SOSYOLOJİ İLMİNİN ÇARESİZ KALDIĞI SORU: BEŞİKTAŞ VARKEN İNSANLAR NEDEN BAŞKA TAKIM TUTAR?

"Sorgulanmayan bir hayat , yaşamaya değmez." SOKRATES

TV'de Beşiktaş - Gençlerbirliği maçını izliyorum.Tribünde seyirciler stadı panayıra çevirmişler.. Taraftarların oluşturduğu atmosfer bana müthiş bir keyif veriyor.. Maçın sonucuna aldırmıyorum bile(2-2 bitti.) Farklı ortamlarda diğer kulüplerimizin maçını topluca seyrettiğimde olmuştur.. Arkadaşların tamamen sonuca odaklı ve sempatizan şeklinde takım desteklemelerini hep yadırgamıştım. Gerçekten de bu maçta Beşiktaş'ın ligde hiçbir iddası olmamasına rağmen nasıl bir kulüp olduğunu, diğerlerinden farkının ne olabileceğini net olarak analiz ettim.. Beşiktaş'ın hazırlık maçlarının bile günler öncesinden neden heyecanla beklendiğini anladım...

Taraftar ruhu ve kulüp kültürünü baz aldığımızda dünyada 3 büyük kulüp mevcuttur. Bunlar Beşiktaş, Barcelona ve Manchester'dır. 
Peki yerel kulüplerimizi saymazsak, büyük diye tabir edilen diğer kulüplerimizin varlığı neye bağlıdır? Mesela etrafınızda küme düşmeye aday büyük diye tabir edilen bir kulübümüzün sempatizanını veya taraftarını görebiliyor musunuz? Göremezsiniz, çünkü bu kategorideki taraftar grubunun tek bir amacı var kulübün başarılı günlerinde ortadadırlar ama en küçük bir başarısızlıkta ortadan kaybolurlar.. Yıllarca stadına gidip destek verdikleri kulübü tanımıyorlarmış gibi davranırlar.. Bu anlamda Beşiktaş - Gençler maçı bir ibret olarak önümüzde duruyor. Neden Beşiktaş'ın hiçbir iddası yokken stad neredeyse tamamen doluyorda küme düşmemek için mücadele eden büyük kulübümüzün maçları 3000-5000 kişiyle oynanıyor. Burada taraftar ve sempatizan ayırımını net anlamamız gerekiyor.. Veya büyük diye tabir edilen diğer kulübümüzü Trabzonspor'la girdiği mücadelede neden çirkinliklerin merkezinde devamlı ismini görüyoruz? Halen odaları basmalar, rakip teknik adamların sindirilmesi, federasyonun baskı altına alınması bütün bunlar neden bu kulübümüzün ismiyle yanyana duruyor? Bir şampiyonluk için böyle bir çamura batmaya, kirlilikler içinde olmaya gerek var mıdır? Tek kelimeyle yazıktır, günahtır.

Kardeşimin sınıfından ilginç bir analiz aldım. 14 erkek öğrencinin (7. sınıf) hangi takımı tuttuklarını sormalarını kardeşimden rica etmiştim.. Sonuç çarpıcıydı BJK 6, FB 6, TS 2 ve GS 0'dı.. Kulüp kültürü ve taraftar ruhu olmadığında GS'nin böyle bir denklem içerisinde şansı zaten yoktu ve erimişti.. Ama FB'nin sıçramasıda yoktu.. Bu kadar televizyon , gazete ve daha nice medya organıyla ayrıca bu kadar organize kardolaşmaya rağmen FB taraftar grubunu kesintiye uğratacak diye düşündüm.. Ve burada şu soruyu sordum kendime "Beşiktaş varken insanlar neden başka takım tutar?" Bu soruyu sosyologların ciddi biçimde araştırması, incelemesi gerekir diye geçirdim içimden...

Beşiktaş'ı tek büyük olarak kabul etsekte yine de Beşiktaş'ın izlediği yolu , üstlendiği misyonu üstlenebilecek kulüplere ihtiyacımız var.. Bunu Trabzonspor ve Bursaspor'un başarabileceğine inanıyorum.. Önümüzdeki yıllarda da üç büyükler yeniden şekillenecek ve yurdumuzda bu Beşiktaş, Trabzon ve Bursa şeklinde olacaktır.

