Değerli okur;
Bugüne kadar kulaktan kulağa geçen ve insanların yanlış anlayıp, yanlış uyguladığı ‘’talak’’ yani boşama veya boşanma meselesini, Kur’an rehberliğinde yine her şeye bir hüküm, bir ölçü koyan ve hiçbir şeyi unutmayan rabbimizin kastını anlamaya çalışalım. Bunun için Kur’anı Kerim de özel bir sure ismi ile anılan ‘’talak suresi’’ ile ilgili ayetlere bakmamız, okumamız gerekir. Bizi yazarken isabet ettirmesi, okurken anlamamızı sağlaması için Allahtan niyaz ederiz.
Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığınır, Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla!
65/1 - “Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır.”
Bir erkek eşini boşamak isterse, her kafasına estiği zaman ve dilediği gibi boşaması veya bazı kelimeleri (boş ol, boş ol, boş ol) demesiyle boşanmış olmaz. Yukarıdaki ayetten bir adam eşini boşamak istediğinde, hanımın adet dönemini dikkate alarak yani cinsi münasebet’e girmeden, kadının özel günlerinden temizlendikten sonra kadına boşama niyetini yüzüne söyleyerek boşamak isteğini güzel bir üslup ile iletir. Bu aşamadan sonra sayılacak olan adet dönemlerinin bitimine kadar kadın kendi evi olan erkeğin yanında beklemesi gerekir. Ayetteki ‘’evlerinden çıkarmayın, kendileri’de çıkmasınlar’’ emri, erkeğe ve kadına’da ayrı ayrı bir ihtardır. Bu Allahın emri ve sınırıdır. Peki bu emirlere muhalefet eden, hanımını evden çıkaran veya kadının kendisi çıkması durumunda eşlerin birbirine kızgınlıkları yatışmayacak araya fitne ve fesat girmesi kuvvetle muhtemel olacak’ki, sulh ve barışma yolu kapanacağı için eşler kendi kendilerine zulmetmiş olacaklar. Allah’a değil! Haşa! Oysaki Alah c.c.aynı bu süre içerinde aynı evde kalmaları, belki pişman olup bir birilerine dönüş imkanı bulabilme ümidi ile ‘’ sonra yeni bir durum ortaya çıkarır’’ diyor. Ancak bir kimse eşini apaçık aleni bir şekilde yani en az dört kişinin şehadeti ile (bakınız4/15) fuhuşta (zine ederken) görür ise aynı gün aynı saatte evinden gönderebilir. Bunun dışında iddet müddeti boyunca evde kalmalarını Allahın bir sınırı olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.
65/2 - “Sonra bekleme süreleri sonuna varınca, onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar.”
Bu ayette bir önceki ayete atıf yaparak aynı evde beklenirken (üç adet dönemi 65/4’ bakınız) müddetlerinin sonuna gelindiğinde son nihayi karar olarak konuşulup artık ya beraber bu evliliği yürütebileceklerine inanıyor ve kanaat getiriliyorsa evliliği güzelce devam ettirirler. Yahut anlaşamayacaklarına kesin kanaat etmiş iseler bu evliliği küfürsüz ve kavgasız bir şekilde, iki medeni birer insan olarak daha sonra tekrar yüz yüze geldiklerinde nefret etmeyecekleri bir vaziyette evliliklerine son verirler. Allah c.c boşanma işlemini yukarıda anlatılan düzene göre yapmalarını ve bu yapılanı baştan sona kadar iki adil şahit tarafından gözetilmesini istiyor. Yani yüce yaradanımız evlilik için nikahta nasıl şahitleri şart kılıyorsa evliliğin sona erdirilmesi sürecinide şahitler huzurunda kayıt altına alınmasını istiyor, murat ediyor diye anlıyoruz. Bu şahitliği yapacak olanında düzgün kimseler olmasını her iki tarafın iyiliğini isteyen kimseler olmasınıda hatta ve hatta mümkünse ayrılık olmadan önce kadın tarafından bir ve erkek tarafından bir hakem tayin edilerek sorunların bertaraf edilmesi için yardım istenmesini Allah tavsiye ediyor. (4/35’e bakınız) Ayetin son bölümü bu öğüt ve nasihatın Allah’a ve ahiret gününe inananlara olduğunu söylerken inanmayanların Allah’ın umurunda olmadıklarını, kendi hayatlarını nasıl bir rezalet ve kepazelikle geçiren insanlara güzellik ve kolaylık vermeyeceğinin rahatlıkla anlaya biliyoruz. Boşanıldıktan sonra geçim sıkıntısı çekecek olan özellikle kadınlara veyahut kadından yana istediğini bulamayan erkeklere, bakınız ayetin sonunda Allah ne diyor ‘’ Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar’’
65/3 - “Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.”
