Zannediyorum 1996 yılı sonbaharı idi. Zira üniversitelerin açılış sezonu idi. Merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’da Başbakan olduğuna göre tahminen Ekim 1996 idi. Yer Hacettepe Üniversitesi konferans salonu. Hacettepe Üniversitesi’nin 1996 – 1997 eğitim sezonuna girişi sebebi ile tören düzenleniyor. Konuşma sırası o günün Hacettepe Üniversitesi Rektörün de (ismi lazım değil) . O da ne Rektör bey eğitimden, bilimden irfandan vs. bahsedeceğine karşısında Üniversitesi’nin açılışına hayırlı olsun demeye gelmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı merhum Necmeddin Erbakan’a ve yine merhume Nermin Erbakan’a ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyordu.
Evet yanlış okumadınız. Bir üniversite rektörü ülkesinin Başbakanına o da yetmiyor yanındaki eşine küfre varacak kadar hakaret ediyordu.
Ben bu olay olduğunda 29 yaşında idim ve televizyondan canlı izlemiştim. Yanımda yaşça benden büyüklerim vardı. Benim şaşırmama şaşırdılar ve dediler ki “Bunlar ne ki?” merhum Adnan Menderes’e daha beterini yapmışlardı. Menderes’in üzerinde sigara izmariti söndürmüşlerdi. Basur kontrolü yapmışlardı, çok afedersiniz! Ve onun yani merhum Menderes’in tabiri ile “kara cübbeliler; üniversite rektörleri ve avaneleri yürüyüşlerle, nümayişlerle üniversite öğrencilerini tahrik edip orduya davetiye çıkarmışlardı” diye bana izahatta bulundular.
Benim yorumum “ya o yıllar 1960 idi 1961 idi. Şimdi 1996 aradan 35 sene geçmiş. Demokrasimiz yerleşmedi mi hala?” diye serzenişte bulunduğumu hatırlıyorum.
O esnada rektör beyi hakaretlerini eşi ile dinleyen merhum Başbakan Erbakan kürsüye çıktı. (Bu arada merak edenler için söyleyeyim rektör beyin merhume Nermin Erbakan’a hakaret etmesinin sebebi merhumenin başörtülü olma suçunu işlemesi idi). İşte bu hakaretlere cevap vermesini umarak heyecanla beklediğim merhum Erbakan kürsüye çıktı ve hiç bu hakaretlere temas etmeden şu kıssayı anlattı; “Yakin olmayı tarif etti” İlmel Yakin, Aynel Yakin ve Hakkel Yakin dedi. O rektörün ve avanesinin gözlerinin içerisine bakarak “duydunuz ki radyodan Titanic Gemisi, Atlas Okyanusu’nda batmış” dedi merhum Erbakan! (Yani ilmi olarak bu olaya vakıfız dedi). “Yada Titanic batarken biz de karşısında başka bir gemide bu batışı izliyoruz. Buna da Aynel Yakin diyoruz” dedi. Yani ilmelin bir ileri aşaması çünkü canlı ve gözlerimizle şahid oluyoruz demek istedi.
3. Aşama ise en iyi şahit oluş. Yani Titanic batarken içinde olmak! Buna da Hakkel Yakin diyoruz dedi. Yani batışı tüm hücrelerimizle yaşıyoruz demek istedi ve kürsüden indi.
Bu olaydan sonra birkaç ay sonra da 28 Şubat Post Modern Darbesi gerçekleşti.
Yine bir şubat ayının 27’sinde (2011) merhum Erbakan’ı kaybetmiştik. Ona hakaret edenler, darbe ile iktidardan uzaklaştıranlar şu anda tanınmayıp bilinmezken ya da lanetle anılırken Erbakan ismi ise hep saygı, hürmet ve rahmetle anılıyor, anılacak. İnsan hakları ve Demokrasi düşmanı rektörler ve öğretim görevlileri ise artık geride kaldı. En azından şimdilik seslerini çıkartacak güçleri yok.
28 Şubat Post Modern Darbesine gelince. Oda kendisini yargılayacak değerli, cesur hukuk adamlarını bekliyor.
Facebook Yorum
Yorum Yazın