ŞU FAKİR FUKARA EDEBİYATI NE KADAR GERÇEKÇİ

Arkadaşlar seçim geldi geçti. Daha doğrusu referandum. Ama benim aklım bu fakir fukara edebiyatında kaldı. Çok sevdim bu edebiyatı. Bana 1970’li yıllarda çocukluğumdaki siyasi literatürü hatırlattı.

Tabii benim çocukluğumla ilgili anıları sevmem memleket ideallerine zaman zaman ters düştüğü de oluyor. Mesela halkımızın sevmediği bir literatürün sadece benim çocukluğumu hatırlattı diye olumlu göremeyiz. Ama yine de bu benim çok hoşuma giden bir konu. Bahsetmeden geçmeyeceğim.

Biliyorsunuz Berlin Duvarı yıkılmadan, Sovyetler Birliği ve Komünizm çökmeden önce Türkiye’de de özellikle 1970’li yıllarda kuvvetli olan sol hareketler vardı. Ve bu hareketlerin çok kuvvetli ezilenlerden, fakirlikten yana sloganları vardı. Ama o zaman Türkiye gerçekten çok fakir bir ülke idi. Halk gecekondularda her türlü alt yapıdan yoksun, belediye hizmetleri sıfır idi. Belediyecilik nerede ise yok gibi idi. Bu sloganlar da sol ideoloji ile çok güzel uyum sağlıyordu. O yıllarda da rahmetli Bülent Ecevit asla halkın inancı ile alay etmez ve halkın değerlerine bugünkü CHP’li siyasetçiler gibi hakaret etmez idi.

Bu şekilde %42’ye kadar CHP’nin oyları ulaşmıştı. Fakat 1990’lı yıllarda durum çok değişti. Önce Berlin Duvarı’nın 1989’da yıkılıp 1990-1991’de Komünizm ve Sovyetlerin tamamen çökmesi ile Türkiye’deki solculuk anlayışı da tamamen değişmişti. Türkiye’nin ortanın solu diye tarif edilen (bu tarif merhum İsmet Paşanındır) kesimi artık emeğe ve işçi sınıfına dayalı değil, politikasını sadece İslam’a Müslümanlara düşmanlık projesi üzerine kurmuştur.

Artık kim Ramazan’da rakı sofrası kurup İslam-i değerlere küfrediyorsa o daha iyi solcu – devrimci kabul ediliyordu. Bu sınıfa ait insanlar artık kendilerini Komünist değil de Kemalist olarak nitelendiriyorlardı. Hani Nasreddin Hoca’ya sormuşlar “ eski yıldızları ne yaparlar” o da cevaplarmış; “Kırpar kırpar yıldız yaparlar.”

Bugün malum medya da İslam’a ve Müslümanlara hakaret eden, aşağılayan ne kadar dinsiz – donsuz takımı varsa işte bu 1970’li yılların ateistleridir. Kendilerini Ateist olarak Aziz Nesin gibi dürüstçe ifade edemediklerinden sureti haktan gözüküp şirretliklerini köşelerinden devam etmektedirler. Fakat bu politikalar ve yazıların tutmamasını gören CHP ve onun yeni yönetimi yeni argüman geliştireceğim diye 1970’li yılların sloganlarına sarılmıştır. Kul hakkı yemedik – yedirmeyeceğiz – havuzlu villa da oturmayacağız. Ailem ve yakınlarım zengin olmayacak gibi sloganları kullanmışlardır. Ama bu sloganlar Ak Parti’ye daha çok yaramış ve halktan ters tepmiştir.

Gerek CHP’nin tarihinin aynı zamanda yolsuzlukların ve haksızlıkların da tarihi olması; gerekse yeni Genel Başkanları’nın daha önceki memuriyetlerinde büyük haksızlık ve yolsuzluklarda parmağının olduğu iddiaları CHP’yi samimiyetsiz bir durumda ve altı boş sloganlarla baş başa bırakmıştır.

Zengin olmanın sanki bir suçmuş gibi gösterildiği, yüzbinlerce kişinin havuzlu – bahçeli evde oturduğu bir ülkede bu sloganlar ne kadar tutardı. Halkı bunlar koyun sanıyorlardı ama halk artık bir eli Çin’de bir eli Amerika’da olan sanayileşmiş, şehirleşmiş bir halktır. Öyle ucuz sloganlara pabuç bırakmadı ve CHP’ye ve onun bürokratik oligarşisine gereken dersi verdi.