“Üniversitelerimizde, bilim üretiliyor, dünya çapında bilimsel makalelere imza atılıyor, ülkenin ilerleyip kalkınması için yapılan hararetli tartışmaların yapıldığı salonlarda oturacak yer bulamıyoruz” diye yazacak günler hayal deÄŸil. Önce bunu istememiz, sonra eksiklerin tespiti ve yöntem belirlememiz yeterli.
Ancak öyle bir temel engel var ki, orası aşılsa su yatağını bulacak.
Farklı siyasi görüÅŸlerin, birbirlerine karşı tahammül edememesi nedeniyle, genel bakıştan sıyrılıp spesifik bir konu hakkında bile iletiÅŸim kurulamıyor. Bu durumda, sorunlarımızı çözecek ortak bir platform dahi yaratamıyoruz.
Aslında, sancılı da olsa en azından ÅŸimdi üniversitelerde farklı fikirlerin çatışmasından söz edebiliyoruz. Üniversiteler darbe ortamının oluÅŸturulmasında en önemli aktörlerden biri olarak yıllarca kullanıldı. Ä°deolojik kamplara ayırdıkları gençleri, sıcak çatışmalara yönlendirdiler. Bu bir fikir çatışması deÄŸildi o dönemlerde. Åžimdi de maalesef aynı yönteme baÅŸvuran, bazı odaklar mevcut. En acısı da bunları destekleyen birtakım hocaların olması.
Yine de geçmiÅŸten doÄŸru dersler çıkaranlar sayesinde, bu çatışmalar dizginlenebiliyor. Fakat üzücü olan, bu gençleri kışkırtanların her seferinde buharlaÅŸmayı baÅŸarırken, gençlerin geleceÄŸinin tırpanlanması oluyor.
Çünkü sosyal bilimlerle uÄŸraÅŸan hocalar, sosyolojiden siyasete kadar hiçbir alana bilimsel bakamıyor ve subjektif bakışlarını yansıtıyorlar. Genç çocuklar için çoÄŸu idol olan bu ÅŸahıslar, ülkeye nasıl katkı sunarım diye düÅŸünmek yerine, nasıl sorun yaratır ve bundan beslenirim derdindeler.
BoÄŸaziçi Üniversitesinde, Afrin ÅŸehitleri için lokum dağıtılan standları devirip kavga çıkaran çocukların aileleri arasında kaybettikleri bir yakını için dua edilmemiÅŸ ev var mıdır; sanmıyorum. Çünkü bu aynı zamanda bir kültür.
Hatta, bazı illerde sokaklarda lokma dağıtılır ve gelen geçen bu lokmadan tadar. Üniversiteli bazı gençlerin, bunu yaÅŸamak istemesi de istememesi de doÄŸal. DoÄŸal olmayan, birbirlerine dayatmada bulunmaları.
Fakat nedense kendini demokrat diye tanımlayanlar, bu saldırıyı yapan gençleri suçlamak yerine, gençlerin gözaltına alınmasını eleÅŸtirdi. Ortada fiili bir saldırı varsa, kimsenin bir ayrıcalığı yok. Çocukları bunu yapmaya kışkırtmak yerine, en azından”siz de kendi fikrinize uygun eylem yapın” demek varken hala bir sosyoloji profesörü, lokum dağıtan gençleri “savaÅŸ yanlısı” olarak takdim edip, dolaylı olarak saldırıyı hak ettiklerini söyleyebiliyor.
Bunu da demokrasi olarak lanse ediyor. Ä°ÅŸte böyle hocaların olduÄŸu üniversitelerde sadece kavga çıkar, kaos çıkar ama demokrasi çıkmaz. Hocalar böyle olur da bunları takip edenler durur mu! Hiç utanmadan, “kalitesiz taife” diye yaftalayabilir lokum dağıtan çocukları.
Kendisi kaliteli! En güzel fikir, yaÅŸam tarzı onun! Gerisini beÄŸenmediÄŸi için kalitesiz oluyor ona göre. SoruÅŸturma baÅŸlatılmasını, sadece fikrini söyleyenlere karşı olunca eleÅŸtirelim. Ancak kim ve hangi hakla, lokum dağıtılan standa gidip onlara karşı ÅŸiddet uygulayabilir ki. GeçmiÅŸ yıllarda da çatışmalar böyle baÅŸlamıyor muydu?
Devletin, fikir çatışma alanları dışında kesinlikle görevini yapmasının, üniversitede çocuÄŸu olan ve sadece bir konuda fikrini söylediÄŸi için bıçakla saldırılan bir çocuÄŸun annesi olarak elzem olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Kimsenin kimseye, baskı ve ÅŸiddetle dayatma yapmaya hakkı yok.
Yıllardır, üniversiteleri kan gölüne çeviren bu zihniyet, demokrasi ve fikir özgürlüÄŸünü kılıf yaparak, kiÅŸisel tatminlerini çocuklarımız üzerinden saÄŸlamaya çalışıyor. Üniversitelerde bilim yerine, kin ve nefret aşılanıyor.
Facebook Yorum
Yorum Yazın