Sivas ı Hatırlamak yada Hiç Unutmamak

2 Temmuz 1993 Cuma günü Sivas ili merkezinde vuku bulan ve otuzüç aydın, yazar ve vatandaşımızın ölümü ile sonuçlanan menfur olay geçtiğimiz ay yine gündemin birinci maddesine oturmuştu. Biz de ayı geriden takip eden bir süreli yayın organı olarak  geçtiğimiz ayın bu en gündemdeki konusuna biraz değinmek istedik. Tıpkı geçen ay merhum Hrant Dink’in katli vesilesi ile verilen mahkeme kararına değindiğimiz gibi.

Bir defa 2 Temmuz 1993 günü olan ve Madımak Oteli’nde yapılan yada yapılması planlanan Pir Sultan Abdal şenliklerini bir incelememiz lazım. Bu dernek tarafından önceki yıllarda her yıl düzenlenen bu şenlikleri Sivas’ın ilçelerinde görüyor – duyuyorduk. Ancak o sene ne oldu ise o şenlik Sivas merkeze alındı. Vali Ahmet Karabilgin’in bilgisi ve organizesi tarafından yapıldı. Diyeceksiniz ki ne var bunda? Yıllardır ilçede yapılırdı ama şimdi il merkezinde yapılıyor. İşte kazın ayağı öyle değil. Çünkü bu Pir Sultan Abdal şenliklerinin o yıl ki şeref konuğu Aziz Nesin idi. Şimdi yine akla gelebilir, ne var bunda diye? Çünkü Aziz Nesin o esnada ciddi bir tartışma ortamı içerisinde idi. Bu tartışmalar Aziz Nesin’in türkçeye çevirmek istediği bir kitapdan kaynaklanıyordu. Bilindiği üzere Aziz Nesin o yıl yurtdışından Hint asıllı İngiliz yazar Salman Rüsdi’nin Satanic Verses (şeytanca ayetler) isimli kitabını Türkçeye çevireceğini açıklamıştı. Ne var dediğinizi duyuyor gibiyim. Aradan yıllar geçti. Özellikle gençler için tekrar hatırlatayım. 1989 yılı başlarında piyasaya çıkan ve İslam Dünyası’nı ayağa kaldıran bu kitap yüzünden tepki gösterilerinde yüzlerce kişi ölmüştü. Bu kitapta Müslümanların aziz Peygamberine, Kâbe’sine, kıblesine ve müminlerin annelerine ağır hakaretler vardı. Hz. Peygamber’in Kabe’yi genelev olarak kullandığı ve kadın pazarladığına kadar iğrenç iftiralara yer veriliyordu. Böyle bir kitabı Türkçeye çevirmek isteyen veya çeviren Aziz Nesin denilen azılı bir İslam düşmanını Sivas gibi %60 Refah Partisi’ne , %30 Büyük Birlik Partisi’ne yani %90’ı İslami hassasiyete sahip muhafazakâr vilayete ŞEREF KONUĞU olarak davet edilmesi bu halkı rencide ve tahrik etmiştir.
Biraz empati (hemhal) yaparak olayı şöyle düşünelim. Siz fikir özgürlüğü adına Hindistan’da cadde üzerinde veya halkın, devletin göreceği şekilde inek kesebilir misiniz? Yada Şabat (cumartesi) günü İsrail’de piknik yapabilir misiniz? Yani inançlara saldırarak; İslam’a ve Müslümanlara küfür ederek nasıl bu memlekette huzur içerisinde olursunuz. İneğe tapan insanlara gösterdiğiniz saygıyı Müslümanlara da göstermek zorunda değil misiniz?