Evet, Allah ister kadın ister erkek boşanırken Allah’ın koyduğu sınırları çiğnenmemek ve günaha girmemek için evliliğe son verilmesi icab edilirse, gerçekten samimi olanlara Allah başka hayırlı kapılar açacağını belki eski eşinden daha hayırlı bir eş ve bir iş vereceğini bu konuda Allah’a güvenilmesi, tevekkül edilmesini istiyor. Çünkü Allah her şeye kadir ve galibtir. Ayetin son cümlesinde’de Allah her şeye nasıl bir ölçü, bir prensip, bir miktar ile belirlemişse boşanmanın kanun ve yasasını Kur’anı Kerimde böyle açıklamıştır. Neden; bizi yaratan Allah insanı en iyi bilen olduğu için adaletli, hakkaniyet ve gerektiğinde mahrumiyet esaslarını koyan odur. O alemlerin rabbidir. O hüküm ve hikmet sahibidir. Boşanma yasasını koyan Allah bunu insanların vicdanına, hakim ve savcıların adaletine, avukatların keyfiyetlerine dahası bir müctehit veya bir başbakana bırakmamıştır. Allah tek kanun koyucudur. Bize düşen bu kanunları Kur’andan bulup okumak, anlamak, yaşamak ve yaşatmaktır.
65/4- “Adetten kesilmiş (menopoza giren) kadınlarınız hakkında şüpheye düşerseniz, onların iddeti de üç aydır; (hasta veya düzensiz) adet görmeyenlerde böyledir. Ve hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.”
Burada yukarıdaki talak suresinin 1.ayetine baktığımızda iddet (adet dönemleri)’ni erkeklere sayınız diyor. Bu iddet sayılabilecek birden fazla olduğunu gösterir. İşte bu ayette kaç defa sayılacağını rabbimiz açıklıyor. Adetten yani menopoz haline giren kadınların, düzensiz adet gören veya hasta olan kadınların şayet sayısında bir düzensizlik olursa üç hilal ayı sayılması gerektiğini söylüyor. Bu durumda düzenli adet gören bir bayanın bir ayda, birden fazla adet görmeyeceğine göre üç ayda, üç adet dönemi geçirir. Bir kimse hamile olup kocası tarafından boşanmak istenirse şayet, onun bekleme müddeti hamileliği sona ermesi ile yani doğum yapmasıyla sona erer. Hamile kadın eğer bir aylık hamile ise normal doğuma göre kocasının yanında sekiz ay bekler. Yok eğer sekiz aylık hamile ise ve bir ay sonra doğum yapmasıyla bekleme süresi sona erer. Hamilelik ve doğum halleri olmadan üç ay beklenilirken bu her iki halde uzatılıp veya kısaltılmasının hikmetleri şöyle açıklanabilir. Birincisi hamile ise Allah a.c. doğumu, kocasısnın evinde yapmasını emreder. Çünkü doğacak çocuk babaya nispet edilir ve Allah’ın koyduğu yasalar gereği çocuk babaya aittir. Dolayısyla doğumun kocaevinde yapılması hem zaruri hemde fıtri bir hal olur’ki zaten İslam dini fıtrat dinidir. Hamileliğin zorluğunu, ona katlanmayı ve masrafını üstlenmeyi Allah a.c. kocaya hamleder. Ve bu zaman zarfında koca, hala eşiyle barışıp evliliği sürdürme kapıları açık tutulmuştur. İkincisi hamile kadın, hamileliğin sonlarında ise doğumla beraber müddeti sona ereceğinden bu sefer çocuk faktörü devreye girer. Çocuğun babası evladına olan merhamet ve şevkati dolayısıyla duygular daha ağır basacağından erkeğın vazgeçmesi olasılığını kamçılar. Bu hal kocayı derin bir düşünceye sevk eder. Şapkasanı önüne alıp son kez iyi düşünüp kararını ona göre verir. Evet müddet kısa ama çok karışık duygu yüklenecek olan kocaya son ihtar ama hala vazgeçebilir. Bütün bu duyguları taşıyacak koca gerçekten Allahtan sakınmayı ve yapacağı işinde Allahı gözetmeyi onu memnun etmenin yolu, evliliğe beraberliğe devam etme kanaatı oluşursa Allah ona bu işinde kolaylık vereceğini söylüyor. Yok yine ayrılığın kadınları sıkıntıya sokmak için yapılıyorsa, o kadınlara işlerinde Allah bir kolaylık dileyeceğini endişeye kapılmaması gerektiğini anlayabiliriz. Bu maddi ve manevi bütün işler için geçerli bir kuraldır.
