Haziran 2015’de yapılacak olan genel seçim Türkiye de bugüne kadar yapılan seçimlerin en önemlilerinden biridir. AK Parti iktidara geldiÄŸi 2002 yılından bu yana halkın kendisine verdiÄŸi iktidarı kullanmanın mücadelesini verdi. Vesayet rejimi bütün unsurları ile seçilmiÅŸ siyasal iktidarın hükümet edememesi için tüm imkanlarını kullandı. Cumhuriyet mitingleri, yargı darbeleri, 2007 muhtırası, 367 hukuksuzluÄŸu ve daha birçok kanunsuz eylem, seçilmiÅŸ siyasal iktidarın önünü kesmeye dönük eylemlerdi.
Ancak, siyasal iktidar 2007 Nisan’ında verilen muhtıraya karşı koyarak, 367 hukuksuzluÄŸunu referandum yoluyla aÅŸarak ‘vesayet iktidarı’na meÅŸru yollardan direndi. Vesayet rejiminin siyasal iktidarları kontrol etmek için kendisine ayırdığı cumhurbaÅŸkanlığı makamını seçimle gelinen bir makam haline getirerek, vesayetin en önemli kalesini -adeta devrim niteliÄŸinde- halkın iradesine tabi kıldı.
AK Parti 12 yıllık süre zarfında vesayet rejiminin önüne çıkardığı engelleri aÅŸarak bugünlere geldi. Fiili olarak vesayet rejimini geriletti. Ancak, vesayeti ihdas eden, dayanak teÅŸkil eden anayasa ve kurumlar hâlâ yerli yerinde durmaktadır. Fiilen varolan iktidarın hukuki dayanakları tamamlanmış deÄŸil. Yani mevcut iktidarın halk nezdindeki itibarı ciddi bir biçimde sarsılırsa, ‘vesayet kurumları’, kendini rejimin garantörü olarak kabul eden odaklar tetikte bekliyorlar. Siyasal iktidarın halk desteÄŸi bir miktar olsun sarsıldığında, hemen terk ettikleri mevzileri doldurmayı hayal ediyorlar, sabırsızlıkla bekliyorlar! Çünkü yürürlükte olan darbe anayasası vesayet güçlerine terk ettikleri mevzileri
geri almanın hukuki değilse bile kanuni meşrutiyetini sağlamaktadır.
Neticede 2002 yılından bu yana vesayet görüÅŸlerine karşı yapılan mücadelenin fiili sonuçlarının hukukileÅŸmesi için mutlaka yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır.
Haziran 2015 seçimleri yeni bir anayasanın yapılanmasını saÄŸlayacak sonuçları üretme ihtimalinin var olması açısından hayati öneme haizdir. Elde edilen kazanımların korunması ve yeni kazanımların elde edilmesi, yeni bir anayasa ile mümkün olabilecektir. Yeni anayasanın gündeme gelmesi ise, bu seçimlerden alınacak oy oranına, milletvekilliÄŸi sayısına baÄŸlıdır. Onun içindirki, bu seçimler hem muhalefet hem iktidar açısından hayati derecede önemlidir.
Neden Kutuplaşıyoruz?
Türkiye bu seçime, sistemin merkezini elinde tutmakta direnen güçlerin varlık-yokluk mücadelesi yürüttükleri bir iklimde giriyor. Siyasi arenadan kısa sürede çekileceÄŸi var sayılan bir siyasal partinin toplumsal merkeze oturarak, devlet elitlerine karşı direnmesi beklenen bir durum deÄŸildi.
Genel anlamda AK Parti’yi varoÅŸ denilen bölgelerin çoÄŸunluÄŸu ve metropollerde de eski düzenin merkezini teÅŸkil edenlerin dışındaki çoÄŸunluk destekliyor. Bu kitleler genelde ekonomik, kültürel ve siyasal karar mekanizmalarından dışlanmış kesimlerdir. AK Parti iktidarı bu dışlanmış kesimleri bahsi geçen karar mekanizmalarına doÄŸru taşıyor, hareketlendiriyor.
