Suriye Kapanı

Devletler, politikalarını bazı basit sembollerle anlatır. Bu günlerde Türkiye açısından yüz yıllık uykudan uyanmanın emareleri olarak gördüğüm birtakım olaylar arka arkaya gerçekleşmekte. Türkiye İstanbul’a yapılacak üçüncü köprünün isminin Yavuz Sultan Selim olacağını ilan ettikten sonra yaşananları hepimiz film gibi seyrediyoruz. Gerçekten gelişen olaylar tarihin hiçbir zamanında olmadığı kadar hızlı cerayan ediyor. Neden Yavuz Sultan Selim? Bunu kısaca izah edecek olursak. Yavuz’un Osmanlı padişahları içinde az zamanda çok işleri başardığını hepimiz biliriz. Yavuz Sultan Selim Trabzon’da şehzade iken İmparatorluğun durumunu ve doğuyu iyi tahlil etmiş tahta çıktıktan sonra İmparatorluğun bekası için Şah İsmail’in üstüne yürüyerek ülkenin içini kemiren siyasi Aleviliğin önünü Çaldıran savaşı ile kesmiş. Daha sonra güneye yönelerek 25 ağustos 1516 tarihinde o zaman Halep’in kuzeyinde Kilis sınırları içinde kalan Mercidabık’ta ve daha sonra 22 Ocak 1517 tarihinde Kahire yakınlarında Ridaniye savaşıyla Memluk ordusunu yenmiştir. Bu savaşlarla halifeliği üslenmiş Müslümanlar açısından kutsal sayılan Mekke, Medine ve ilk mescidimiz Mescidül Aksa’nın bulunduğu Kudüs’ün hakimiyetini ele geçirmişti. Mısır’a hakim olan Kuzey Afrika kökenli Şii Fatimi devletini yıkıp Mısır’da ve Kudüs’de hakimiyet kuran Haçlıları yıllarca bozguna uğratan Suriyeli büyük kumandan Selahaddin Eyyübi gibi. Selahaddin Eyyübi’ye karşı daha sonra o topraklarda ikiyüzelli yıl hüküm süren Türk kökenli Memluklulara ve daha sonrası Osmanlıya karşı her zaman Haçlılarla beraber iş tutan Şii Fatimi İsmaililiğinin uzantıları bugün Suriyede Nusayri Esed kimliğiyle, Irakta Şii Maliki formuyla karşımızda. Tabi ki bunların politika merkezi her daim İran. Kendi Mezhep siyasetleri gereği her daim herkesle iş tutarlar. Aytunç Altındal aktarmıştı bir yazısında. İran’dan polit bürodan iki tane molla her hafta Vatikan’la görüşür ve Vatikan’la işbirliği içerisindedirler. Bu beşyüzyıldır böyle devam eder. Şii Haçlı ittifakı her zaman vardır.

Türkiye hariç Suriye’de yaşanan kıyıma son iki senedir sessiz kalan İngiltere ve Amerika ittifakı Beşşar Esed’in muhaliflerin son hamlesini yapacağı sırada beklenen hamlesini yaparak kimyasal silah kozunu kullandı. Bu olay sonunda dünyanın ayağa kalkıp bu insanlık dışı muameleye Birleşmiş Milletlerden ciddi bir cevap vermesi gerekirdi. Fakat Rusya ve Çin’in vetosu ile müdahale gerçekleşmedi. İngiltere, Fransa ve Amerika celallenip bir afra tafra yaptılarsa da oynanan orta oyununu hepimiz seyrediyoruz.

İngiltere ve ABD’yi kendi içinde frenleyen durumun kaynağı ne? Tabir yerinde ise şeytana bile pabucunu ters giydiren İngiliz aklı ne planlıyor? Bu sorunun cevabına geçmeden önce ABD Irak’da büyük çoğunlukla Sünnileri öldürdü ve Afganistan’da hedef Taliban idi. Sonuçta oda Sünni bir yapılanma idi. ABD’nin bu iki müdahalesinden sonra bu coğrafya da Şiiler lehine bir blok oluştu.

Suriye’ye gelince Şam-Lazkiye hattını tutabilirlerse alsana Şii hilali . Demek ki ABD ve şurekasının derdi kanı durdurmak değil Müslümanlar arasında çatışmayı körüklemek tüm mesele bu. Ayrıca Türkiye’yi Suriye Bataklığının içine çekip bir taşla iki kuş vurmak isteyen müttefikler bugüne kadar başarılı olamadılar inşallah da olamazlar.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Hayırlı işler dileği ile.