Bunun yanında ABD’nin borç tavanı sorunu, FED’in tahvil alımlarını azaltma takvimi gibi konular da Dünya’yı hala meşgul etmeye devam ediyor.
İhracata dayalı büyüme stratejisi izleyen ülkemizin bu gelişmeler gerçekleştiği takdirde etkilenmemesi mümkün değil. İhracatta rekabet daha fazla artacak, kâr marjları daha da daralacak ve en önemlisi karşı taraf riski yani ödenmeme riski daha da artacaktır.
Bu riskleri dikkate aldığımızda pek de azımsanmayacak riskler olduğunu, yurt dışına ciddi miktarlarda garantisiz mal satıldığını da düşünürsek bu tarz ihracat yapanların tedarikçilerinin de tahsilattaki aksamalardan zincirleme olarak etkileneceğini düşünmek durumundayız.
Dolar ne olacak?
Bu soruyu şimdilik bilen yok ve tahmini de çok sapabilecek durumda. Çünkü ABD’de hükümet kepenk indirdi ve iflas da her an gelebilir. 17 Ekim’e kadar bütçe tavanı çözülmezse sorun ciddi bir kaos yaratacak. Bu kaos da USD’nın değerini önemli oranda etkileyecek.
Bu belirsizlik ihracatçılar için de önemli risk oluşturuyor. USD cinsi ithalat veya ihracat yapanlar dalgalanmaları ödeme veya tahsilat anında yaşayacaklardır.
Global daralma beklentilerinin arttığı dönemde, ihracat biriminizin satış stratejilerini, ödeme şekillerini masaya yatırıp incelemeyi unutmamalıyız. Karşı tarafın ödememe riskine karşılık alınabilecek en yüksek riski tespit edip muhasebe sistemine tanımlatmak firma yönetiminin bilgisi dışında mal satımını engelleyeceğinden risk tanımlamalarını mutlaka yapmalısınız.
Krizler aynı zamanda fırsattır. Ancak doğru pozisyonda olmak kaydıyla.
Saygılarımla,
Facebook Yorum
Yorum Yazın