Tabii olarak bu kesimlerin yerleÅŸmeye çalıştığı alanlar, merkez tarafından doldurulmuÅŸ durumdadır. Çevrenin hareketlenmesinden ve merkeze konuÅŸlanmaya çalışmasından doÄŸan baskı, merkezin iÅŸgal ettiÄŸi alanlarda bir sıkışma ve daralmaya sebebiyet veriyor. Ancak nihai tahlilde çok istemeyerek de olsa merkez, elindeki birtakım alanları boÅŸaltarak biraz geri çekilmek ve büzüÅŸmek zorunda kalıyor. Elbette bu bir öfkeyi, bir nefreti ve bir küskünlüÄŸü de beraberinde getiriyor. Kırsal ve varoÅŸlar ne kadar dışa açılmaya, geniÅŸlemeye meyyal ise, merkez bunun tersi olarak kendi içinde kıvrılan ve kendine yeterli olduÄŸunu varsayan, kendisine yaklaÅŸan kitle ile temastan imtina eden bir tavır geliÅŸtiriyor.
Mesela eski merkezi temsil eden TÜSÄ°AD sermayesi, bu iktidar döneminde servetlerini dörde beÅŸe katlamalarına raÄŸmen iktidara muhalefet olmaları, tamamını ellerinde tuttukları alana,
çevreden ve vatandaÅŸtan ortakların gelmesini istememelerine baÄŸlanabilir.
Bir nevi tapulu alanlarına gecekondu yapıldığını düÅŸünen vesayetçi merkez, bu seçimi kendi mülkleri saydıkları alanı temizlemek için son fırsat olarak görüyor. Bu anlamda siyasal iktidarı dize getirebilecek tüm imkanları seferber etmiÅŸ bulunuyor. Seçimle gerekli sonucu alamayacaklarını düÅŸündükleri için, seçim dışı tüm yolları deneyerek ve meÅŸru görerek ilkesiz bir iktidar mücadelesi geliÅŸtiriyorlar.
Demokrasinin genel kuralı seçimle gelenin seçimle gitmesidir. Seçimle geleni seçim dışı yollarla, sokakla, ÅŸiddetle, gösteri ile, yargı darbesi ile göndermeye çalışmak ve aynı zamanda demokrasiyi savunduÄŸunu söylemek ilkesizliktir, tutarsızlıktır.
Gezi olaylarından PKK ÅŸiddetine, DHKP-C cinayetlerinden Parelel yapının yargı darbelerine kadar iktidara zarar vereceÄŸini düÅŸündükleri tüm eylemleri en azından toleransla karşılamıştır bu merkez güçler; çünkü onları müttefikleri addetmektedirler.
Bir siyasal iktidara karşı böylesi ilkesiz bir muhalefet ve ölçüsüz bir muhalefet dili geliÅŸtirenler, ÅŸikayet eder göründükleri kutuplaÅŸmanın, çatışmanın, ülkeyi uçuruma sürüklemenin asıl failleridirler.
CumhurbaÅŸkanı’nın üslubunun toplumu kutuplaÅŸtırdığını iddia ederek, kutuplaÅŸmanın sorumluluÄŸunu üstlerinden atmak da ayrı bir kurnazlıktır. Bu kutuplaÅŸmanın ortaya çıkmasında esasen CumhurbaÅŸkanı’nın üslubundan çok, onun ve arkadaÅŸlarının merkezin iktidarını geriletme konusundaki kararlılıkları karşısında duyulan öfkenin payı vardır.
KutuplaÅŸmadan ÅŸikayet edenler, merkezi oluÅŸturan elitler ve müttefikleri, Tapulu mülklerine gecekondu yapıldığı takıntısından vazgeçerek ülkenin normal ve eÅŸit vatandaÅŸları olmayı kabul ederlerse kutuplaÅŸma kendiliÄŸinden ve kısa sürede ortadan kalkacaktır.
Rakibini Güçlendiren Negatif Muhalefet
Bu seçim mücadelesi, ikibinlerin öncesinde olduÄŸu gibi siyaset yapma imkanları son derece kısıtlı olan siyasal partiler arasındaki yarışa benzemiyor. 2000’ler öncesinde vesayet iktidarının bıraktığı dar alanda siyasal mücadele yürüten partiler ancak devlet iktidarından arta kalan alana talip olarak siyaset yaparlardı.
Bugün ise, vesayet geriletilmiÅŸ, siyasal alan geniÅŸlemiÅŸ, seçilmiÅŸ siyasi iktidarın büyük oranda muktedir olma imkanının var olduÄŸu bir siyasal alan için mücadele edilmektedir.
