Arap Baharı başladığında en çok üç ülke için endişe etmiştim. Libya, Suriye ve Suudi Arabistan. Bu üç ülkeden endişeli idim. Tunus da 2010 sonunda başlayıp seri halde Mısır’a, Libya’ya ve oradan diğer Arap ülkelerine sıçrayan halk ayaklanmaları maalesef korktuğum üç ülkeden ikisine de sıçramıştı.
Arap Baharı her ne kadar özgürlüklerin bu ülkelere yayılması ve diktatörlüklerin yıkılması için sevindirici bir halk hareketi olsa da üç ülke için kendi açımdan (tabii ki sosyal ve siyasal sebeplerden dolayı) endişe etmemizin sebebi Libya ve Suriye’nin batı ile işbirliği değil de Rusya – Çin – İran ekseninde yer alması idi. Suud Arabistan’ın ise kutsal topraklara sahip olması idi. Bu üç ülkeden Suud Arabistan’da bir karışıklık (en azından bildiğimiz kadarı ile) çıkmadı yada basına yansımadı.
Libya’nın işi dış destekle (bilhassa Fransa’nın ve Nato’nun öncülüğünde) kısa sürede hâl edildi. (Bunun altını çizerek söylüyorum. Direnen Kaddafi ağır şekilde cezalandırıldı zira ona Rusya’da sahip çıkmadı) Fakat Suriye’de zalim – dikta BAAS rejimine karşı ayaklanan halka en ufak bir yardım gitmedi. Libya’da olduğu gibi Suriye’ye hava – uçuş yasağı getirilse en azından Suriye halkının ve muhalefetinin havadan ağır şekilde bombalanması engellenebilirdi. Ama yirmialtı aydır tüm dünya seyrediyor. Tıpkı Kosava’da, Bosna’da Sırpların Boşnakları ve Arnavutları katletmesi jenosite (soykırım) uğratması gibi. Orada da ikiyüz binin üstünde insan ölmeden müdahale olmamıştı. Şimdi aynı yöntemi Suriye’de de uygulamaya çalışıyorlar.
Kısa tarihinde Amerika Birleşik Devletleri, çok büyük katliamlara, soykırımlara (jenosit) ve insan hakları ihlaline imza atmıştır. Bununla beraber aynı Amerika bilhassa ikinci Dünya Savaş’ında Alman faşizmine ve Japonya’ya vurduğu darbe ile Cihan Harbine son vermiştir. İnsanlığı ırkçı faşizm batağından kurtarmıştır. Vietnam’da ise tersi bir davranışla kendisi Hitlerin durumuna düşmüştür. Uydurma bahanelerle yaptığı Afganistan ve Irak işgali de halen caridir ve hafızalarımızdadır.
Vietnam ile Irak’ın arasında ise Bill Clinton’un döneminde Bosna ve Kosava operasyonları vardır. Faşist Sırp yönetiminin 90’lı yıllarda Boşnak ve Arnavut kardeşlerimize uyguladığı jenosit esnasında Amerika ve Nato Belgrad’daki kritik Sırp hedeflerini vurmuş, Sırplara kısmi de olsa uçuş yasağı getirmiş ve Arnavutlara, Boşnaklara yardım elini uzatmıştır. Geç de olsa gelen bu kuvvetler o bölgeyi geçicide olsa rahatlatmıştır. Amerika ve Nato’nun böyle bir özelliği olabilmektedir.
Şimdi aynı Amerika Suriye’de de ölü sayısının artmasını ikiyüz bini geçmesini mi beklemektedir, bilmiyorum? Ama birilerinin Suriye’deki bu vahşete dur demesi gerekmektedir. Orada masum insanların kanı akmaktadır. Bu kanı kim durdurursa o Suriye’ye en büyük yardımı, insanlığı yapmış olacaktır.
Ben korktuğumu gördüm. Arap Baharı keşke Suriye’ye bu kadar çabuk bulaşmasa idi. Ne bileyim Tunus, Mısır ve Libya’dan keşke başka bir Arap ülkesine atlasa idi. Zira Suriye’nin başında öyle bir gavur yönetim var ki; Hitleri, Stalini, Mussolini’yi aratmayacak cinsten.
Şimdi ben bir şey daha diliyorum mevladan; Allah’ım mazlumların gözyaşını dindir. Kahhar ismi azamınla Suriye’nin zalim yönetimini kahr-u perişan eyle… Amin…
Facebook Yorum
Yorum Yazın