1976 İzmir. 60 metrekare ile bana dünyanın en büyük evi gibi gelen anneannemin evinde açıyorum gözümü. Sokaktaki eski rum evlerinin arasında 5 katlı tek apartmanın bahçe katındayım. Dışarıdan gelen kumru sesi ruhumu rahatlatan ninni gibi… Normal bir gün olsa yatağın başucunda duran, dedemin çalar saatini seyrederim uzun uzun. İçinde, her dakika geçişinde yerdeki yemleri yemek için kafasını yere götürüp getiren tavuğun ve etrafında civcivlerin olduğu masal gibi bir saat bu. Ama fırlayıp kalkıyorum yataktan. Bugün bayram.
Yıllardır gitmediğim İzmir’in Kemeraltı ç a r ş ı s ı n d a n anneannemi sayısız dükkana sokup çıkartıp buldurttuğum Heidi resmi basılı pırıltılı tişörtümü giyeceğim bugün. Saat daha 7 civarı olmalı. Emin değilim. Saate bakamadım ki günün heyecanı yüzünden.
İçeride alıştığım günlük sesler yok. Dedem bayram namazına gitmiş.
Anneannem dedem gelmeden önce son temizliği bitiriyor. Ev bir gün önceden temizlenmiş zaten. Yeni danteller serilmiş sehpalara. Sadece kapının önünün yıkanması kalmış. Anneannem kapıda, karşı komşu Fethiye hanım teyze ve yanda fotoğrafçı Yalçın amcanın karısı Perihan abla harıl harıl merdivenleri yıkıyor. İleride bayan Angela’da katılmış temizlik furyasına. Ne tatlı zenci bir kadındı Angela. Ne biz onun gayrimüslim olduğunu hissederdik ne o bizim Müslümanlığımızı saymazlık ederdi. Hem onun bayramını kutlardık hem o bizim bayramımıza katılırdı.
Annemle teyzem odaya kapanmış dedem gelmeden sabah sigaralarını içiyorlar. Teyzem Sezen Aksu’nun yeni kasetini koymuş teybe. İzmir kız lisesinden arkadaşı Sezen Aksu. O çaldı mı bizim kız diye dinleniyor evde şarkıları. Birazdan dedem gelince teyp kapatılacak ve radyodaki oyun havaları açılacak.
Ağabeyim yok. O da namazda. Birazdan gelir dedemle. Şu el öpme faslı bitse de harçlıkları toplayıp 2. Kordon’daki Askeriyeye giderkenki parkta kurulan panayıra gitsek. Bu sene dönen salıncağa daha az bineceğim. Kalan parayla
bir tur deveye biner ve diğer tüm harçlığımı tipik bir erkek çocuk gibi maytaplara, çatapatlara ve patlayan silahlara ayıracağım. Beyaz çorapları da giyer miyim bilmem. Giydiğim anda bisikletten yağ oluyor. Beceremiyorum şöyle çıtı pıtı bir kız olmayı. Sülaledeki tek kız torun olunca diğerleriyle erkek gibi büyüyorum. Bakalım kaç para toplayacağım? En azından İzmir’in en zenginlerinden Fuat bey amca gelir dedemi ziyarete ve o mutlaka 2,5 lira verir. E bizimkilerden de bir o kadar toplasam eder 5 lira. Hafize hanım teyze ile Mehmet bey amca da 1 lira verse…Zenginim bu bayram. *** 2012. Hala adadayım. Verandaya yazı yazmak için laptopumu çıkardım. Bayrama az kaldı. Niyetim bayram yazısı ile terörü birleştirip sonunda barışla geçecek nice
bayramlar dilemekti. Dileğim hala geçerli ama nerden gittim 8 yaşımın bayramına bilmiyorum. Anlattığım kişilerin çoğu rahmetlik oldu. Yarın anneannemin ölüm yıldönümü. Dedem, anneannem ve bana çocukluğumun o güzel günlerini yaşatan tüm komşu teyzeler, amcalar…hepiniz huzur içinde yatın. Sizi çok özlüyorum. (Gözlerim öyle dolu ki, harfleri görmeden yazıyorum şu an.) Başlığı “SIZI” koydum. Burnum sızlıyor…
Hayırlı, güzel günler getiren, özlemle anılacak, sevgi dolu, kavuşturan, hasret giderten nice sağlıklı bayramlar diliyorum… Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
- Bir sonraki yazım adadan olacak diyerek bitirmiştim geçen ayki yazımda. Yalan yok, adadayım. Adadayım ama neyle yazacağım laptopu getirmezsem bu ayki yazımı?Arife günü, dergiden arkadaşlarım mesaj yazıp da bayram sonrasında yazını yollamayı unutma deyince eyvahhh dedim. Acil çözüm bulmalıyım. Geçmişi düşündüm, bundan bir kaç sene önce de bir bayram yazısını adadayken yolladığımı hatırladım. ( O zaman laptop yanımdaydı tabii) Neyse ki şimdi de en azından akıllı bir telefonum var diyerek e-postalarımın arşivinden yazımı bulup yazı işlerine yolladım. Duygularımda değişen bir şey yok. Eski bayramları yine çok özlüyorum. Dolayısıyla yazı eski olsa da konuda bir bayatlama yok. Gelecek ay taze bir yazıyla görüşmek dileğiyle. Sevgilerimle.
Facebook Yorum
Yorum Yazın