65/5 - “İşte bu, Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür.”
İşte hüküm, işte kural, işte emri ve Allah’ın yasaları! Yukarıdaki boşanma sürecini, aşama aşama, ayet ayet anlatan açıklayan Allah, bu doğrultuda bir boşama ile erkeğin hanımını boşayabileceği aksi taktirde Allah’a karşı geleceğini şayet bunun dışında bir başka yöntem ve adetlerle veya kulaktan dolma örf anane ile gelişi güzel kural dışı bir talak (boşama) olursa kişi kendi nefsine zülüm edeceğini birinci ayette söylüyor. Bu ayette ise Allah’ın emrettiği şekilde günaha girmeden, kadını veya çocuklarını düşünerek Allah’tan sakınıp Kur’an yasasına göre hareket ederse Rabbimiz’inde o kimseyi af edeceğini, mükafatını büyüteceğini ve kötülüklerini örteceğini söylüyor. Ama bir şartla; ayrılık olursa şayet kocanın, hanımının (şayet varsa?) kötülüklerini örtmek şartıyla. Çünkü Allah affedendir, af edenleri sever. Evet ayrılık olabilir, ama yaşananlar, olan her şey o evde ve o karı ile kocanın arasında kalır.
65/6 - “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.”
İnsanoğlu unutur veya anlamaz diye tekrar bir vurgu var burada. Öyle ya! Bazıları şöyle der; hanımı evden çıkartmayayım, gidecek bir yeri yoktur diye! Hanım tek başına ne yapar, ne eder. O zaman kafasından bir formül üretir ve ben kendim çıkarım der. Lakin Allah insanı en iyi tanıyan olduğunu hesaba katmaz. Oysaki Allah tekrar vurgu yaparak ve muhtemel olabilecek boşlukları tıkamak için olsa gerek erkeklere oturduğunuz evin bir bölümünde oturtun diyor. Erkek eğer bir sarayda yaşıyorsa yaşadığı sarayın bir bölümü yani bir odasında oturtun diyor. Yok eğer çadırda yaşıyorsa araya perde gibi bir şeyle bir bölme ayırıp yine yaşadığı oturduğu bir bölümde tutulması, oturtulması isteniyor. Yine bir kimse boşanmak üzere olan hanımını sürekli azarlar, verdiğine minnet ederse ona eziyet vermiş olur. Böyle bir hanımın onuru ile alay edilmesine müsaade etmeyecek olan bir bayan yemeğinden kısması, direncinin azalmasına onun hastalanmasına sebep olur ve hamile ise çocuğu düşürme tehlikesi yaşayabilir. Bu davranış bayanların ölümüne kadar sonuçlanabileceği durumu “kendilerine zarar vermeye kalkışmayın!” ihtarına, kocalar muhatap olmuştur. “Eğer hamile ise onlara nafakalarını verin emri” nafakaların verilmesi ister hamile olsun ister olmasın erkeğin yanında kaldığı müddetçe, daha önce yediğinden ve giydiğinden ona vermek, maişetini yine en az eskisi gibi ihtiyaçlarını gidermektir. Hatta eğer ayrılık olacaksa bile bir misafir edası ile hanımlarına iyilikle muamele edinilmeli, vereceği rızıkla başa kakılmamalıdır. Çünkü doğumla bitecek olan müddetin sonrasında eşler birbirine muhtaç durumuna düşeceklerini bilmeliler. Ortada bir çocuk kalacak, bu çocuğun bakımı, sütü ve sorumluluğu babaya kalacaktır. Doğumdan sonra bayanın artık o evde durmaması yani evliliği sonlandıracak erkeğin kararından sonra kadın evi terk eder. Kadın mehri’ni alır ve gider, yeni bir yaşam için ilk adımını atar. İster baba ve annesine sığınır, ister kardeş evine veya akrabaya, isterse’de kendi imkanına göre bir yere yerleşir. Ama anneliğin vermiş olduğu sevgi bağı, merhamet ve şefkatten ötürü çocuğu yanına alabilir. Babanın isteği ve ricasıyla anne, çocuğunu sütten kesilene kadar bakabilir. Bunun için rabbimiz bu işi yapacak olan anne ve babaya birbirilerine iyi davranmayı bilinen bir örf üzere tavsiye ediyor. Kadın boşanıp kocanın evini terk ettikten sonra çocuğu emzirecek olursa kocalara onların emzirme ücretlerini vermelerini tavsiye ediyor. Kadın dilerse bunu kocaya bağışlayabileceği gibi erdemli bir davranış gösterirse kocanın bunun altında kalmayıp, çocuğunu emziren ve boşanmış hanımına en güzel hediyelerle mukabele etmesi çok yakışır olacaktır. Bunu yaparken aralarında uygun bir şekilde, çocuğun haftada kaç gün içinde kaç saatte görmesi gerektiğini hep anlaşarak ve uzlaşarak çözecekler. Bu kadar güzel bir şekilde ayrılmayı becerebilen çiftler birleşmemeleri için hiçbir neden kalmayacak bir durumla karşılaşırlar.