Şimdi gelelim tekrar 2 Temmuz 1993’e…
Bu ahval ve şerait içindeki Sivas’da merkezdeki Madımak Oteli’nde Pir Sultan Abdal Derneği Şenlikleri varken o esnada karanlık eller Cuma namazı sonrası cemaate “Şeytan Aziz, İslam Düşmanı Aziz Nesin Madımak Oteli’nde İslam’a, Peygamber’e Kâbe’ye küfür etmektedir” yürüyün protesto edelim diye halkı kışkırtmışlardır. Bu esnada Cuma vaktidir ve öğle saatleridir. Yangın ise akşam 20:45 civarı idi. Yani 8-9 saat o kalabalık Madımak civarında kaldı. Hatta yorulanlar gitti, dinlendi, geldi tekrar slogan attı. Adeta Madımak Otel’inin önü hep insan kaynıyordu. Fakat valilik göstericileri dağıtmadı, hatta dönemin tugay komutanı müdahale etmek istemiş fakat Vali Ahmet Karabilgin engellemiştir. Zira akşam olduğunda kibrit çakılacaktı. Ve kalabalık lazımdı kirli ellere. Amaç Alevi-Sünni kavgası çıkarılmak isteniyordu. Bu ise insansız, kalabalıksız olmazdı. O yüzden kalabalık muhafaza edildi. Ve kibrit çakıldı. Otel yanıyordu. İçeride İslam’a ve Peygambere küfür eden Aziz Nesin ve arkadaşları vardı. Dışarıda galeyana gelmiş kalabalık ise slogan atıyordu. İHA muhabirinin çektiği kamera görüntülerinden yapılan tespitlerde yoldan geçen kişiler toplatıldı. Otuzüç kişiye idam verildi. APO’nun sayesinde idam kalkınca ağırlaştırılmış müebbed verdiler. Yargı o zamanlar çetebaşı Seyfi Dede ile Moğultay’ın elinde idi. HSYK bunların elindeki çete tarafından yönetiliyordu. İstedikleri davayı istedikleri hakime verdirip istedikleri kararları aldırtıyorlardı. Öyle de oldu. Sadece yoldan geçip şeytan aziz dediği için ağırlaştırılmış müebbed yiyenler oldu. Ölenlerin çoğu yanmaktan değil dumandan zehirlenerek öldüler. Bir sanatçımızın tabancasından çıkan kurşunlarla ölenler oldu. Ölenler arasında en az dokuz kişi Alevi değildi. Olayı sadece Alevi katliamı gibi göstermek istediler. Yine üç gün sonra bu olaya misilleme olarak Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne yapılan saldırıda otuzüç tatile gitmiş gurbetçi köylü katledildi. Olay Sivas’ın intikamını aldık diye lanse edildi. Amaç belli idi, Alevi-Sunni kavgası çıkarıp darbe yapmak istendiği o kadar açıktı ki… Olay tam bir derin devlet provakasyonu idi.

1 Mayıs 1977’de Taksim Kazancı Yokuşu’nda ne olmuşsa, 2 Temmuz 1993’de de Sivas Madımak’da o olmuştur. Kirli eller iki Maocu Grup birbirine girdi ve otuzüç kişi öldü demişti. Halbuki tüm kamuoyu biliyordu ki kontragerilla (ergenekon) militanları Taksim Sular İdaresi üzerinden ateş açmıştı. Çıkan izdihamda da otuzüç kişi ölmüştü. Zaten bu otuzüç de ne hikmet var anlayamadık. Taksim otuzüç, Sivas otuzüç, Başbağlar otuzüç.

Mayıs 1993’de Bingöl – Elazığ karayolunda otuzüç askerin şehadeti hep tesadüf mü bilmiyorum? Pekiyi geçen ay ne oldu da ortalık ayağa kalktı. Hepimiz zannettik ki dava düştü. Sivas davasından mahküm olanlar (ki hepsi haksız yere tutukludurlar ondokuz yıldır) dışarı salındılar. Hayır böyle değildi. Otuzüçü ağırlaştırılmış müebbed ayrıca onlarca kişi daha hapiste idi. Pekiyi ne olmuştu? İkisi ölmüş toplam altı kişinin yargılanması bitmediği için zaman aşımına uğramıştı. Dosyaları düşmüştü. Ama birçok Alevi Derneği sanki sokaklara dökülmüştü. Görende zannedecek ki CHP tek parti yönetimi Dersim’de katliam yapıyor ellbin kişiyi kıtır kıtır kesip Fırat Nehri’ne döküyor. Bir kitle bu kadar kolay tahrik edilebilir mi? Orada ölen otuzüç aydın ve yazarımıza Asım Bezircilere, Hasret Gültekinlere ve hepsine yüreğimiz dağlandı. Ama onları öldürenler o sokaktan geçerken “Şeytan Aziz” diye bağıran kalabalık değildir. Oranın katili derin devlet ve kontragerilladır. Sivas dosyası tekrar açılmalıdır. Başta Vali olmak üzere tüm sorumlular tekrar yargılanmalıdır.