅŸte leÄŸen, iÅŸte ibrik, iÅŸte peÅŸkir iptedir
Hane halkının veya misafirlerin kolayca anlayabileceÄŸi ve zihninde tutabileceÄŸi levhalarda yazılı sözler her odada baÅŸka bir iyiliÄŸe baÅŸka bir ahlaka açılan ufuklardı.Tıpkı aÅŸağıda yazılı latif dizelerde olduÄŸu gibi..
Hûya düÅŸdün ey dil,
meclis-i takvaya gelmezsin
Gözün aç gâfil olma,
bir dahî dünyaya gelmezsin
Benden bana olur her ne olursa
Başım rahat eder dilim durursa
Misafirlerin ağırlandığı salonun baÅŸköÅŸelerinde bir de sizi ya bir aile büyüÄŸünün ya da siyasi askeri veya halk kahramanı bir büyüÄŸün fotoÄŸrafı görülürdü. Ä°lk hoÅŸbeÅŸin ardından duraksanan anlarda duvardaki yazı ve resimleri süzer, hane halkının dünyasını çözümlemeye çalışır, muhabbet öncesi ev sahibi hakkında az da olsa kanaat sahibi olurdunuz. Muhabbetin seyri doÄŸal olarak o minvalde de olabilirdi. Hatta bir fotoÄŸraf sizi alır bazen tarihin gizemli sayfalarına, bazen memleketin bir baÅŸka köÅŸesine bazen de güzel bir sözün anlam deryasına götürürdü. Sonuçta farklı birer sohbete de alan açan unsurlardı duvar resimleri veya yazıları. Sözün tıkandığı, muhabbetin anlamsızlaÅŸtığı anlarda duvarda asılı bir kilimin deseninde yatan bir figürden anlam üretmek ve bunun üzerinden iletiÅŸim kurmak zekâ ve düÅŸünme melekesini fevkalade güçlendirirdi.
Ev modası ile dikkat çekilmesi düÅŸünülmezdi ancak duvarlara asılmış resim veya yazılar ile ilgili konuya merak uyandırmak adettendi. Önemsiz bir adetti belki ama bazen ilginç etkilere sebep olabiliyordu. Hangi evde asılı bir yüksek okul diploması görülüp de aile efradımdan bir okuyanım da olsun diye çabalayan yoktu ki, hangi odada BoÄŸaziçi köprüsü veya Sultanahmet Camii resmi görülüp de Ä°stanbul özlenmezdi ki, hangi salonda asılı nazar ayetleri, bereket duası okunup da ancak Allah’tan yardım isteme düÅŸüncesi hasıl olmazdı ki.
Duvarlarınızı konuÅŸturma merakınız veya konuÅŸan duvarlara sahip oluÅŸunuz dostlarınızla hediyeleÅŸmelerde de kendini gösterirdi. Birine ev hediyesi alacaksanız bu ya güzel ve hikmetli bir söz içeren levha, ya da okudukça bereket ve muhafaza getireceÄŸine inanılan dualardan oluÅŸan bir hüsnü hat meÅŸki, ya da görsel ve sanatsal deÄŸeri olan bir resim olabiliyordu. Hediye edilen eserin niteliÄŸi karşınızdaki kiÅŸiyi ne kadar tanıdığınızın da apaçık yansıması olabiliyordu. Bu duygu ve ince fikir; dostların birbirlerini çok iyi tanımalarına ve iliÅŸkilerin kuvvetine delalet ederdi
Toplum bilimciler, sosyologlar veya psikologlar araÅŸtırma yapmak istediklerinde örnek haneleri el alınca araÅŸtırma konularına uygun bilgileri bu ev ve iÅŸyerlerinde kolayca derleyip bir sonuca varabiliyorlardı. Mesela bir alan çalışması yapan araÅŸtırmacıya eskiden ev ve iÅŸyerlerimiz ciddi ipuçları verebiliyordu. Duvarlarımızı süslediÄŸimiz devlet büyükleri veya ihtilal komutanları, cephe kumandanları, paÅŸa vali mülki amir gibi büyükler; otoriteye bakış açımızı, sanatçı, artist veya kadın erkek figürleri; fantastik dünyamızı, Ä°stanbul, Ankara, Ä°zmir yanı sıra Anadolu kentlerinin manzaraları, hatta Sultanahmet, BoÄŸaziçi Köprüsü veya köy yaylaları gibi detaylar; gurbet/sıla duygularımızı, nazardan, büyüden veya felaketlerden korunmak için asılan dua, fevk veya rumuzlar; hak/batıl inançlarımızı betimlenebilme imkanı veren önemli ipuçları olmuÅŸtur her zaman.
Bugün kimliÄŸimizin veya kiÅŸiliÄŸimizin duvara yansıması olarak da algılayabileceÄŸimiz yazılı veya görsel tüm eserler farklılaÅŸmış maalesef bir o kadar da anlamsızlaÅŸmış durumdadır. Kültürüne yabancı, kendisi ve toplumu için hiçbir anlam ifade etmeyen, adına modern sanat denilerek, sanal bir sanatsal boyut eklenen bir takım görsellerin süslediÄŸi duvarlarımız; bilmediÄŸimiz bir dil ile bize bir ÅŸeyler anlatmaya çalışıyor gibi. Anlamadığımız, anlamlandıramadığımız fakat deÄŸer ifade ettiÄŸine inandırıldığımız eserlerin süslediÄŸi duvarlarımız ne aklımıza ne de ruhumuza hitap edebilmektedir.
Artık bir ev veya iÅŸyerine yaklaÅŸtığınızda sizi sigorta ÅŸirketinin bu bina tarafımızdan sigortalıdır tabelası karşılıyor. Buyur edildiÄŸiniz mekânda asılı levhaların yerini sadece kendinizi görebileceÄŸiniz süslü çerçeveleri ile çevrilmiÅŸ aynalar almış. Duvarlar süslü, parlak ve rengârenk ancak suskun ve soÄŸuk. Anlamsız bir tasarım ve sahte birer hassasiyetle dağıtılmış eserlerin kapladığı duvarlar artık konuÅŸmuyor. KusursuzluÄŸun simgeleÅŸtirilmeye çalışıldığı duvarlar; kusurları nazikçe ikaz edebilecek levha ve ikazlardan yoksun. Ne kadar da sahte duruyorlar.
Bir baÅŸka açıdan teknolojik çağın iletiÅŸim kanalı olarak bilinen sosyal aÄŸlarda ve cihazlardaki duvar resimleri ve senin duvarın denilen alanlarda harcanan konuÅŸan duvarları düÅŸündükçe farklılaÅŸmanın oluÅŸturduÄŸu endiÅŸeleri düÅŸünemeden kendimizi alamıyoruz…
Facebook Yorum
Yorum Yazın