Suriye Konusunda İran ı Anlamak

Bugünlerde İslam Dünyası’nda siyasal İslamcılar adeta ikiye bölünmüş durumdalar. Arap Baharı’nın Tunus – Mısır ve Libya’dan sonra Suriye’de de kendini göstermesi bu bölünmeye yol açtı denilebilir.

Burada bölünecek ne var diye sorulabilir. Zira Suriye’de sivil Müslüman halk ayaklanmış ve dikta Esad rejimini devirecek. Herkes de buna destek vermelidir, dediğinizi duyar gibiyim. Ama işte kazın ayağı öyle olmuyor! Suriye’deki Esad diktası aynı bizdeki 1950 öncesi tek parti CHP diktası gibi bir yönetim tarzına sahip. Hatta benzetmek gibi olmasın tek parti CHP diktası Esad diktasından daha şer, daha baskıcı ve ceberut idi. Şimdi o yıllara tekrar girmek istemiyorum çünkü dergimizin CHP’li okurları alınıyorlar. Halbuki şuanki CHP yönetimi bile kendilerine “Yeni CHP” adını veriyorlar. Neyse konuyu dağıtmayayım! İşte böyle bir yönetimi var Suriye’ nin. En ufak bir muhalefet yargısız infazla neticelendirilir. Öyle bizim polis gibi biber gazlı ile iktifa edilmez. Direkt kurşun açılır. El Muhaberat adlı örgüt istediği eve girer, yatak odasına bile girer; siz uyuyun! Biz araştırma yapacağız diyebilir. Mesela  ülkemizde isteyen istediğini şu anda eleştirebilir. Hatta hakaret bile edebilir. Mesela sayın Başbakanı kedi biçiminde karikatürize etmiş olan bir mizah dergisine karşı açılan davada yargıçlar bunun basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söylemiş ve ceza vermemişlerdir. Ama siz Suriye’de diktatörlük var yönetim yanlış yapıyor deyin alınır ve bir çöle gömülürsünüz.

Zaten bizde bir çok eski tüfek komünist yeni tüfek kemalist’in Suriye rejimine sahip çıkması da bu hasrettendir.

Ancak İran’ın durumu farklıdır. Salt bir mezhep benzerliğinden dolayı İran-Suriye ittifakından sözedersek bence isabetli bir görüş sarfetmiş olmayız. Zira İran’ın Suriye ile ittifakı İran İslam Devriminin gerçekleştiği 1979 yılından beri çok farklı konularda devam etmektedir. Mesela İran’ın Lübnan’da sınırsız destek verdiği Hizbullah’ın siyasi bürosu vardır Şam’da. Yine sunni islami bir hareket olan Hamas (Filistin İslami Direniş Hareketi)’nin siyasi büro şefi Halid Meşal’da Şam’da ikamet etmektedir. Hamas’ın ve Hizbullah’ın hamisi konumundaki bir Suriye (her ne kadar kendi hesapları olsa da) İran İslam Cumhuriyeti’nin elini kolunu bağlamaktadır. İran İslam Cumhuriyeti kendisine en büyük düşman olarak yıllardır İsrail’i göstermektedir. Kudüs’ün başkent olduğu özgür bir Filistin için çalışmaktadır yıllardır.

Sınırsız bir maddi manevi kaynağı Şam üzerinden Lübnan ve Filistin’e aktarılmaktadır. Bunu da büyük ölçüde Suriye üzerinden ve Suriye desteği ile yapabilmektedir.

Hoş! Suriye’de Mısır türü bir rejim değişikliği olsa ve serbest seçimlere gidilse iktidara gelecek olan Müslümanlar İran’a ve Filistin’e aynı desteği tabii ki vereceklerdir. Zaten Esad diktası tıpkı Türkiye’deki 1946 – 1950’deki CHP diktasının yaptığı gibi serbest seçimlere gitse zaten rejim otomatik olarak demokratikleşecektir. Halk iradesi yönetime yansıyacaktır. Ama İran bu konulardan şüphe içerisindedir. Bence gereksiz bir şüphedir bu! Ama İran’a otuziki yıllık partnerini bir dakikada da harca diyemeyiz. Tüm dünyanın ambargo uyguladığı İran tek sadık müttefikini bir kalemde silemez. Zaten İran’da halkına özgürlük vermesi hakkında Suriye’ye ciddi  uyarılarda bulunmakta ve Suriye rejimini sıkıştırmaktadır. Bence İslami siyasi çevreler olaylara biraz daha soğukkanlı bakmalılar diyorum ve yazımı Enfal Süresi’nin 72nci ayeti ile sonlandırıyorum.
“İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.”