Şu anki tabloda suni oluşan diğer iki büyük, zaman içerisinde tarihteki yerini alıyor olacaksa da, Türk futbolunun kaybedecek zamanı yoktur. Biran önce şekillenme sağlanmalı, suni durumların hiçbir fayda sağlamayacağı sadece günü kurtaracağı, iyi anlaşılmalıdır.. Bu noktada Beşiktaş'ın kültür seviyesine, ruhuna ve kişiliğine erişmesininde imkansızlığı-pratikte mümkün olmadığı, çünkü Beşiktaş olayının bir halk hareketi olduğu - vurgulanmalıdır. Hani bir "Kavak ve Sarmaşık" hikayesi vardır..

Bir kavak ağacının yanında bir sarmaşık filizi boy göstermişti… Bahar boyunca bitki kavak ağacına sarılarak boy göstermeye başladı… Yağmurların ve güneşin etkisi ile büyümesini hızla sürdüren sarmaşık, kısa sürede kavak ağacı ile neredeyse aynı boya geldi… Hızla büyümesinden gururlanırken bir gün dayanamayıp kavağa sordu: “sen kaç ayda bu duruma geldin ağaç?” “on yılda” dedi kavak…Sarmaşık çiçeklerini sallayarak güldü… “on yılda mı? Ben neredeyse iki ayda senin boyuna geldim…” Kavak ise sarmaşığın bu sözlerine güldü ve “çok doğru” diye karşılık verdi sadece… Günler günleri kovaladı ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında sarmaşık önce üşümeye başladı, sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar artıkça da aşağıya doğru inmeye… Bu kez biraz da kuşkuyla sordu kavağa… “neler oluyor bana ağaç?”… Kavak sakin bir şekilde yanıtladı sarmaşığı… “Telaşlanmaya gerek yok ölüyorsun”… Sarmaşık hiçbir şey anlamadı sordu “niçin?” diye... Kavak yine sakin sakin yanıtladı… “ çünkü benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştın”…

Diğer kulüplerimiz sarmaşık durumuna düşmemelidir..

Cumartesi akşamı FB-Antep maçını izledikten sonra, Türkiye'de hak, hukuk kavramının sadece sesi çıkanın yanında olduğunu ibretle keşfettim. O maç neticesinde 2 mağdur vardı: hakem ve Gaziantep kulübü.. Maçı seyretmeyen kişinin yorumlarını dinledikten sonra nasıl bir maç oynandığı düşünceleriyle tamamen çelişkili bir durum vardı.. Hakemin hemen hiç hatası yoktu (Lugano'nun atılmaması hariç) Ona rağmen kulüp yöneticileri olası bir puan kaybını hemen hakem Hüseyin Göçek'in hanesine yazdılar.. Böyle kepazelik, böyle gözü karalık olur mu? Şampiyon olmak için bir hakemin geleceğiyle bu kadar oynanır mı? Hakem Hüseyin Göçek çıktı mertçe oyununu yönetti ve bitirdi.. Basında öyle bir kadrolaşma örgütlenmiş ki maçtan sonra hakkı yenen Gaziantep ve hatasız maç yöneten hakem suçlu ilan edildi.. Sizin çıkarınız için yapmayacağınız şeyin olmadığını net anladım.. Onun içindir ki sizin taraftarınız olamaz ancak sempatizanınız olur onlarda en küçük tökezlemede ortadan kaybolurlar.. Dua edin Beşiktaş var, Halkın Takımı var.. En azından Türkiye'de ligi kupayı ayakta tutan bir önder, bir güç var.. Adaleti, hakkı, iyiliği temsil eden bir kimlik, bir kültür var.. Olmasaydı halkı tutamazdınız.. Bu haksızlıkları yapıp halkın önünde duramazdınız.. Yok olmanızı, kadrolaştığınız basın yayın organları bile engelleyemezdi..