AK Parti 7 Haziran 2015 seçimine bir misyon ile giriyor. Bugüne kadar elde edilen kazanımları korumak ve bundan sonra daha hızlı ve saÄŸlam bir ÅŸekilde kazanımlar elde ederek bir siyasal ve hukuki zemini inÅŸa etmek misyonuyla. Bunun için de ülkenin darbe anayasasından kurtularak, yeni bir anayasaya kavuÅŸması gerektiÄŸi tezini önceliyor. Ahaliden oy almak için yaptıklarını ve yapacaklarını da ortaya koyuyor tabii olarak.
Muhalefet partilerinin sisteme iliÅŸkin bir tekliflerini göremiyoruz. Üretimi nasıl artıracaklarını söylemiyorlar, üretilmiÅŸi kime, nasıl dağıtacaklarının propagandasını yapıyorlar, adeta ulûfe bildirgeleri sunuyorlar! Türkiye’nin geleceÄŸine iliÅŸkin herhangi bir vizyon çizmiyorlar. Bir sorumluluk, tutarlılık, siyasal ciddiyet taşımaksızın ve reel sosyo-ekonomik unsurları gözetmeksizin sergiledikleri hareketler, iktidar olma iddiası taşımadıklarını gösteriyor. Kendileri ne yapacaklarını söylemiyorlar, ancak AK Parti’ye ne yaptırmayacaklarını deklare ediyorlar. Bu anlamda muhalefet partileri bütün yenilik iddialarına raÄŸmen eski Türkiye partileri olarak seçimlere giriyorlar. Bu da Türkiye açısından arzulanır bir durum deÄŸildir.
“AKP iktidarına ÅŸu veya bunu’’yaptırmamak baÅŸlı başına bir muhalefet amacı olarak sunulabiliyor.
Böylece HDP dahil tüm muhalefet kendi tercihleri sonucu eskinin parçasına dönüÅŸüyor. GeleceÄŸin inÅŸası için akıl yürütme ve siyaset oluÅŸturmanın yerini, sırf AKP’ye yarayacağı endiÅŸesiyle yeninin engellenme çabası alıyor.” (Ethen Mahçupyan)
Geriye DönüÅŸ Yok
Evet bu seçimler eski bürokratik geleneÄŸin ve müttefiklerin son ciddi direniÅŸ noktasını oluÅŸturuyor. Bundan dolayı, ellerinde varolan tüm imkanları kullanarak AK Parti’nin oy oranını düÅŸürmeyi ve en azından güçsüz bir iktidar durumuna düÅŸürmeyi istiyorlar. Bu baÄŸlamda birbiriyle ittifakı imkansız gibi görünen güçleri bir araya getirerek, tümünün siyasal iktidara yüklenmesini temin etmeye çalışıyorlar. HDP ile MHP’yi bile aynı koalisyon içinde göstermeye çalışarak yeni iktidar alternatifleri oluÅŸturmaya çalışıyorlar.
Demokratik yolların dışında da iktidara zarar verecek tüm yolları meÅŸru ve mübah görünüyorlar. Ä°kinci Gezi organizasyonundan 1 Mayıs etkinliklerine kadar tüm eylemleri hukuki olup olmamasına bakmadan iktidara karşı kullanıyorlar. Ä°lkesiz bir saldırganlıkla siyasal iktidara saldırmaları, ölçüsüz öfkeleri, siyasal iktidara yapılması gereken meÅŸru, lüzumlu eleÅŸtirileri de önlüyor, rafa kaldırtıyor. Ki bu eleÅŸtirilerden birçoÄŸu hayati derecede önemli. ÖrneÄŸin bu seçimlerden sonra 13 yıllık bir iktidarın yıpranmışlığını üzerinden atarak, bu yıpranmışlığın getirdiÄŸi yolsuzluk iddialarına karşı ciddi bir mücadele baÅŸlatarak, adeta yapıcı muhalefetin olmadığı yerde kendine muhalefet ederek/nefis muhasebesi yaparak AK Parti’nin bir aklanma sürecine girmesi ve kendini yenilemesi vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Kaynak; Umran Dergisi
Facebook Yorum
Yorum Yazın