İşte Allahın emir ve öğütlerini gözetecek Müslüman’a her zaman bir çıkış yolu bulacaktır. Buna rağmen ayrılan bir kadın çocuğu emzirmek istememe hakkına sahiptir. Şöyle’ki bir kadın kendisini boşayan kocaya bir ders vermek, ondan öç alma duygularına kapılır veya bir başka yabancı biriyle evlenmeyi arzu ederse çocuğa bakmama, emzirmeme ve ilgilenmemeyi göze alır veya tercih eder. Bu noktada anne ve baba arasında bir anlaşmazlık olursa, baba en son çare olarak kendi adına çocuğu emzirecek başka birini bulabilir veya ücretle tutabilir.
65/7 - “Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.”
Nafaka boşanmak üzere olan hanımına, iddet bekleme müddeti boyunca koca tarafından verilir. Müddet bitince nafaka’da biter. Bugün anlaşıldığı gibi ölene kadar verilen bir maaş değildir. Çünkü kadın evlenmeden önce aldığı mehirin tamamını aldığı için bir burada bir ilahi denge söz konusudur. Kadın ayrılacağı vakit mehir kendisinin olduğu için dilediği gibi tasarruf hakkına sahip olur. Nafaka miktarını Cenab-ı Allah kocanın maddi durumuna göre belirlenmesini murat etmiştir. Bir kimse zengin ise, zenginliğine yakışır bir ölçü koymuştur. Yok eğer fakir bir kimse ise onunda var olduğu kadarıyla sorumlu tutar. Müddet bekleyen kadına misafir muamelesi yapılması istendiği için, nafakalarını en iyi şekilde karşılanması emredilmiştir. Nafaka kadının bu müddet boyunca yiyecek, içecek, giyecek ve hatta harçlık demek olduğundan en asgari miktarı ise ayrılık söz konusu değilken evindeki geçimi kadarıdır. Ve gerçekten Allahtan sakınmak isteyene bu tür güç ve zor koşullarda niyet halis ve temiz ise Allah işlerinde bir kolaylık, bir rahmet ve bereket vereceğini umabiliriz. Ama Allah sineleri bildiği için, hiç kimse onu kandırmaya kalkışmamalı. Yoksa her şey tersine gidebilir.
Saygı değer okur; yukarıda anlatılmak istenen hükümler şu ana kadarki olan bölümü sadece bir kez boşamanın prensipleri anlatıldı. Kadın kocasını evinden çıkana kadar ki bu bölümde bir boşama nasıl yapılması gerektiği uygulamayı anlatıyor. Kur’anı Kerimde bu uygulama gibi erkeğin tekrar eşini geri alma hakkının bulunduğunu ve bu hakkını maksimum üç defa kullanabileceğini önümüzdeki sayıda anlatmaya çalışacağız. Bir bütün olarak yazıları okumanızı kafa karışıklığına mahal vermemesi açısından tavsiye ediyoruz.
İsabet ettiğimizi umar, eksiklerden Allaha sığınırız. Görüş veya sorularınız için dergimiz aracılığıyla bize ulaşabilirsiniz. Allah’ın selameti, hidayete ve Kur’ana tabi olanların üzerine olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın